Peygambere sataşan zavallılar…
Batılılar her sıkıştıklarında, ıslama ve İslam’ın aziz peygamberi Resulullah’a (sav) dil uzatıyorlar. Ona hakaret içerikli karikatür ve yazılar döşeniyorlar. Karanlıkta kalınca korkularını bastırmak için ıslık çalan zavallılar durumuna düşüyorlar.
Uzun yıllar, derin İslam düşmanları, daha çok kaçak
güreştiler. İslam’a saldırmayı, daha çok İslam ümmeti içinden ürettikleri fıkır
akımlarıyla yaptılar. Fetö ve türevleri, Kesnizani vb. tarikatlar, sünnet
düşmanı reformistler ve daha çok selefilik adını kullanan çağdaş haricîlik,
bunun açık örnekleridir. Tarih boyunca da bu böyle devam etti.
Hatta Resulullah'ın (sav) ashabını (Rıddvanullahi aleyhim
ecmeîn) gözden düşürmek için ta 1300 yıl önceden Yahudi asıllı Abdullah bin
Sebe’ vasıtasıyla Şia mezhebini dahi kurdular. Eğer sahabeyi güzden
düşürebilirlerse, Resulullah'ın (sav) sünneti de hatta Kur'an'ı Kerim de gözden
düşmüş olacaktı. Nitekim Şia bu misyonunu asırlardır çok ustaca yerine
getirmektedir.
O yetmedi, 300 yıl kadar önce, Şia’ya karşı gibi gösterilen
vahabi fırkası geliştirildi. Bu fırka da Şia gibi, kedisinden olmayan
Müslümanları tekfir etme fikrine odaklı oluşturulmuştu. Çünkü tekfir hastalığı,
Müslümanlar arasında tefrika çıkarmanın en etkin yöntemiydi. Bu fırka da Şia
gibi, yıllarca Müslümanları kendi içlerinde birbirleriyle didişmelerine sebep
oldu ve olmaya da devam etmektedir.
Bu filim yeni değil. 14 asırdır, her renkten kafir, müşrik
ve mülhitler, bunu sürgit devam ettirmişlerdir. Ama her defasında hüsrana
uğramış, İslam’a, İslam peygamberine ve onun sahabelerine attıkları çamur
sonunda yine kendilerine dönmüş ve hüsrana uğramışlardır.
Şu anda kimi batılı liderler ve onların borazanı kimi yayın
organlarının, alenen İslami değerlere ve insanlığın efendisi Resulullah (sav)
dil uzatmaları, aslında bitmişliklerinin delilidir. Son bir ümit bizzat
kendileri açıktan saldırıyorlar. Ama bu saldırılarında hüsrana uğrayacaklardır.
Neden mi?
Çünkü hakka ve hakkın taraftarlarına savaş aşanlar, aslında
hakkın sahibi ve bir ismi de Hakk olan Allah'a (cc) savaş açmış oluyorlardı.
İşte Allah (cc) hadisi kutside şöyle buyuruyor: "Kim benim veli kuluma
düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran
şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım şeyleri eda etmesidir.
Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu
bir sevdim mi artık ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen
ayağı (akleden kalbi, konuşan dili) olurum. Benden bir şey
isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum.
Ben yapacağım bir şeyde, Mü’min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar
hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi
sevmem." (Buhârî, Rikak 38.)
Resulullah (sav) ve davasının ilahi koruma altında olduğunu
anlatan sayılamayacak kadar çok ayet ve hadisler mevcuttur. İşte onlardan
sadece bir tanesi: “Eğer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli
değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak
(Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o,
arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine
Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir
ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten
yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.” (Tevbe 9/40)
Tarih boyunca ıslama ve Müslümanlara saldırılar, asla
İslam’ı geriletmemiş, aksine hep ilerletmeye devam etmiştir. Moğol istilaları,
Haçlı savaşları ve daha nice savaşlar sonrası hep böyle oldu. Belki zaman zaman
sektelere uğramış, zorluk ve çileler çekmiş ama asla geri kalmamış, zelil ve
mağlup olmamıştır. Bu dün böyleydi, bugün böyledir, yarın da böyle olacaktır.
Son bir asırdır yaşadıklarımız da geçmişin tekrarı gibidir. 11 Eylül
saldırıları ve Arap baharı sonrası geliştirilen taktikler de işe yaramadı.
İslam hala tüm dünyanın gündeminde olmaya ve ilerlemeye devam etmektir.
Ama Kur'an'ı Kerim'in ifadesiyle onların kalpleri var ama
anlamaz, gözleri var görmez, kulakları var, hakkı işitmezler. İşte şimdi ki
mülhitler, münafıklar ve müşrikler de aynen böyledir. Dolayısıyla Makron, sair
batılı liderler, dışarıda ve içerideki Fransızların da çırpınmaları boşunadır.
İslam, İslam peygamberi ve İslam davetçilerine olan saldırılar sonunda boşa
çıkacak ve zafer İslam’ın olacaktır.