Peygamber sevgisi
Dünyadaki bütün
varlıklar Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisinden ibarettir. Dolayısıyla
yaratılmışlardaki güzellik Allah’ın cemîl isminin bir yansımasıdır. Yüce
Allah’ın insanoğluna bağışladığı duyguların belki de en yücesi sevgidir. Sevgi
de Allah’ın vedûd isminin tecellisidir. Hakiki sevgili sadece Allah’tır. O’nun
yarattığı şeylere sevgi de aslında ilâhî kaynaklıdır. Müslüman, Allah’a ve
O’nun dostlarına engin muhabbet besleyen kişidir.
Peygamber
Efendimiz (s.a.s.) ise Allah dostlarının önderidir. İlâhî sevgiye ulaştıran bir
rehberdir. O’na olan sevgimiz de İlahi emir gereğidir. O’nu sevmek, O’nu Allah’ın
resulü ve nebisi olduğuna inanmakla başlar. Bütün peygamberler insanlığa Allah
tarafından rahmet ve merhamet olarak gönderilen elçiler olduğundan aslında
bütün peygamberleri sevmek de aynı minvalde sayılır. Tüm peygamberlerin Allah
tarafından gönderildiğine, Allah’ın resulü ve nebisi olduğuna “Amenna ve saddekna”
demek dini görevimizdir.
“Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği
kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Allah’ı, meleklerini,
kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr eden kimse iyice
sapıtmıştır.” (Nisâ : 136)
Hz. Muhammed’i
Allah’tan sonra en çok sevmek de ilahi emirlerdendir. Yüce Allah, müminlerin
Hz. Peygamber’in canını kendi canlarından bile önde tutmalarını istemiştir.
“Peygamber
müminlere kendilerinden daha yakındır, eşleri de onların anneleridir.
Aralarında kan bağı bulunanlar Allah’ın kitabında (mirasçılık bakımından)
birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; dostlarınıza
lütufta bulunmanız başkadır. Bu hüküm kitapta kayıt altına alınmıştır.” (Ahzâb : 6)
Kişi sevdiğini her an hatırında saklar ve devamlı zikreder. Yüce Allah, ayette, kendisinin ve meleklerin
Hz. Peygamber’e “salat” ettiğini, yani O’nu hayırla yâd edip övdüklerini
belirttikten sonra bütün müminleri buna katılmaya ve O’na içtenlikle esenlik
dilemeye çağırmaktadır.
“Allah ve
melekler peygambere salât ediyorlar; ey iman edenler, siz de ona salât ve selâm
okuyun.”
(Ahzâb :
56)
Rahmet
pınarlarının kaynağı, sevgi çağlayanlarının menbaı, şefkat nehirlerinin özü Hz.
Muhammed’i dost edinmek müminin şiarıdır. 14 asırdan bu tarafa gerek ashabı,
gerekse O’na gıyabında iman eden ümmeti, O’nu kalplerinin en mutena köşesinde
en derin sevgi ve muhabbetle yaşata gelmişlerdir.
“Sizin
velîniz ancak Allah’tır, peygamberidir, bir de Allah’ın emrine boyun eğerek
namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren müminlerdir.” (Mâide : 55)
Ashab Rasûlullah’ı
(sav) çok severdi. Aynı şekilde O da onları çok sever ve onlarla yakından
ilgilenirdi. Adeta kanatlarını onların üzerine germişti. Onlara nahif davranır,
kusurlarını yüzlerine vurmadan düzeltirdi. Onlarla istişare eder, fikirlerine
saygı gösterirdi.
“Allah’ın rahmeti sebebi iledir ki sen onlara yumuşak davrandın.
Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır, giderlerdi. Öyleyse
onlar(ın kusurların)dan geç. Onlar için mağfiret dile. (Yapacağın) işler
hakkında onlara danış.” (Al-i İmran
: 159)
“Andolsun,
size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona
ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.” (Tevbe : 128)
Hz.
Muhammed’i sevmek O’na tabi olmak ve onun gibi yaşamakla olur.
“Peygamber size ne vermişse onu alın ve size neyi
yasaklamışsa ondan kaçının. Allah’a karşı saygısızlık etmekten sakının.
Kuşkusuz Allah cezalandırmada çok çetindir” (Haşr : 7)
Allah, peygambere uyanlara müjdeler veriyor.
“Kim Allah ve resulünün sözlerini dinlerse onları, altından
ırmaklar akan cennetlere sokar; kim de yüz çevirirse onu acı bir şekilde
cezalandırır.” ( Feth : 17)
Ve yine O’na
uymayanları da uyarıyor.
“Kim de
Allah’a ve peygamberine itaatsizlik eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu,
devamlı kalacağı bir ateşe sokar, onun için alçaltıcı bir azap vardır.” ( Nisâ : 14).
O’nu seven ve O’na uyanlardan olmak ümidiyle…
“Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl” (Lâedrî)