Peygamberimiz
Peygamber Efendimiz, büyük önderimiz… Dünyayı şereflendirdiğin geceyi yine ümmetin olarak derin bir hasret ile anıyor, o manayı idrak etmeye çalışıyoruz. İnsanlığa muştu, yeryüzüne müjde, âleme rahmet, beşere kurtuluş oluşunu kim unutabilir? Üstüne kalın gaflet perdesini kim çekebilir?
İslam’ı anlatan Nebi’yi, Kur’an’ı açıklayan Resul’u, iyi ahlakı dile getiren o yüce Kılavuzu, asırlar geçse de, nice devirleri kuşatan tülün ardından yine hatırlamamak mümkün mü? O kurtarıcıyı sevmemek, O’na bağlanmamak kabil mi?
Ki Sen, cahiliye bataklığında çırpınan Kureyşlilere edebi ve hakikati öğretendin, sevgiyi, şefkati, merhameti, doğruluğu, sadakati gösterendin. Yoldan çıkmış, azmış, kötülüğü seçmiş, kan dökücü insanlara parlak ışıkları işaret edendin.
Kendilerine bile hayrı dokunmayan putlara tapınanları uyandıran, onlara Rablerini tanıtandın. Seninle istikameti bulan, doğru yola erişen, Hakk’ı gören ve hidayete erenler, peşinden hiç ayrılmadı. Zira “sünnet-i seniyye edeb”ti.
Yüzyıllar geçti aradan. Bir kısım Müslümanlar yine yoldan çıktı bugün. Yine gaflet çamuru içinde yüzüyorlar. Yine ‘müminlerin kardeşlik’ sırrını unuttu bazıları. Düşüncesizce zalimlerin yanında durup kâfirlerin içinde saf tuttular. Bu hazin hâl, bize büyük keder veriyor.
Öz kardeşleri çile çekerken ve bir parça ekmeğe muhtaç iken, üstelik tepelerinden ölüm yağarken hâlâ uyanmayan ve şuursuz hâline devam eden sözde ‘Müslüman’lar içimizi acıtıyor. Gözler şaşkın, ruhlar kararmış, kalpler katılaşmış, diller lâl olmuş âdeta. Vaziyet hüzün dolu ama bu karanlık gecenin sabahına dair ümidimizi koruyoruz.
Evet kalben inanıyoruz ki, bu kasvetli günler de elbette geçecek ve müminler yine doğruluğa erişecek, İslam’a sarılacak, bâtıl yolları terk edip kardeşliğe, adalete, muhabbete yeniden dönecekler. Sonra da dönüp bunalım içinde debelenen ve yardım bekleyen insanlığa el uzatıp kurtulmalarına vesile olacaklar.
Yeryüzüne dağılmış ve birbirlerini yitirmiş Müslümanlar, tekrar İslam vahasında buluşacak, mazide olduğu gibi kucaklaşıp kenetlenecek ve dünyaya ‘örnek insan’ olduklarını yaşayışlarıyla, hâl ve hareketleriyle gösterecekler. Zor gibi görünse de bu ümidi taşıyor ve can ü gönülden inanıyoruz ki: Türlü mihnetler çekilse de, acılar yaşansa da zafer er geç yine İslam’ın ve Müslümanların olacaktır!
İnsanlığa bütün hâlleriyle numune-i imtisal olan, şefkatini sadece insanlara değil, hayvanlara ve bitkilere de gösteren sevgili Peygamberimiz! İnşallah yolunu şaşıran, çizgisini kaybeden ve farklı tarzlara kapılıp giden ümmetin, aydınlık vatanına kavuşacak ve kurtuluşa erecektir. Duamız, niyazımız, temennimiz bunun içindir.
Bazı kardeşlerimizin içini karamsarlık kaplayabilir. Kötümser duygular kalplerine yerleşebilir. Ama cihandaki bütün mazlum Müslümanların yine feraha erişeceğine, yine eski haşmetli devirlerine ulaşacaklarına inancımız tamdır. Bu hasret ve ümit hissi içindeyiz.
Bazen geceler zifiri zulmete duçar olabilir ama çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur. Yine geçmiş devirlerdeki gibi büyük medeniyetler kuracağız. Yine muhtaç olanlara elimizi uzatıp dualarını alacağız. “İ’lâ-ı Kelimetullah”ı bütün kıtalara yaymak için seferlere gidip zaferlerle döneceğiz.
Yolları bir süre haramiler tutabilir. Dört bir yanımızı düşman sarmış olabilir. Zalim devletler, bizi ateş çemberine de alabilir. Ama bu zulmetlerden kurtuluş yine Allah’ın izniyle mümkün olacak.
İslamiyet’in geliş ve yayılış tarihini unutmuyoruz. Bütün engellere rağmen galibiyet dağına doğru adım adım yürüyor, ilerliyoruz. Eşkıya yollarda pusu kurmuş, ne gam! Biz emin adımlarla kutlu yürüyüşümüze devam ediyoruz.
En büyük duamız ve yakarışımız: Allah’a iyi bir kul ve habibine lâyık bir ümmet olabilmek. Rabbim bu niyazımızı kabul etsin inşallah.