PKK'nın 'ANNE' ile imtihanı
Her şey imparatorlukların dağılması ve ulus-devletleşme sürecinin yaygınlaşması ile başladı. Dünyanın birçok yerinde etnik çatışmalar bu çerçevede hızlanırken, PKK yapılanması, Doğu ve Güneydoğu bölgesinde kürtlerin haklarını savunmak üzere hareket geçmişti yıllar önce. Şiddet eylemleri, bu yapılanma ile özdeşleşti. Giderek bu hareket öyle bir noktaya ulaştı ki, PKK ile halk arasındaki sınırların nerede başlayıp nerede bittiği hep tartışılan bir konu olmuştu.
Bunun anlamı şu idi; PKK, Doğu ve Güneydoğu'da uygulanan politikalara karşı, aslında oradaki tüm insanları mobilize edebilecek en önemli ve söylendiği zaman karşılık bulabilecek ögeleri seçti: "Halklar, özgürlük, gurur, onur" vb. Halkların ezilmişliğini dile getirdi ve bu söylem karşılık da buldu yöre halkında. Dolayısıyla PKK, o bölgedeki arayışların konusu haline geldi ve giderek tek temsilcisi oldu. Süreç ilerledikçe durumlar değişiyor. Şimdi, en azından kürtlerin tek temsilcisinin PKK olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. BDP'nin dışında Hüdapar, HDP gibi oluşumlar da Kürt siyasetinin içine dahil olmaya çalışıyorlar. Öte yandan AK Parti'nin bölgeden hatırı sayılır oranda oy alması, kürt halkının bu konuda AK Parti'ye güvendiğini ve çözüm sürecinden olumlu beklentilerini hala kaybetmediğinin bir göstergesi olarak okunabilir.
Kimi sorunlar yaşanmaya devam etse de, kürtlerin göçleriyle meydana gelen demografik değişim, şehirleşme, eski imkanların değişmesi, onları da çözüm sürecinde yer almaya ve en önemlisi sistemle barışmaya doğru itmektedir. Belki yaşanan sorunlar azaldıkça, bu konuda normalleşmenin de artacağını bekleyebiliriz.
Günlerden beri gazete sayfalarında yer bulmaya devam eden en önemli haberlerden biri bence Diyarbakır'da çocukları dağa kaçırılan annelerin eylemidir. Herkesin çok rahatlıkla bildiği gibi, PKK bölgede seçim zamanlarında baskı ile oy almakta, bazı konularda birlikte hareketi de baskı ve şantaj ile sağlamaktadır. Eylem kararlarında esnaflara kepenk açtırmamaktadır mesela. Bu bağlamda Diyarbakır'da başlayan "anne"lerin çocukları için eylemi kanaatimce, bundan sonraki süreçte PKK için kırılma noktası oluşturacaktır. Sayıları gittikçe artan annelerin bu eylemi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde gerçekleşmiş; annelerin sayısı giderek artmış ve nihayet bu eylemin devam etmesi karşısında Büyükşehir Belediyesi eylem çadırlarını sökerek iş makinalarını sokmuş ve neticede anneleri dağıtmaya çalışmıştır.
Peki bunun anlamı nedir? Daha önce yaşanan dram ve acıları yükselterek bulunduğu konuma ulaşan PKK'nın, şimdi annelerin çocuklarını istemeleri gibi en doğal insani talepler karşısında nasıl bir tavır takındığı ve içine düştüğü paradoks. Bu olayın iki açıdan kırılma noktası oluşturduğunu düşünüyorum. Birincisi; aslında yıllardan beri devam eden, çocukların evden alınarak dağa gönderilmesine isyanın şimdi ifade ediliyor oluşu ki, bu annelerin şu anda seslerini çıkarabilmesi başka bir iklimin ve durumun başladığının göstergesidir. Çünkü daha önce bunu yapabilecek güçleri yoktu ve baskılar karşısında böyle bir şeye cesaret edemezlerdi. İkincisi de, anne ve evlat acısı ve sevgisi gibi en doğal insani durumun bölge halkının sorgulamaya başlayacağı PKK'nın artık çok da rahat hareket edemeyeceği gerçeği. Bir de o anneler ve başka çocuklar şunları da soracaklar; sizin çocuklarınız Amerikan Fransız kolej ve üniversitelerinde okurken, bizim çocuklarımız niye dağda? Yani Kayahan'ın dediğini uyarlayacak olursak, "sana sevdanın yolları, bizim çocuklara kurşunlar öyle mi?"
Ben bütün ideoloji ve düşüncelerin en insani talep ve sorgulamalar karşısında zaafiyet geçireceği ve çözüleceğine inananlardanım. Bir başka deyişle, insani olana rağmen yapılan icraatlar, hayatın içinden geri dönerler. Victor Hugo, unutulmaz eseri Notre Dame'ın kamburunda Mo senyör manastırın penceresinden Esmeralda'nın oynayışını seyretmiş ve onun bedeninin kıvrımlarının, öldürdüğünü zannettiği duygularını harekete geçirdiğini hissetmişti. Hıristiyanlık, bedenin taleplerinin öldürülmesini yüceltirken, en insani olan bedensel arzuların meşru tatminini de arada kaybetmişti. Aslında Hugo'nun bu eseri Ortaçağ'dan Modern döneme geçişte, "insani" olanın nasıl etkili olduğunu; hayatın gerçeklerinin iptalinin, hayattan geri döneceğini anlatmıştı bir bakıma.
Demirtaş, o eylemcilerin bunu para için yaptıklarını söylemiş. Bu söz, ben de tam da PKK-BDP yapılanmasında daha önce blok olarak "mağdur" üzerinden konumlandırılan dilin, kendi içerisinde iktidar-mazlum şeklinde ayrışmaya başladığını çağrıştırdı. Onun için PKK, anneleri Belediye önünden uzaklaştırsa da, bunu insanların vicdanından uzaklaştırabilecek mi hep birlikte göreceğiz. Çünkü hayat hep "anne"liği ayakta tutuyor; yani gerçek olanı.