Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.22
Gram Altın
2961.97
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Haziran 2016

PKK SİLAH BIRAKIYOR MU?

Bölgede yaşadığımız için bazı bilgileri daha erken alabiliyoruz. Ancak çek ettirme imkanımız yoksa o haberi, bilgiyi paylaşmayı doğru bulmuyoruz.

Sayın başbakanın PKK'dan "görüşebiliriz, silahları bırakabilirizu2026" açıklaması geldiğinde bana bu haberi veren kaynağım aradı, "al sana abi, bunu nasıl atlarsın" diye sitem etti.

Bazı haberleri erken yazmak haberin sahibi bizleri popüler kılabilir, lakin o haberin, bilginin insanımıza yarar mı zarar mı getireceği bizler için çok şeyden değerlidir. Mesela;

Midyat saldırısından yaklaşık bir ay önce Midyat'ta karakola saldırı yapılacağını bizzat Midyat'ta Midyatlılardan duydum. Hatta çok güvendiğim haber kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre PKK tarafından patlatılan o aracın tespit edildiği, birkaç kez arandığı, ama her nasıl olmuş ise patlama günü yakınlardaki bir yerlerde patlayıcının yüklenerek karakola doğru getirildiği ve jandarmanın son anda fark ederek emniyeti haberdar ettiği bana gelen bilgiler arasında.

Bunun gibi pek çok bilgi ve haberi bir muhabir aceleciliği ile değil, bir yazar sorumluluğu ile ele almak durumundayız.

İstanbul'un ardından Midyat'ta PKK tarafından gerçekleştirilen saldırıda maalesef şehit polislerle birlikte 15 insanımız hayatını kaybetti. Daha önce de yazmıştık, olanları sadece bir terör hadisesi olarak gördüğümüz müddetçe BÜYÜK PLANI gözden kaçırmış olmakla kalmayız, aynı zamanda olan bitene karşı dayanıksız düşebiliriz. Şükür ki durum öyle değil.

Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbul Vezneciler saldırısından sonra yaptığı açıklama bizim 3 yıldır ısrarla vurguladığımız tespit idi. Bilhassa Suruç saldırısı ile itirazı kabil olmayan bu tespitimize göre Türkiye'nin sadece terör ile değil, uluslararası bir konsorsiyumun ağır saldırısı altında olduğuydu. Terör zaman zaman birkaç eylemle az ya da orta derecede hasarlarla geçici şiddet dalgalarıdır. Bu durum ise bambaşka bir şey.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a kulak verelim:

"İlk insanla başlayan bu mücadele kıyamete kadar sürecek. Bunun minimize edilmesidir asıl olan."

Allah aşkınıza bu açıklamadan sonra bir siyasetçinin, "Mağarada insanların birbirini öldürdüklerini duymadık" sözüne bakınız. u00c2dem'in İblis ile ve daha sonra u00c2dem'in oğlu Habil'in Kabil tarafından öldürülmesini kast eden Cumhurbaşkanına verilen bu cevap, siyasetçilerimizin milletin değerlerinden ne kadar uzak düştüğünü gösteriyor.

Evet, "İlk insanla başlayan bu mücadele kıyamete kadar sürecek. Bunun minimize edilmesidir asıl olan." Elhak Doğrudur, kıyamete dek sürecek bu mücadele hak-batıl mücadelesidir. Bu mücadele zorbalarla onlara karşı duranların mücadelesidir. Kendilerini efendi, başkalarını hizmetkar-köle görenlerle insanların eşitliğini esas alanların mücadelesidir.

Biliyoruz ki bu mücadelede müstekbirler/büyüklenen zorbalar, mazlum ve mağdurları sömürmelerine karşı çıkanlara en ahlaksız yöntemlerle sindirmek için saldırırlar.

Ancak geçmişte, bilhassa soğuk savaş döneminde olduğu gibi alışılagelmiş yöntemlerle, konvansiyonel savaş/saldırı yok artık. Dünyada tehlikenin her yere ulaşabileceği bir dönem yaşıyoruz. Bu yüzden saldırı ve savaşlar en yeni ve yıpratıcı olan vekalet savaşları ile gerçekleşmektedir.

Kimi devletler buna konservatif yöntemlerle karşı koymaya çalışsa da jeopolitik gerçekliği bu yöntemle örtüşmeyen Türkiye ciddi tehdit, terör ve saldırılarla baş başa kalıyor. En son Vezneciler ve bir gün sonra Midyat'ta gerçekleşen saldırılar Türkiye'nin hangi tehlikelere maruz kalabileceğini göstermiştir.

Gezi ile başlayıp 17/25 Aralık FETÖ darbesi ile ve nihayetinde Çözüm Sürecini askıya aldıran süreçte, uluslar arası güçlerin Türklerle Kürtlerin bölgede sorunsuz yaşamalarına izin vermedikleri bir planı yürüttükleri izahtan varestedir. Geçmişte olduğu gibi bildik ve artık milletçe püskürtmede zorlanmadığımız konvansiyonel anarşi, terör, vesayetçi güçlerin höt'lemeleri ile yapılan saldırılar kar etmeyince bütün unsurlarını üstümüze salan bir BÜYÜK PLAN ile karşı karşıyayız.

Kürtlere hiçbir yarar getirmediği gibi her gün daha büyük ızdıraplara yol açan ölümlerin vicdanlarda açtığı yara sarılmaz ise, bir yüzyıl daha kaybetmekten başka ne beklenir ki?

Lakin;

Beni heyecanlandıran daha öce duyduğumuz ve Başbakan Sayın Binali Yıldırım'ın:

"Terör örgütünün bugünlerde 'biz görüşebiliriz, silahları bırakabiliriz, konuşalım' gibi doğrudan, dolaylı haberleri geliyor. Onların uzantılarından bize böyle haberler geliyor. Konuşacak hiçbir şey yok." açıklamasıydı. Sayın başbakanın bu sözleri hem haber kaynağımın sağlamlığını ortaya koyarken, aynı zamanda bir umut ışığı da oldu. Elbette Başbakan Binali Yıldırım'ın itirazını anlıyoruz, lakin bu açıklamayla umudumuzun canlı kalması için de bir sebep doğmuş oldu.

PKK geldiği noktada Rus-ABD-İran ile aynı çuvala girilmeyeceğini görmeli, görmeli ve gerekirse onlardan gelecek zararı göze alarak bu kanlı süreci sona erdirecek adımı atmalıdır. Suriye özelindeki hesapların Washington, Moskova ve Tahran'da nasıl yapıldığını görmeyen PKK/KCK bari Kürtleri büyük bir felakete doğru sürüklediğini görsün.

Silahların işe yaramadığını 32 yılda anlamak çok acı, bunu defalarca dile getirdiği halde silahta direnen PKK, şimdi ve tarih boyunca hiçbir ithamdan kurtulamaz.

PKK ve Öcalan'ın "silahların dönemi geçti" diyeli yıllar oldu. PKK % 1 de olsa Kürtleri düşünüyor ise bu saatten sonra bir tek insanımızın burnunun kanamasına sebep olmamalı. Yok, Kürtleri düşündüğü yok ise zaten bela başımızdan eksik olmadı, daha büyük belalar kapıda.