Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Ocak 2023

Petrol kokan topraklar

Siz hiç Doğu ve Güneydoğu’ya gittiniz mi? Ben çok gezdim. Hakkari, Siirt, Mardin, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Bitlis, Ağrı, Van… 1970’lerin sonunda daha genç bir üniversite öğrencisi iken otobüsle Diyarbakır’ın Silvan ilçesinden geçerken silahlı teröristler aracı durdurup arama ve kimlik kontrolü yapmıştı. Şüphelenip indirdikleri biri olursa onun geri dönme şansı yoktu.

Batman, petrolün bulunduğu bir bölgeydi. Siirt’e bağlı olmasına karşı petrol sayesinde öylesine gelişti ki, şehir olarak nüfus bakımından Siirt’i çok gerilerde bıraktı. Şanlıurfa, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin merkezindeydi. GAP sayesinde Türkiye’nin en hızlı büyüyen şehri oldu. Şu anda bile sürekli çalışana ihtiyaç duyulan bir şehir. GAP sayesinde Güneydoğu insanı, Batıya çalışmaya gitmekten kurtuldu.

Son dönemde müjdeli haberler ismi terörle anılan Gabar’dan geldi. Gabar ve Cudi Dağları arasındaki bölgede çok kaliteli petrol yataklarının bulunması ülkenin gidişatını değiştirecek boyutta. Son üç yılda yapılan çalışmalar sonucu eskiden tankların geçtiği yollardan şimdi akaryakıt tankerleri geçiyor. Bölgede arazi fiyatları bir anda beşe katlandı. Bölge insanına iş imkânları doğdu.

***

Genç Türkiye Cumhuriyeti, Lozan görüşmelerinde Kerkük ve Musul’u kaybetmemek için çok direnmiş bunu da başarmıştı. Ancak İngilizler boş durmadı, Doğu ve Güneydoğu’da isyanları teşvik ettiler. Hatta olay genç Türkiye Cumhuriyeti’ne savaş açmaya kadar geldi. Milli Mücadele’den yeni çıkmış genç Cumhuriyet baskılara fazla dayanamadı ve 1926 yılında Ankara Anlaşması ile Musul ve Kerkük’ü, Irak Krallığına yani İngilizlere bıraktı.

Mondros Mütarekesi’nde bile Musul vilayeti Türkiye’ye yani Osmanlı’ya bağlıydı, ayrılmamıştı. Nüfusunun büyük çoğunluğu Türklerden oluşuyordu. Vilayet, Misak-ı Milli sınırları içerisindeydi. Ancak İngilizler petrol bakımından oldukça zengin olan bu toprakları işgal etmiş, Musul ve Kerkük’ü Türkiye’den ayırmak için Hakkari’yi bile istemişlerdi.

PKK, başlangıçta kendisini “devrimci komünist” olarak gören militanlarca kuruldu. Önce Hafız Esad Suriyesi’nin desteği ile hareket etti. 1980’lerden başlayarak kademe kademe Batılı ülkelerin kontrolüne girdi. Batılı ülkelerin iki amacı vardı. Türkiye’nin kaynaklarını ülkenin kalkınma ve gelişmesi yerine terörle mücadeleye ayırmasını sağlamak. Başardılar da… 40 yıldır terörle mücadele için harcanan para ile bir Türkiye daha kurulurdu. İkincisi de Güneydoğu’yu Türkiye’den koparmak. İşte burada tökezlediler.

***

Suriye sınırından ne zaman geçsem hayıflanıp dururdum. Sınırın karşısındaki petrol tesislerini gördükçe, “Arada ne kadar mesafe var ki, orada çıkıyor da bizde neden çıkarılamıyor” diye sorardım kendi kendime. Yer altında hazineler olduğunu yabancılar da biliyormuş, içimizdeki hainler de… Sadece bizden gizleniyormuş. Yabancı şirketler arama yapıyor, petrolü buluyor, “Çıkarılması ekonomik değildir” diyerek kuyuları kapatıp gidiyorlarmış.

Üç yıldır Gabar’da hummalı bir çalışma var. Hububat ekilen tarlalardan şimdi petrol fışkırıyor. Bölge zaten insanlığın ilk dönemlerine tanıklık etmiş. Cudi efsaneleri ile ünlü. Hz. İbrahim burada ateşe atılmış. Birçok peygamberin kabri bu bölgede. Göbeklitepe ve Aslantepe’de yapılan kazılarla insanlık tarihi 12 – 14 bin yıl geriye gitti. Bölge şehirleri sadece doğal kaynaklardan değil, turizm gelirlerinden de ciddi pay alacak duruma geldi. Şimdi sıra petrolde.

Gabar’dan çıkarılan petrol dünya standartlarının üzerinde. Önceden açılan beş kuyuya ilave olarak bir kuyu daha açıldı ve yüksek kaliteli petrol fışkırdı. Şimdi Gabar’ın daha yüksek kısımlarında yeni sondajlar vuruluyor. Mühendisler ümitli. Şimdiye kadar belirlenen petrol, bölgedeki petrolün yüzde onu civarında. Çalışmaları yabancılar değil TPAO yürütüyor. Eskiden devlet sürekli bu bölgeye para akıtırdı. Şimdi devletin ve milletin kazanma zamanı.