Pes mi?
17. asrın başlarından itibaren çökmeye başlayan Osmanlı-İslam Dünyası, Osmanlı'nın yıkılışı ile dibe vurdu. Osmanlı'nın işgale uğradığı günlerde tek bağımsız Müslüman ülke kalmamıştı.
2. Dünya harbini takiben 50 kadar İslam ülkesi bağımsızlıklarını sözde kazandılar, ama sefalet içinde yüzüyorlar.
Türkiye, Özal'la başlayan, Erdoğan'la süratlenen bir ivmeyle yükselme dönemine girdi.
Türkiye'nin yükselişi İslam Dünyası için "Rol Model" oldu.
Haçlı dünyası, Türkiye'den müthiş tedirginlik içinde ve var güçleri ile üzerimize geliyorlar.
Ya girdiğimiz yolu hitama erdirip sura bayrak dikeceğiz, ya da pes edeceğiz.
Kazanmamız Müslüman Dünya için milat , Haçlılar için sonun başlangıcı olacak.
"Derin Türkiye ve Derin Hristiyanlık" her iki taraf da durumun farkında.
Ne diyorsunuz?
Güreşe devam mı?
Pes mi?
Unutmayın!
Siz tarih yazıyorsunuz ve devlerin yükü ağırdır.
***
CHP = Yıkmak!
Erdoğan bugün, "Ahdim olsun ki, yeni dönemde Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkacak. Türkiye küresel bir güç olarak dünya sahnesindeki yerini alacak. İhracattaki yükselişimiz hızlanarak devam edecek. Enerjide dışa bağımlılığımız azalacak. Yüksek teknolojili ürünlerde yerlilik oranı artacak. Yerli otomobil ve savunma sanayi alanındaki projelerimiz süratle hayata geçecek. Şehirlerimiz, kültür sanat üreten kimlikli şehirler haline gelecek. Bölge ve sektör bazlı teşviklerle istihdam artışı sağlanacak yeni fabrikaların önü açılacak" dedi.
Yapar, yapamaz; gerçekleşir, gerçekleşmez ama niyet ortaya konuyor.
Peki CHP'nin niyeti ne?
CHP'den hiçbir zaman kapasiteli bir proje ve niyet işitmedik.
Aslında CHP'nin tek kelimelik bir projesi ve niyeti var:
Yıkmak!
Köprüleri, tünelleri, havaalanlarını, santralleri, barajları, anayasayı ve eline ne geçerse yıkmak!
70'lerde ilk boğaz köprüsü yapılırken, yine her yapılana karşıydılar "Bu köprüden burjuva geçecek"; Keban Barajı yapılırken de "Bu kadar elektriği toprağa mı vereceksiniz?" dediler.
20. asır bitti, 21. Asra girildi, milim değişmediler.
Geçtiğimiz seçimlerde birkaç "selamsız bandosu vaadi" sallamışlardı, bu kez o da yok!
***
Politikayı bırakırım!
Erdoğan'ın "Milletim tamam derse kenara çekilirim" sözleri üzerine, "Türkiye'deki AB-ABD lobisi" içeriden ve dışarıdan "Tamam" kampanyası başlattı.
Zannedersem 1987 yılı idi. Bir seçim arifesiydi. 1980 öncesinin kepazelik günlerini sona erdiren Özal, Başbakandı.
1980 öncesi rezilliklerinin sorumlusu olan Demirel-Ecevit'ler, darbe sonrası piyasaya yeniden çıkmış ortalığı karıştırıyorlardı. Özal kaybedecek gibi bir atmosfer oluşturdular.
Seçim yasakları cumartesi saat 17.00'de başlıyordu.
Özal; amatör ama harbi bir politikacı idi. Politikanın dolambaçlı manevralarına yabancıydı. Ekonomide mali disiplin uyguluyor, bu da halkı bunaltıyordu.
Eski kurt politikacılar, politik manevralarla Özal'ı sıkıştırıyorlardı.
Özal, cumartesi günü seçim yasaklarına 10 dakika kala televizyonlara çıktı. Kendisinin ekonomiyi getirdiği noktayı işaret etti, eski günleri hatırlattı, kısa ve net "Eğer yarın beni seçmezseniz Pazartesi sabahı politikayı bırakırım, ben muhalefet olmam" dedi, nokta.
Rüzgar, o 10 dakikada tersine döndü.
Ertesi gün, millet Özal'la devam dedi.
80 öncesinin yaraları ve acıları taze idi.
***
CHP ve plajlar
Yaz aylarında tatil köylerini, lüks otelleri, yazlıkları hep CHP'liler doldurur.
Yaz aylarında seçim olup, her zaman olduğu gibi seçimi kaybettiklerinde de "Bizimkiler plajdaydılar ondan kaybettik" derler.
Tatil köylerine, lüks otellere, yazlıklara kim gider?
Parası olan!
Ülkenin kaymağını, 15 yıllık AK Parti iktidarına rağmen hala, CHP'liler yiyor!
Dedelerinin tek parti döneminde "götürdüklerini" ye ye hala bitiremiyorlar!