Pis kokular yayılıyor
Zor
günlerden geçtiğimiz son yıllarda pozitif şeyler yazmaya, umut aşılamaya,
nefessiz kaldığımız dünyada güzel hayaller kurmaya gayret ediyoruz.
Fakat
tasması birilerinin eline geçen suç örgütleri Türkiye’ye operasyon üzerine
operasyon çekiyor.
Uyuşturucu
trafiğinde meydana gelen kazadan sonra “altın
vuruş” eylemine imza atanlar Türkiye’yi kilitlemeye çabalıyor.
Tıpkı “Susurluk Kazası” misali devlet, siyaset, emniyet, medya, iş dünyası
ve mafyanın kirli ilişkileri üzerinden yeni bir “beşinci kol faaliyeti” yürütülüyor.
“Kimyası bozulan” halk tedirgin, “Hani ‘eski Türkiye’nin tabutuna çivi
çakılmıştı!?.. Haydi tabutun çivisini sökmeye çalışanlar yeniden peyda oldu; ‘temiz eller operasyonu’ için daha ne
bekleniyor?.. Suçun olduğu yerde ceza yoksa adaletten bahsedilebilir mi?..”
diye soruyor da soruyor.
Mesele her
geçen gün “ağzı olan konuşuyor”un
çok ötesine evriliyor...
“At izi it izine karıştı”kça etrafa pis
kokular yayılıyor...
*
Hızla
eskiyen gündemlerin arasında aylardır pis kokular İstanbul Boğazı’ndan
Çanakkale Boğazı’na kadar yayılıyor. Tıpkı 1980 ve 1990’lı yıllarda “Altın Boynuz” Haliç’te olduğu gibi
Marmara sahillerini görenlerin burun direği sızlıyor. En hafif tabirle boğazına
kadar b.ka batırılan “Marmara” S.O.S
veriyor.
*
Biz ne tuhaf
milletiz yahu!.. Ne mafyaların ayar verdiği “eski Türkiye”den, ne de Haliç’i bile isteye ve kasten fabrikaların
atık çukuru haline dönüştüren zihniyetten hâlâ kurtulabilmiş değiliz!..
İhanet
üstüne, ihanet!..
Bir taraftan
gecekondular yıkılırken, diğer taraftan kadim beldeye kapitalizm çöktü!..
Gökleri
delen estetikten yoksun kimliksiz yapılar özgün mimariyi yok etti!..
İç
savaşlarla üzerimize sürülen mültecilerin istilası ile müjdeli şehir “yol geçen hanı”na döndü!..
Yerleşik
nüfus 16 milyona dayandı!..
Demografi
tanınmaz hale geldi!..
Komşuluk
bitti!..
Mahalle
kültürü bitti!..
Bitti de
bitti!..
Ve en
sonunda da deniz bitti!..
Yıllardan
beri “müsilaj istilası”na maruz
kalan Marmara isyan etti!..
“Deniz bitti”kten sonra Marmara Denizi’nin
tamamını Koruma Alanı ilan etseniz
ne olur, etmeseniz ne olur!..
*
İstanbul’dan
başlayıp Çanakkale Boğazı’na kadar azot ve fosfor yüklü atıkların yıllarca
denize akıtılması, basılması sonucu sonunda Marmara isyan etmiş!..
Pisliğe daha
fazla tahammülünün kalmadığını böğüre böğüre kusmuş!..
Pislik artık
kapatılamayacak, üzeri örtülecek hale gelince de birden bire herkes çevreci
kesilivermiş!..
Cumhurbaşkanı
ayakta!..
Çevre ve
Şehircilik Bakanı ayakta!..
Muhalefet
ayakta!..
Belediye
başkanları ayakta!..
STK’lar
ayakta!..
Basın ve
dahi sosyal medya ayakta!..
Düne kadar suspus
olan veya sesi duyulmayan bilim insanları ayakta!...
Beyan üstüne
beyan, demeç üstüne demeç!...
Savulun bre
gafiller “müsilaj savar” kahramanlar
geliyor!..
*
Haliç’in
kötü koku ve görüntüleri hâlâ hafızamızdan silinmemişken, Marmara Denizi ne ara
bu hale getirildi?.. Sorumlu kim?.. El-cevap, en başta yaşadığı yere sahip
çıkmayan herkes!..
Sonra Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı...
Sonra yerel
yönlerimler...
Sonra Ergene
Havzası’ndaki atıkları Marmara’ya salıverenler...
Sonra bütün
pisliklerini arıtmadan Marmara’nın kalbine basan aklı evveller...
Sonra gözü
doymak bilmeyen çevre katili işletme sahipleri...
Suç sabit; “suçlu ayağa kalk” deniliyor fakat
ortalıkta kimse yok!..
*
“Marmara Hepimizin” sloganı bu saatten
sonra bir işe yarar mı?..
Yarar... Ne
kadar, nereye kadar yarar?.. “Dayısı”
olanın fabrikasının atığını arıtmadan koyvermeyene kadar yarar. Derelerimizi,
denizlerimizi her türlü zehirli atıktan canımız gibi korumaya özen gösterip
kirletmeyene kadar yarar.
Fakat deniz
yüzeyindeki salya ve kokuyu giderildikten sonra dipte bekleyen problemler yeni
gündemlere kurban edilirse; Karadeniz,
Ege ve Akdeniz sırada bekliyor.
Biline!..
Yeni ve daha
büyük çevre felaketleri ve salya istilası ile karşı karşıya kalınmak
istenmiyorsa hasar tespiti yapılıp bir an önce yaraya neşter vurmalı. Devlet,
millet el ele verip bu istila bir an önce durdurmalı. Hamasetle değil,
liyâkatla.
*
Bu işin
ideolojisi yok; çünkü hepimiz aynı gemideyiz!..
Delete
tuşuna basmakla bütün kirli dosyalar silinmiyor, sadece göz önünden kayboluyor.
Aynı bugünlerde yaşadığımız gibi gün geliyor bütün pislikler ortaya dökülüyor. Herkes
duyarsızlıkta sınır tanımayan anlayışını resetleyip “temiz bir dünya” için harekete geçmeli.
Temizlik
imandandır... Manevî kir sebep, maddî kir sonuçtur. Herkes tefekkür edip
kirlenen dünyadaki payı kadar imanını temizlemeli.
Topyekûn
seferberlikle kirlettiğimiz çevreyi belki eski haline getiremeyebiliriz, fakat
daha kötü felaketlerin yaşanmasına engel oluruz.
Söz değil,
eylem zamanı.
Hemen şimdi!..