PKK silah bıraksın
1970’li yılların son çeyreğinde PKK-APOCULAR özellikle Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Van, Siirt, Batman gibi illerdeki Kürt-Kürtçü dernek ve örgütleri hedef aldı. Kendilerine katılmayan bütün oluşumlar için APOCULAR’ın aldığı karar “ölüm!” idi.
Yaptıkları yanına kalan PKK bu yıllarda ilk kez Kürtlere yönelik terör eylemlerine başlamıştı. Kürtleri öldürmüş, gençleri taramış, Kürt köylerini basmıştı. 1984’e geldiğimizde ise artık kendilerine yurtdışında tahsis edilen kamplardan eğitim alan PKK köylere yaptıkları baskınlarla yine Kürtleri öldürmeye başlamıştı.
Kısa sürede bölgede legal-illegal faaliyet gösteren bütün oluşumları sildi süpürdü PKK. Pek çok dernek başkan ya da yöneticisi Avrupa ya da batı bölgelerine göçmek zorunda kaldı.
ABD adındaki müttefik ve stratejik ortağımız(!) Lübnan’da daha fazla etkili olamayan PKK’yı, ABD/NATO (36. Paralelin sunduğu korumadan yararlanarak) bize komşumuz Irak-Kandil’e yerleştirmiş, PKK’da kanlı eylemlerine devam etme fırsatı bulmuştu.
Bu 40 yılda 10 binden fazla asker, polis ve sivil görevlimiz şehid düştü.
Türkiye 1984-2022 yılları arasında milli gelirinin büyük bir kısmını terörle mücadelede harcamak durumunda kaldı. Birkaç kez işin uzmanlarına sormuştum: PKK ile mücadelede harcadığımız paranın toplamı ne kadardır? Aldığım cevap, “Türkiye’nin terör örgütüyle mücadelede harcadığı paranın karşılığı Türkiye'nin bugünkü bütçesinin birkaç katıdır.”
Yani;
Türkiye haklı olarak terör örgütü PKK ile milli gelirimizden harcama yaparak mücadele ediyordu. İşte bu meşru ve haklı mücadelede harcadığımız para trilyon doları çok aşıyordu.
Ekonomik olarak zor dönemlerde geçtiğimizi düşündüğümüzde neden bu durumda olduğumuzu anlamamız gerek. Bizi rahat bırakmayan dost(!) ve müttefiklerimizi(!) şimdi daha iyi tanımamızın vaktidir.
Artık küçük düşünen bir Türkiye yoktur elhamdulillah. “Baldıran zehrini içme pahasına akan kanı durduracağım” diyen iradeye sahip bir ülkeyiz. Artık paranoya derecesindeki kuşkuları yenme vaktidir. Artık hakkaniyeti bayraklaştırma vaktidir.
Bu girişe hem hafıza tazelemek hem de Selahattin Demirtaş’ın son açıklamasına dikkat çekmek için gerek duydum. Çünkü Başka Bir Türkiye Yok!..
Cezaevinde bulunan Eski HDP Eş Genel başkanı S. Demirtaş’ın (ürkek de olsa) PKK silahları bırakmalıdır çağrısını önemli buluyorum. İster 6-8 Ekim olaylarındaki korkunç rolünden dolayı söylesin, ister PKK artık son nefesinde olduğu için, ister sufle alsın, ister Suriye, ister bilmem ne için söylerse söylesin; bu ülkede terör örgütünün silahları susturması için yapılan her çağrı önemlidir. Niyet okuma vaktini çoktan geçtik çünkü Türkiye, Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın kararlı mücadelesi ile FETÖ kıskacından, NATO jandarmalığından kurtulmuş bir devlettir. Niyeti bozukların üstesinden kolay geliriz inşaallah.
Büyük devletlerin adımları ağır olduğu gibi çok değerlidir de. Bu minvalde ülkemin selameti ve tarihi yürüyüşünü sürdürebilmesi için terör belasından salim olması şarttır. Bu sebeple;
Selahattin Demirtaş’ın açıklamasının gerçekleşmesi önemli fırsattır. PKK körlüğü bırakmalı, kahir ekseriyetle Kürtlerin kendilerinden bıktığını görmelidir. PKK gecikmeden silahları yere gömmeli ve üstüne beton dökmelidir. Aksi halde son yıllarda yaşadıklarının beterini yaşayacaklarını unutmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti geçmişte devlet geleneğine yaraşır adımlar atmıştır. Öyle ki terör örgütünün sabotajları olmasaydı bugün bu meseleyi konuşmazdık. Eminim ki milletimizin huzuruna yönelik adımlara devletin ilgili organları yine kendisine yakışır şekilde cevap verecektir.
Şimdi Selahattin Demirtaş’a düşen bu çağrısının arkasında durmasıdır. Yankı bulması için bu çağrısında ısrarcı olmalıdır.
PKK mı?
O da ömründe ilk kez Kürtler için doğru bir adım atsın: şartsız, şurtsuz silahları ebediyen toprağa gömsün.