Pizza değil lahmacun, hamburger değil döner yiyelim!
Uzun süredir artan iç ve dış saldırılar bizleri siyaset dışındaki tüm konulardan uzaklaştırmış olması sonuçları kısa vadede anlaşılmayacak bir kayıp. Mütemadiyen siyasetle ilgileniyor olmamız birçok sosyal sıkıntının göz ardı edilmesine yol açıyor.
Modernleşme ve Batı karşısındaki özentinin, küresel kültürün pençelerini her yere geçirmesinden dolayı ortaya çıkan problemler bu hengamede ya fark edilmiyor ya da "sonra konuşuruz" denilerek erteleniyor.
Her ne kadar 2013'den bu yana ciddi tehditlerle boğuşuyor, yeni bir -örtük- kurtuluş mücadelesinin içerisinde olsak da kültürel erozyonun hızlı aşınması her bir vesile ile ne denli ciddi bir problem olduğunu hatırlatıyor.
Kendi olmaktan ışık hızıyla uzaklaşan, öteki gibi olması ise asla kabul edilmeyecek, onaylanmayacak ara bir kültür, toplum olma yolundaki süratimiz ürkütücü!
Ömer Hayyam'ın şöhreti dizelerini, Oryantalizmin Batılı ve öteki arasındaki keskin bakışına, tasnifine rağmen öteki olmaya öykünmemize ilişkin revize etsek yeridir!
Ne Batılı ne Doğulu, üstelik ne yaparsa yapsın Doğululuğu tescili biz, Batılı kabul edilemeyecek Batılı bir kast sistemi içerisindeki arada/arafta kalmış acayip bir toplumu olmaya koşar adımlarla gidiyoruzu2026
Sosyal medya kullanımının artması ve insanların hayatlarını gözler önünde yaşaması sebebiyle toplumsal yapımızı, sosyal hayatımızı daha kolay ve net takip etme imkanı buluyoruz.
Geleneksel demeyeyim de kültürel bağlarımızdan nasıl hoyratça ve arzu edilir bir şekilde uzaklaştığımızı görebilmek çok kolay.
Batının, geri kalmış ülkelere pompaladığı hayat tarzı prestijli ve medeni olmanın ilk şartı gibi algılanıyor.
Sevinç ve üzüntüden, özel ve kutsala dahil olan her öğe, Batı kültürüne has ritüellerle anlam kazanıyor.
Bu konuda sayısız örnek vermek mümkün... Lakin bu hafta sosyal medya yoluyla gözlerimize sokulan hayatlardan iyice bir "ara toplum" olduğumuzu yeniden idrak ettim.
Karne heyecanına eş paylaşılan etkinlik ve kutlamaların ülkenin her yerindeki benzerliği ise ayrı bir sonuç.
Karneyi almış çocukla AVM'ye gitmek, cola eşliğinde hamburger yemek, AVM'lere konuşlandırılmış jetonlarla çalışan makinelerle eğlenmek karne gününün olmazsa olmazı sanırım!
Jamie Oliver'in, McDonald's ile ilgili açtığı davayı kazanmasıyla artan tartışmalar aslında tek bir markanın değil fast food yiyeceklerin sorgulanmasına yol açmalı!
Lahmacun denince "öğh" deyip burun kıvıran evdeki çocuğun ellerini çırparak "pizza, hamburger" demesini modern ve Batılı bir çocuk yetiştirmiş bir ebeveyn olmanın gizli kıvancıyla karşıladıkça iyice batarız!
1989'da giremedikleri Türkiye piyasasına 1991'de sudan ucuz bir rakama verdikleri "Ninja Kaplumbağaları" çizgi filmi ile yerleşen pizza endüstrisini ve sonuçlarını iyi okumak zorundayız.
Batının, "daha çok kazanmak için daha çok çalışma" felsefesine paralel zuhur eden fast foodlara karşılık bizim önemli ve kültürel bir zenginlikten beslenen yemek/beslenme anlayışımızı gittikçe unutuyoruz.
Dünya gastronomi ülkelerinden biri olan ülkemizde, Batının "en kısa sürede ye ve git" politikasının ürünü beslenme kültürü ne ara bu kadar kök salmıştır?
Tekrar eskiden olduğu gibi pizza yerine lahmacun; hamburger yerine dürüm, iskender, kebap vs yemeye başlamamız gerekiyor. Ninja Kaplumbağaları izleyerek büyümüş bir neslin ebeveyn olduğu dönemde bunun biraz zor olduğunun farkındayım tabii.
Ama yemek kültürü öyle basit görülüp geçiştirilecek mevzu olmadığı gibi bizde, aile ve dostların muhabbet ortamları olup medeniyetimizin önemli bir parçasıdır.
Yerli ve otantik olanın değer kazandığı şu günlerde yemek kültürümüze de kayıtsız kalmayın derim. Türkiye'nin neresinde olursanız olun tek günlük bir tatilinizi dünyanın UNESCO'nun gastronomi şehri listesine girmiş Antep'e, Urfa'nın ciğer kebabına ayırarak başlayabilirsiniz.
"Belki bunu da ölmeden önce yapılacaklar listesine alırsınız" diyecektim de bunun da filmler yoluyla başka bir kültürün dayatması olduğunu hatırladım ve sustum!
Twitter.com/sabihadogann