PKK, FETÖ ve ABD
Bu ülkede 40 yıldır kan döken kirli ve kızıl bir örgüt var: PKK! Ve bu kirli oluşumu destekleyen sefil bir güruh… Örgüt çok kan döktü ama en çok Kürtler’e zulmetti. Eruh baskınından beri masum Kürt bebeklerini katlediyor. Köylüleri, çiftçileri öldürdü. Hizmet için bölgeye gelen öğretmenleri, mühendisleri, polisleri şehit etti. Ve bu örgütü meşrulaştırmak isteyenler var. Şükürler olsun ki güçlü devletimiz, 15 Temmuz’dan sonra içindeki hainleri temizleyen aziz ordumuz ve emniyet güçlerimiz, PKK’yı bitirme noktasında. İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, geçen hafta, dağlarda sadece 84 teröristin kaldığını açıkladı. Bu müjdeye göre, Türkiye’nin yeni yüzyılını idrak ettiğimiz 2023 yılında dağlardaki haşerat tamamen sıfırlanacak. “Diyarbakır Anneleri”, terör örgütünün iflahını kesti, şükürler olsun. Kandil’de kâbuslar yaşayan halk düşmanları, kanlı ağızlarıyla, 15 Mayıs’ta ‘demokrasi’ geleceğini geveliyor. Sırıtarak konuşan bu rezil sahtekârlar, insanlarımızın kendilerine inanacaklarını sanıyorlar.
15 Temmuz’u unutturmak isteyenler var. Halkımız o
ihanet gecesini unutur mu? Yüce dinimizi kullanan bu aparatın gerçek maskesi
düşürüldü. Altmış yıldır sıza sıza bazı yerlere yerleşen ihanet örgütünün itibarı
yerle bir oldu. Artık insanlarımız daha uyanık ve sorgulayıcı. Gençlerimiz her
lafa inanmıyor, her vaade kanmıyor. Zira yerli olmanın güzelliğini, millî duruş
sergilemenin anlamını keşfettiler. Okuyorlar, araştırıyorlar. En doğru
duyguları, en temiz düşünceleri ve en saf kanaatleri arayıp buluyorlar. Roman
da okuyorlar tasavvuf da… Tarihe de merak salıyorlar hadis ilmine de… Bu geniş
ufuklu mübarek gençlik, elbette en büyük ümidimiz, gelecekteki kıvancımız, biricik
dayanağımızdır. Beyinleri yıkanmış mankurtlar ‘yeşillenerek’ partilere,
cemaatlere ve tarikatlara sızacaklarını sanıyorlar. Hâlbuki herkes onları
görüyor ve tanıyor.
Bir de zalim ABD var. Bizim sözde müttefikimiz!
Türkiye’de yapılan son anketlerde en çok nefret edilen iki ülke ABD ve İsrail! Bu
tavır boşuna değil. Siyonizmin de hamisi olan hormonlu ülke ABD, dünya
emperyalizminin lokomotif gücü. Hangi ülkeye girmişse ardından kan ve gözyaşı
bırakmıştır. Bereketli toprakları sömürmüş, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini alıp
kaçmıştır. Kendi soykırımlarını unutturmak için “Ermeni Soykırımı Yalanı”nı
utanmadan tekrarlıyor.
Bütün dünyada bir şuur uyanıyor. Cezayir’de de uyanış
var Irak’ta da. Afganistan da gözlerini açtı Pakistan da. ABD’nin, İslam
âleminin ve Türk dünyasının en güçlü kalesi Türkiye’den niçin hazzetmediği anlaşılmıyor
mu? Zira çalışma alanı giderek daralıyor, sömüreceği ülkelerin sayısı azalıyor.
PKK’nın da, FETÖ’nün de, DEAŞ’ın da kurucusu, salıcısı ve kullanıcısının ABD
olduğunu kafası çalışan herkes biliyor, bazı karanlık aydınlar hariç! Onların
da büyük çoğunluğu eski solcu. Eskiden “Kahrolsun ABD” diyen köhne komünistlerin
çoğu şimdi bu ülkenin kucağından inmiyor. Garip ama gerçek! PKK, FETÖ ve ABD
ile sıkı fıkılar. Kokuşmuş ruhları, yıkanmış beyinleri ve bozulmuş kalpleriyle halkımıza
yabanileştiler.
“PKK, FETÖ, ABD İttifakı” gerçek. Bu üçlünün seçimde
kimi destekleyeceği malum. Bunu saklamıyorlar da zaten. Ama bazıları
kulaklarının üstüne yatmış, görmek, duymak, bilmek istemiyor. Üçü de Cumhur
İttifakı’na karşı canhıraş bir şekilde Millet İttifakı’na sahip çıkıyor. Peki
ama niçin? PKK, FETÖ ve ABD, Türkiye’yi çok mu seviyor? Bu çabaları, hayrımız
için midir? Niçin bu seçimi bir hayat-memat meselesi hâline getirdiler?
Menfaatleri, beklentileri, ümitleri, planları nedir? Bunu sorgulamayacak mıyız?
İmam-ı Şafii Hazretleri ne buyuruyor: “Düşman okunu takip edin, o sizi Hak
ehline götürür.”
Bazı sağ partilerin yöneticileri ‘teslim’ bayrağını
çoktan çekti bile. Adları, “Nankör sağcı”ya çıktı. Cellatlarına âşık olmanın
tedirginliği içinde dolanıp duruyorlar. Duruşları, konuşmaları, üslupları benziyor.
Aynı tornadan çıkmış gibiler. Değerlerine sırt çevirmenin derin mahcubiyeti
içindeler. Yedi benzemez, aslında huzurlu değil ama bindiler bir alamete,
gidiyorlar kıyamete… Kafaları karmakarışık. Battıkları çamurdan çıkamıyorlar. Vicdanları
rahatsız. Bir zamanlar Siyonist Yahudiler, Ermeni Taşnaklar, bazı Jöntürkler ve
gafil İttihatçılar, devirmek istedikleri Sultan İkinci Abdülhamid’e “diktatör”
yaftasını yapıştırmıştı. Aynı gayrı millî unsurlar, milletimizin sevgili
Başvekili şehid Adnan Menderes’e de bu iftirayı attı. Başımıza musallat olan bu
şer şebeke, merhum Turgut Özal’a da bu töhmette bulundu. Şimdi aynı güruh,
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a benzer hayâsız ifadelerle saldırıyor. Tutar
mı, asla! Çünkü milletimiz basiretlidir, ferasetlidir ve her şeyden önce
vefalıdır, kadirbilirdir. Hizmet edeni bilir, sever, bırakmaz. Yatırımları unutmaz. Yaygaracıların
sözlerine kanmaz, nadanların laflarına hiç bakmaz. Türkiye’de milliyetçi ve
muhafazakâr camianın ağabeyi, ‘Bilge Hukukçu’muz merhum Ziya Nur Aksun vardı. Karamsar
kişileri görünce coşar ve yüksek sesle, “Ahali sağlamdır.” derdi. Evet
milletimiz akl-ı selim ve kalb-i selim sahibidir, hakşinastır. Büyüyen
Türkiye’yi görüyor. Kafası da, ruhu da, kalbi de sağlamdır evvel Allah. Şimdi büyük
bir ümitle “İkinci 14 Mayıs Zaferi”ni bekliyoruz.