Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi
Türkiye’nin yeni ekonomi modelini “istemezükçüler” Merkez Bankasının faiz indirimi kararı sonrasında dövize talebi artırarak döviz kurunun yükselmesine neden oldu. Döviz yükseldikçe doları olan “sosyal medya ekonomistleri” daha fazla yükseleceği korkusu pompalayarak dolara talebi artırdı.
Aslında Merkez
Bankası bu konuda 23 Kasım’da uyarısını yapmıştı.
Pazartesi günü
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı Kur Korumalı TL Vadeli Mevduatları ve
Katılma Hesapları modeli sonrası döviz kuru hızla düşüşe geçti.
Bundan sonraki
süreçte Türkiye'nin önünde üç yol var.
1) TL değer
kazanır, ithalat artar, ihracat yavaşlar, cari açık artar (eskiye dönüş)
2) Cari dengeyi
sağlayacak bir döviz kurunda dengelenir. Türkiye ekonomisi ne büyür, ne
küçülür.
3) Cari fazla
verecek seviyede denge sağlanır, Türkiye ekonomisi büyür
Türkiye üçüncü
seçeneği seçtiğini aslında Merkez Bankası başkanının 28 Ekim’de yaptığı yılın
son enflasyon raporu sunumunda ilan etmişti.
Gelelim
açıklanan paket sonrası yaşanacak sürece… Adım adım ilerleyelim…
Döviz kurundaki
durağan durum devam ettiği sürece Döviz Tevdiat Hesaplarındaki(DTH) çözülme
artarak devam edecektir. DTH’lar çözüldükçe döviz kuru durağan kalmaya devam
edecektir. Daha fazla düşecektir demiyorum. Çünkü dövizin çok düşmesi istenen
bir durum değil. Düştükçe Merkez Bankası rezerv artıracaktır.
Modelin asgari
vadesi çok stratejik bir biçimde belirlenmiş. En az 3 aylık vadeli olarak
belirlenen süreç, Türkiye için önemli kırılma noktalarının olduğu bir süreç…
Ocak ayının
3’ünde TÜİK Aralık ayı enflasyon oranlarını açıklayacak. Gerek küresel
enflasyon, gerekse döviz kurundaki artış sebebiyle artan ÜFE artık TÜFE’ye
yansımaya başladı. Birçok üründe ciddi fiyat artışları yaşandı. Aralık ayı
enflasyon verisi sonrası döviz kurunda yükselme olmamasıyla birlikte birçok
kişi dövizde kalmanın mantıklı olmayacağını, enflasyon karşısında dövizin de
kendisine fayda sağlamadığını görünce bir kısmını kurtarmak için modele dâhil
olacaktır.
Modele dâhil
olma miktarı arttıkça dolarizasyon azalmaya devam edecektir. Dolarizasyon
azaldıkça model kapsamında Merkez Bankası’nın ve Hazine’nin üstlendiği kur
farkı ödemesine gerek de olmayacaktır.
Bunların yanında
ABD Merkez Bankası FED’in faiz artırımı yapacağı da biliniyor. Uygulanan faiz
politikasıyla ülkemizde sıcak para olarak adlandırılan yabancı sermaye
kalmadığı için FED’in faiz artırımı, Türkiye’de önemli bir etki
oluşturmayacaktır. Hanehalkının gidip ABD bankalarına para yatırması
beklenmediği için ve dolarizasyon da azalmış olacağı için FED faiz kararı
Türkiye piyasasında önemli bir etki oluşturmayacaktır.
Temmuz ayında 27
milyar dolar olan cari açık Ağustos ayında 23 milyar dolar, Eylül ayında 18,4
milyar dolar Ekim ayında ise 15,4 milyar dolar oldu. Bu hızla giderse mart-nisan
gibi cari denge sağlanır.
İşte asıl film
bundan sonra başlayacak…
Sonraki aylarda
ise ihracatın artarak devam etmesiyle cari fazla verme süreci başlar. Cari
fazla süreciyle beraber bugün uygulanan politikaya da gerek kalmaz. Yaz
aylarında turizm sezonunun açılmasıyla cari fazla hızla artmaya devam ederken
Türkiye'nin elinde çok ciddi anlamda döviz bolluğu olacaktır. Ondan sonraki
süreçte artık döviz kuru dengede olacağı için ithal maliyetleri artmaz.
Enflasyon düşer. Bununla beraber faiz oranları da düşer. Nükleer santralin
devreye girmesi, Karadeniz gazının kullanılmaya başlamasıyla enerji ödemeleri
azaldıkça cari fazla daha fazla artacaktır.
Döviz kuru cari
fazla verecek seviyede dengede kalması istendiği için Merkez Bankasının
rezervleri sürekli artacaktır. Artık cari fazla veren ülkeler ligine girecek
olan Türkiye için Varlık Fonu daha aktif bir görev üstlenecektir. Varlık Fonu
aracılığıyla Türkiye istediği yatırımı rahatlıkla yapabilecek seviyeye
gelecektir. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu stratejik yatırımların yapılmasında
öncü rol üstlenecektir.
İstanbul Finans
Merkezi’nin de açılmasıyla finans piyasalarında da artık ciddi bir hareketlilik
yaşanacağını söylemek mümkündür.
Cari fazla
verilmesiyle beraber biriken tasarruflar ile Ar-Ge yatırımları daha hızlı
artırılabilir, daha yüksek teknolojili, daha yüksek katma değerli üretimleri
artırabiliriz.
Artan toplam
gelir vatandaşın gelirlerini artırırken devletin vergi gelirlerini de
artıracaktır. Ekonomik olarak güçlenen devlet memurlarına daha fazla maaş ödemesi
gerçekleştirebilecektir.
Sözün özü şu: Devletin
yol haritası belli. İhracat artarak devam ederken vatandaşların da bu yol
haritasına göre kendi yolunu belirlemesi çıkarına olacaktır. Dolar alıp TL
cinsinden kâr ettiğini sanmak yerine ihracat yapıp döviz kazanmak daha kârlı
olacaktır.