Pes etmeyeceğiz
Zor dönemlerden geçiyoruz. Ne yazık ki birçok kişi, ne olup bittiğini anlamakta zorluk çekiyor. Lakin bugün tartışılan konuları, yıllar sonra bambaşka pencereden değerlendireceğimiz muhakkak. İşte o dem ittifaklardan tutunda, Başkanlık Sistemine, Türkiye’nin uzay atılımından, maruz bırakıldığı güvenlik tehditlerine kadar birçok konunun netlik kazanacağı şüphesiz. Böylece bizim gibileri okumaya tenezzül etmeyenlerin yahut okusa da, saçma bulanların UTANACAKLARINI umuyorum. Yanlış anlamasın! Elbette hatalı tespitlerde bulunabiliriz. Ancak bilinsin ki biz, şucu veya bucu değiliz. Kimsenin de kendilerinden yana olmamızı istediği vaki olmamıştır. Tarafımız ise açıkça bellidir. “Din, ahlak, bayrak, mukaddesat ve BÜYÜK TÜRKİYE İDEALİNDEN” başka da bir davamız yoktur/bulunmamaktadır.
Geçtiğimiz hafta Kahraman Mehmetçiklerimiz, sınır ötesinde büyük bir ZAFER kazandı. Canı gönülden tebrik ediyorum. Maalesef hafta sonu da kaçırılan bazı vatandaşlarımızın, Gara’da bir mağarada kahpece ŞEHİD edildiğine üzülerek şahit olduk. Allah acılı ailelerine, SABR-I CEMİL ihsan etsin. Detaylarına girmeyeceğim. Fakat vatandaşlarımızın Şehid edildikleri MAĞARAYA, dikkatinizi çekmekte yarar görüyorum. Yoksa yüzde 60 eğimle yapılan, bu sebeple hava unsurlarının görerek ateş edemeyeceği, sadece hava indirme şeklinde müdahale edebileceği bir mağara inşa etmek, TERÖR ÖRGÜTÜNÜN AKLI OLMASA GEREKTİR. Belli ki burada bir askeri mantık ve stratejinin işletildiği net… Peki, arkada kim var derseniz… Amerika, Fransa gibi VAHŞİ BATI ülkelerini saymak, sanırım çokta ütopik sayılmaz.
Şimdi yine “ne alakası var” diyenler olacaktır. Söyleyeyim; Amerika’da bizler için çokta HAYRA ALAMET OLMAYAN, bir kadro iş başına getirildi. ABD Başkanı Biden, Dışişleri Bakanı Austin Blinken, Savunma Bakanı Sullivan, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı McGurk… “Hayra alamet değil” diyorum, çünkü bu isimlerin geçmişte PKK/YPG’ye dair yaptığı güzellemeleri ve sahada açıktan sağladıkları destekleri sanırım unutmamışsınızdır. Hillary ve kızı Chelsea Clinton’un, Kobani’deki YPG’li kadınların hikâyesini anlatan bir dizi çekeceğini; Alan Makovsky’nin “Amerika’nın Sesi” üzerinden, “Ankara S-400’lerden şimdi vazgeçerse, Türk seçmen 2023’teki seçime kadar bunu unutabilir ama ekonomiyi unutmaz” sözlerini; CENTCOM’un, PKK/YPG’yi Kobani konusunda tebrik etmesini, Dışişleri Bakanı Blinken’in, “sözde müttefik” saldırısını ve Gara için yayınladıkları SKANDAL mesajı ise saymıyorum daha…
Özetle hepsini toplayıp bir potada erittiğimizde, başta ABD ve batılı ülkelerce yıllardır arkadan hançerlenen Ankara’nın, buna karşın "DÜNYA YENİDEN KURULUR, TÜRKİYE ORADA YERİNİ ALIR" tezini sahiplenmesinin yattığını, NEDEN OLARAK yorumlamak mümkündür. Yani her şey Türkiye'yi büyüyen ve kendileriyle mücadele eden bir ülke yerine; Batı ile birlikte hareket eden, söz dinleyen, KÖLE BİR ÜLKE biçiminde görmek istemelerinden kaynaklanmakta. Kısaca amaç Türkiye'nin rotasını belirlemek ve TAM BAĞIMSIZLIK yolunda ki gidişatı değiştirmekten ibarettir. İşte bu gün konuşulmayan, konuşulsa da itibar edilmeyen TEK GERÇEK inanın aynı husustur. Öyle ki bu hususu eksen alırsanız, yaşanan birçok iç tartışmanın ŞİFRELERİNİ de çözebilirsiniz. Keza tekmil iç meselenin, dış dünyada yaşananların bir YANSIMASI olduğu artık sır değildir.
Hülasa senelerdir enerjimizi, kaynaklarımızı, değerlerimizi, bir takım iç kavgalarla tükettiğimiz aşikâr. Bu vesileyle bizlere her taraftan saldırdıkları ve kıymeti neyimiz varsa talan ettikleri gibi ekonomimize darbeler vurup, üç kuruşa mahkûm ettikleri ise tartışılmaz. Derken uzun zamandır ilk kez, şöyle kafamızı kaldırıp etrafa bakma imkânı yakaladık son 10 küsur yılda. Sağlıktan üretime MİLLİLEŞME adımları, savunma sanayi hamleleri, sağlanan ekonomik ivme, stratejik dış hamleler, etkin güvenlik tedbirleri, uzay teknolojisi tarzı vizyon atılımları vb. aksiyonlar birbirini takip etti. Böylece “BÖLGESEL BİR SÜPER GÜÇ” olma iddiamız, kendiliğinden şekillendi. Ama gelin görün ki bizi yeniden iç kavgalara, ekonomik operasyonlara ve sonu gelmez terör dalgalarına mahkûm ederek, tekrar başımızı eğdirmeye çalıştıkları çok açık… O yüzden bizler, DEFANS HATTINI kesinlikle bozmamakla mükellefiz. Ne yaparlarsa yapsınlar asla ve kat’a geri adım atmayacağız. PES ETMEYECEĞİZ. Yenilmeyeceğiz. Zira Sn. Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi; “İnşallah Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşacağına, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğine, küresel ve bölgesel lider olacağına” inancımız tamdır. Ne diyelim! ALLAH o günleri de, hepimize göstersin…