Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
34.85
Gram Altın
2503.88
BIST 100
9686.05
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Aralık 2015

PEYGAMBERİMİZİN HER SÖZÜ HAK VE DOĞRUDUR

Abdullah bin Amr'dan:

u2013 Nefsim (kudreti) elinde olan Allah'a yemin ederim ki, benim ağzımdan, haktan başka bir söz çıkmaz.

[Ebu Davud, İlim 3 (3646); Ahmed bin Hanbel, Müsned 6511]

* * *

Peygamberlerin temel vasıflarından biri sıdktır. Yani doğru sözlülüktür. Hakkı konuşmak, hakkı savunmaktır.

Tüm peygamberler için geçerli olan bu ortak özellik, Peygamberimizde de kemal derecede, zirve noktada bulunmaktadır.

Peygamberimizin hayatında, peygamberlikten önce de, sonra da doğrunun ve hakkın zıddı hiçbir değerin, hiçbir ölçünün yeri olmamıştır.

O, güven peygamberidir. Emin insandır. Doğrunun ve doğruluğun temsilcisidir. Hakkın ve haklının yılmaz savunucusudur.

İnsan hayatı, ciddiyet ekseni üzerinde devam etse bile, insan doğasının eğlenmeye, takılmaya, şakaya, hatta bir ölçüde malayaniye dahi ihtiyacı vardır. Yemekte tuz mesabesinde bile olsa, her insan, hayatın gerginlik ve streslerini alan bu hafifliklere ihtiyaç duyar.

Peygamberimiz de bir insan olarak son derece ciddi gerçeklerin, devasa boyutta ulvu00ee hakikatların ezici ve yoğun baskısından çıkıp rahatlamak ve dinlemek ihtiyacı duyardı. Yakın arkadaşlarına, ev halkına latifeler eder, şakacıktan takılmalarda bulunurdu. Hanımlarının isteklerini dinler, onları hoşnut edecek sürprizler yapardı. Hz. Aişe annemizle yarışması, Habeşlilerin folklor gösterilerini birlikte seyretmeleri gibi...

Peygamberimizin serapa ciddiyet olan hayatının içindeki bu dinlendirici ve eğlendirici kareler, nükteli ve latifeli anlar bile, onun yürüdüğü doğruluk çizgisinde, hakla olan kopmaz irtibatında en ufak bir sapma ve gevşeme meydana getirmemiştir.

Efendimizin ağzından, şakadan bile olsa, doğrunun dışında bir söz çıkmamıştır. Hakkın dışında bir gerçek ortaya konmamıştır. Kızgın hallerinde dahi, o, maksadını aşan uygunsuz hiçbir cümle sarfetmemiştir.

Bir misal: Peygamberimiz kendisinden bir deve isteyen sahabesine, "sana bir deve yavrusu vereyim", demişti.

Sahabe: "Ben deve yavrusunu ne yapayım, işimi görmez deyince, "her deve, bir devenin yavrusu değil mi?" diye takıldığını belirtmişti.

Peygamberimiz sözlerinde, yani ağız dilinde hak ve doğruluktan ayrılmadığı gibi; beden dilini kullanmakta da çifte standarda, ikili davranmaya, dili başka mimikleri başka şey söyler duruma düşmeye tenezzül etmemiştir.

Onun ağız dili de, beden dili de aynı şeyi söyler, sadece hak ve doğruyu gösterirdi.

Bir olay sebebiyle, "Ya Resu00fblallah, keşke, göz ucuyla bir işarette bulunsaydınız." diyen ashabına:

"Bir peygambere diliyle söylemediği bir isteği, işaretle, göz imasıyla istemek, yani ağzı farklı beden dili farklı şey söylemek yakışık almaz." buyurmuştu.