Dolar (USD)
35.39
Euro (EUR)
36.33
Gram Altın
3026.08
BIST 100
9961.34
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Aralık 2024

​PKK Terör Örgütü için yolun sonu!

Ne günlerdi, o günler…

“İrtica PKK’dan tehlikeli” manşetinin attırılmasından ve PKK terör örgütünün böylece “ikinci tehlikeliğe” terfi ettirilmesinden iki sene kadar sonra…

28 Şubat PostModern Darbesi’nden iki sene kadar sonra…

Yine bir Şubat günü…

Zamanın Başbakan’ı Bülent Ecevit, titreyen sesiyle, “Abdullah Öcalan Türkiye’dedir” diyerek duyurmuştu tarihi gelişmeyi.

Teröristbaşı, epeyce dolandıktan sonra sığındığı Kenya’dan Türkiye’ye getirilmişti…

Haber büyük bir heyecanla karşılanmıştı bütün memlekette…

Nasıl karşılanmasın?

Memleketin başına uzun yıllardır belâ olan…

Asker-sivil, bebek, kadın, erkek, binlerce vatandaşımızın katili; uyuşturucu ve silah kaçakçılığının aracısı, yıkıcı-bölücü, ABD-İsrail aparatı terör örgütünün başı, Devletin eline geçmiş…

Nasıl heyecanlanmazsın?

O günlerde…

Teröristbaşı Öcalan’ın “CIA tarafından paketlenerek teslim edildiğine dair” çok şeyler söylenmiş, olsa da, o coşku arasında bunlar pek umursanmadı.

Önemli olan, Teröristbaşı’nın Devlet’in eline geçmiş olmasıydı.

Yüce Türk Adaleti tarafından, en ağır cezayla, idamla cezalandırılacak ve idam edilecek olmasıydı.

Terör Örgütü başsız kalmıştı, bundan sonra hızla dağılacaktı.

Bu büyük bir “zafer”di.

Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında, “Kıbrıs Fatihi” unvanı verilen Ecevit, bu sefer de “Kenya Fatihi” olmuştu…

Bu rüzgâr da, Bülent Ecevit’e, yüzde 22’lik oy oranıyla birincilik getirmişti.

18 Nisan 1999 seçiminin ikincisi de, yükselen Milliyetçilik dalgasından dolayı yüzde 17’nin üzerine çıkan MHP olmuştu.

28 Şubat Darbesi’nin mağduru kapatılan Refah Partisi’nin “devamı” Fazilet Partisi ise, yüzde 16 ile üçüncü sırada yer bulabilmişti kendisine.

Ardından gelenler ise, yaklaşık yüzde 14 ile ANAP ve yaklaşık yüzde 12 ile DYP’ydi.

Büyük ekonomik krizlerden dolayı birkaç sene sonra yıkılacak olan Yeni Hükümeti Bülent Ecevit’in DSP’si, Devlet Bahçeli’nin MHP’si ve Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı kurmuştu.

Nisan 1999 seçiminden hemen sonra da, memleket İmralı’daki Öcalan Dâvâsına kilitlenmişti…

Teröristbaşı Öcalan, bir ay süren duruşmalar sonunda, “terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçundan idama mahkûm edildiğinde, memleketin dört bir yanında sevinç gösterileri yapılmış…

Başta şehit anne, babaları, kardeşleri, eşleri ve diğer yakınları olmak üzere, vatandaşlarımız, hep birlikte “Şükürler olsun!” demişti.

Sonra…

Gündeme, “Avrupa Birliği’ne uyum” meselesi geldi.…

İdam kararı “beklemeye” alındı…

Bunları yaşadık, yoğun tartışmalar arasında.

O günlerde, idam kararının infaz edilmemesinden dolayı tepkiler geldi, bunun kabul edilemez olduğu söylendi ama…

Türkiye, 17 Ağustos 1999’da binlerce canımızı kaybettiğimiz Marmara Depremi felâketine uğradı…

O büyük felâket, her şeyi unutturdu.

Ve…

O koalisyon, ekonomiyi alt üst eden krizlerden dolayı yıkıldı.

Zaman içinde, Avrupa Birliği ile uyum için, idam Ceza Kanunu’ndan çıkartıldı.

Teröristbaşı Öcalan da, ağırlaştırılmış müebbet mahkûmu oldu.

O İmralı’da cezasını çekerken, biz nice terör eylemi ile sarsıldık.

Meseleyi “çözüme” kavuşturmaya çalıştıkça, sırtımızdan hançerlendik.

Başta ABD ve İsrail olmak üzere, dış güçler, her ayağa kalkmaya davrandığımızda, PKK kartını kullandılar!

Çok defalar sarsıldık.

Şehit cenazelerinde gözyaşları döktük…

Hey gidi günler, hey…

Aradan bunca yıl geçmiş…

Bugün…

Neleri konuşuyoruz?

Sayın Sayın Devlet Bahçeli’nin, Teröristbaşı Öcalan’a “ Meclis’teki DEM Grubu’nda silah bırakma, terör örgütünü lağvetme çağırısı yap!” diye seslenmesinin…

Sayın Cumhurbaşkanı’nın da, bu sürece destek verdiğini ölçülü ifadelerle açıklamasının …

Ve Suriye’deki katil Baas Rejimi’nin devrilmesinin hemen ardından…

DEM Parti iki ağır topunun, Adalet Bakanlığı’nın izni ile İmralı’ya gidip Teröristbaşı ile konuşmasını ve oradan “Her türlü katkıyı vermeye hazırım!” yollu mesaj getirmesini konuşuyoruz…

Bugünlerde, muhabirler siyasilere “Teröristbaşı’nın mesajlarını nasıl buluyorsunuz?” sorusunu yöneltiyor.

“Buradan bir sonuç çıkar mı, barış ve kardeşlik iklimi oluşur mu?”

Bunları işitiyoruz…

Bir tarafta Devlet var, bir tarafta terör örgütü.

Burada “barış” kelimesinin kullanılması, garibime gidiyor haliyle.

Savaş-Barış devletler arasında olur, terör örgütleri ile savaş da olmaz barış da…

Terör örgütleri imha edilir, imha olmak istemeyen terör örgütleri Devlet’e teslim olur.

Bu böyleyse de…

“Kelimeleri bırak, büyük resme bak!” diyenler, Türkiye’nin bu sayede terör belâsından kurtulacağını…

Binlerce insanımızı kaybetmemize, trilyonlarca dolarımızın heba olmasına yol açan bu örgütü “tereyağından kıl çeker gibi” ortadan kaldırabilmek için büyük bir fırsat yakaladığımızı söylüyorlar.

Türkiye’nin terör belâsından kurtulması, ne büyük, ne güzel bir hamle olur.

İnşaAllah, Türkiye, içteki ve daha çok da dıştaki büyük tehditlerden tamamen kurtulur.

Umarım öyle olur.

Umarım, bu memlekette ve sınır ötesinde olmayacak işlere girişenler, ABD-İsrail ve diğer zâlim güçlerle işbirliği yapmanın ne büyük acılara yol açtığını görür…

Umarım, işbirliklerinin “kullanılıp atılmaktan, satılmaktan” başka bir sonuç getirmeyeceğini bugünlerde iyice görmüş olmaktan kaynaklanan “bilinç” ile hareket ederler…

Saçma sapan şartlar öne sürerek, sinirlerimizi daha fazla zıplatmazlar!

Umarım, kendilerince “kurnazlık” yapmıyorlardır!

Bugün…

Terör örgütü için iki ihtimal var:

Ya kendini lağvedeceksin ya da imha edileceksin!

Bizler, düşmanlarına son darbeyi vurmadan önce “Teslim ol, bizi de kendini de uğraştırma!” çağrısında bulunan “ATA”larımızın mirasçılarıyız!

Terör örgütleri ve onları kullanan güçler, Türklerin de, Kürtlerin de, Arapların da düşmanlarıdır!

İnsanlığın düşmanlarıdır!

Teröristler için tek yol, Devletimizin “adaletine” sığınmaktır!