Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3008.33
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Ekim 2021

Peygamber sevgisi

Dünyadaki bütün varlıklar Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisinden ibarettir. Dolayısıyla yaratılmışlardaki güzellik Allah’ın cemîl isminin bir yansımasıdır. Yüce Allah’ın insanoğluna bağışladığı duyguların belki de en yücesi sevgidir. Sevgi de Allah’ın vedûd isminin tecellisidir. Hakiki sevgili sadece Allah’tır. O’nun yarattığı şeylere sevgi de aslında ilâhî kaynaklıdır. Müslüman, Allah’a ve O’nun dostlarına engin muhabbet besleyen kişidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ise Allah dostlarının önderidir. İlâhî sevgiye ulaştıran bir rehberdir. O’na olan sevgimiz de İlahi emir gereğidir. O’nu sevmek, O’nu Allah’ın resulü ve nebisi olduğuna inanmakla başlar. Bütün peygamberler insanlığa Allah tarafından rahmet ve merhamet olarak gönderilen elçiler olduğundan aslında bütün peygamberleri sevmek de aynı minvalde sayılır. Tüm peygamberlerin Allah tarafından gönderildiğine, Allah’ın resulü ve nebisi olduğuna “Amenna ve saddekna” demek dini görevimizdir.

“Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr eden kimse iyice sapıtmıştır.” (Nisâ : 136)

Hz. Muhammed’i Allah’tan sonra en çok sevmek de ilahi emirlerdendir. Yüce Allah, müminlerin Hz. Peygamber’in canını kendi canlarından bile önde tutmalarını istemiştir.

“Peygamber müminlere kendilerinden daha yakındır, eşleri de onların anneleridir. Aralarında kan bağı bulunanlar Allah’ın kitabında (mirasçılık bakımından) birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; dostlarınıza lütufta bulunmanız başkadır. Bu hüküm kitapta kayıt altına alınmıştır.” (Ahzâb : 6)

Kişi sevdiğini her an hatırında saklar ve devamlı zikreder. Yüce Allah, ayette, kendisinin ve meleklerin Hz. Peygamber’e “salat” ettiğini, yani O’nu hayırla yâd edip övdüklerini belirttikten sonra bütün müminleri buna katılmaya ve O’na içtenlikle esenlik dilemeye çağırmaktadır.

“Allah ve melekler peygambere salât ediyorlar; ey iman edenler, siz de ona salât ve selâm okuyun.”

(Ahzâb : 56)

Rahmet pınarlarının kaynağı, sevgi çağlayanlarının menbaı, şefkat nehirlerinin özü Hz. Muhammed’i dost edinmek müminin şiarıdır. 14 asırdan bu tarafa gerek ashabı, gerekse O’na gıyabında iman eden ümmeti, O’nu kalplerinin en mutena köşesinde en derin sevgi ve muhabbetle yaşata gelmişlerdir.

“Sizin velîniz ancak Allah’tır, peygamberidir, bir de Allah’ın emrine boyun eğerek namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren müminlerdir.” (Mâide : 55)

Ashab Rasûlullah’ı (sav) çok severdi. Aynı şekilde O da onları çok sever ve onlarla yakından ilgilenirdi. Adeta kanatlarını onların üzerine germişti. Onlara nahif davranır, kusurlarını yüzlerine vurmadan düzeltirdi. Onlarla istişare eder, fikirlerine saygı gösterirdi.

“Allah’ın rahmeti sebebi iledir ki sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır, giderlerdi. Öyleyse onlar(ın kusurların)dan geç. Onlar için mağfiret dile. (Yapacağın) işler hakkında onlara danış.” (Al-i İmran : 159)

“Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.” (Tevbe : 128)

Hz. Muhammed’i sevmek O’na tabi olmak ve onun gibi yaşamakla olur.

Peygamber size ne vermişse onu alın ve size neyi yasaklamışsa ondan kaçının. Allah’a karşı saygısızlık etmekten sakının. Kuşkusuz Allah cezalandırmada çok çetindir” (Haşr : 7)

Allah, peygambere uyanlara müjdeler veriyor.

Kim Allah ve resulünün sözlerini dinlerse onları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar; kim de yüz çevirirse onu acı bir şekilde cezalandırır.” ( Feth : 17)

Ve yine O’na uymayanları da uyarıyor.

“Kim de Allah’a ve peygamberine itaatsizlik eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar, onun için alçaltıcı bir azap vardır.” ( Nisâ : 14).

O’nu seven ve O’na uyanlardan olmak ümidiyle…

“Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl

Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl” (Lâedrî)