Pensilvanya'ya açık bir mektup
Yıl bin dokuz yüz yetmiş altı o tarihte nur cemaatinin arasında bazı münakaşalar oldu. Yeni Asya gazetesinde neşredilen ve Türkçülükle sarmalanmış bazı yazılar birçok nur talebesini rahatsız etti. Bu duruma tavır koyanlar adeta aforoz edildi.
O zaman siz İzmir'in Bornova semtinde vaiz idiniz. Bizlere haber gönderdiniz "Bu arkadaşlara selam söyleyin mümkün ise İzmir'e gelsinler" Bu davet üzerine İzmir'e geldik. Bütün medreselerde Risale_i nur okunuyordu. Günlerce dolaştık hizmet bütün hızıyla devam ediyordu.
O tarihlerde hatırladığım kadarıyla İzmir'in Hatay caddesindeki 44 numarada ikamet ediyordunuz. İzmir Bozyaka'da bir talebe yurdu vardı. Bir gün belki beş yüz civarında talebe toplanmıştı. Yaz yaklaşmış, okullar tatil olmak üzereydi. O talebelere aynen şunu söylemiştiniz" Okul zamanı derslerinize çalışın, ancak okul tatil olduktan sonra birçok yerde açtığımız kamplar var; risale okuyun ve ibadetlerinizi daha bir ciddiyetle yapın, Üstat takla at dese ben takla atarım bunu bilesiniz " mealinde güzel şeyler söylemiştiniz.
Yaz'ın birkaç kampa gittim. Manisa'nın Büyük belen köyü yakınında bulunan kampta risale okunuyor ve talebeler adeta dağları inleten tespihatı birlikte yapıyorlardı. Antalya'da ki Kumluca kampına gittim aynı hizmet devam ediyordu. Kısaca o dönemlerde Üstadımız Said_i Nursi'nin Kur'an dan mülhem olarak yazdığı Risale_i nur tefsirleri hep rahlenin üzerinde idi.
1970 yılların sonunda olsa gerek Bornova'da Konyalı bir arkadaşın evine davet edilmiştiniz, birlikte gittik yemek ve sohbetten sonra aşağı indik ya bir okul veya bir evin duvarının dibinde durduk. O tarihler de İzmir fuarında bilhassa Darvinizm'le ilgili konferanslar veriyordunuz. Halk arasında bantlarınız elden ele dolaşıyordu. Hizmet ülkenin birçok yerinde büyük bir rağbet görüyordu.
Bahsettiğim duvarın yanında dururken size bir teklifte bulundum." Hocam konferanslarınız halk arasında çok beğeniliyor, müsait bir zaman da "Urfa'ya gelip bir konferans verir misiniz" dediğim de "Ben o milletin dilinden anlamam" demiştiniz. Bu ifade beni ürküttü, nasıl bir cevaptı bu? Yerim de donakaldım. Aklımın zerrelerinde bu ifadeyi dolaştırdım. Çok sıkıntılı bir cevaptı.
Bilahare gidip gelmedim kırıcı olmadan ayrıldım.
Zaman geçtikçe ihtiyat perdesi altında Risale-i nur kitapları size ait medreselerde neredeyse görünmez oldu. Sizin yazdığınız kitaplar daha çok ön plana çıkıyordu.
Mehdiliğinizi kabul eden arkadaşlar vardı. Delil olarak da geniş dairede yapılan hizmeti nazara veriyorlardı. Mehdinin hizmeti sünnetullaha uygun ve sıratı müstakim üzerinde olacaktı. Zamanı gelmişse başla göz üstüne gelsin diyorduk.
Sizinle ilgili bir yorum yapmış ve size aşırı bağlı olan bazı arkadaşlara şöyle diyordum: Bahsettiğiniz mehdinin eski medreselerde veya okullarda okutulacak bir eseri var mı dır sorusunun cevabını alamıyordum.
Bir ara Allah selamet versin Hasan Mezarcı Hz. İsa olduğunu söylemişti. Eğer Allah Hasan Mezarcıyı Hz. İsa (a.s.) olarak gönderecekse benim keyfime diyecek yoktu. Beraber yemiş içmişiz onun havarisi olabilirdim. Hasan Mezarcı Hs. İsa (a.s.) olamadı. Eğer Siz mehdi olsanız yine benim için büyük bir şeref var. Çünkü sizinle hem hizmet hem sohbet yapmışız, Mehdiye arkadaş olmakta herhalde çok az insana nasip olur diye yorum yapıyordum.
Açtığınız okullar dünyanın birçok ülkesine yayıldı. Türkiye'de de okul, dershane ve hatta üniversiteler televizyon ve gazetelerle birlikte ekonomik olarak da banka kurdunuz. Devasa bir hizmet devam ediyordu. Ancak o dönemlerde artık Bediüzzaman'ın ismini telaffuz etmemeye başladınız " PİR veya PİRİ MUGAN" tabirini kullanıyordunuz.
Bediüzzaman Ben Mekke-i Mükerreme de dahi olsam yine buraya gelirim Çünkü İslam burada yıkıldı ve buradan ağaya kalkacak derken siz Mekke'ye değil, Persilvanya'ya gittiniz. Hakkınızda ciddi bir itham veya mahkeme kararı olmadığı halde ülkeyi terk ettiniz.
Tek Türkiye dizisi sizin TV kanallarında yayınlanıyor PKK üzerinden Kürtleri yerden yere vuran programlar yapılıyordu.
Bir gün size gönderdiğim bir talebe bana dedi ki: Size hakkımı helal etmiyorum neden Dedim. Beni İzmir'e gönderdiniz Kürtçe konuştuğum için beni Fethullah Gülene şikayet etmişlerdi. Beni çağırdı ve derhal ayrılmamı istedi. Dedim ki Vallahi ne gidecek yerim nede param var, müsaade edin bir yer bulayım, Hayır dedi bu akşam burayı terk edeceksin ve adeta sokağa atılmıştım,
2014 yılında hükümet erkanına bazı operasyonlar yapıldı. Başbakan bile dinleniyormuş. Oslo 'da Kürtlerle Mit teşkilatı arasında ne gibi konuşmalar olmuş diye size bilgi verilmesi isteniyor, İran'a giden petrol paralarına ve Milli istihbarat teşkilatı başkanı ve Suriye' ye giden Mit tırlarına operasyonlar düzenlendi. Bu hususta size bağlı olan bütün medya hükümete karşı tavır içinde olduğundan bunların desteklendiği açıkça belli ediyordu.
Sayın Başbakan da o zaman şöyle demişti "Ne istedin de vermedik hocam"
Daha evvel "ölüleri kaldırın bu iktidara oy versinler. Cebrail (a.s.) de gelse parti kursa yanında yer almam (Tabii bu ifade çok tehlikeli) . Hatta bir Tv programında Hz. Peygamberi bir kamyona bile bindirenler vardı. Son seçimler de ise bütün muhalefet partilerine cemaatinizin yardım ettiği bizzat yakından tanıdığımız arkadaşlar söylüyorlardı.
Şüphesiz ki başta Amerika olmak üzere batılı ülkeler bu kadar gelişen bir hizmeti görmezlikten gelemezler. Sizin üzeriniz den yapılacak çok şey vardı sonuç verdi veya vermedi hiç önemli değil. Çünkü yapılacak darbe başarılı olsa veya olmasa kazanan yine Amerika olacaktı. Bu saha da vazifeniz bittiyse eğer Türkiye'ye iadeniz mukadder olacaktır.
Eğer siz darbe döneminden evvel hodri meydan ben memleketime kendi isteğimle dönmek istiyorum deseydiniz belki bir kahraman olurdunuz.
Evet yapılan başarısız darbe girişiminde şu ana kadar 250 nin üzerinde hayatını kahramanca feda edenlerle birlikte 1500 civarında da yaralı olduğu biliniyor. Kendi ülkesine acımasız ve orantısız bomba atanların meydana getirdiği derin tahribatı onarmak için belki uzun bir zamana ihtiyaç olacak. Ülkeye verilen zararın haddi hesabı yok. Bu felaketin vebalini hangi vicdan yüklenebilir,
Yapılan başarısız darbeden sonra darbenin beyni olarak Amerika sizi Türkiye'ye iade ederse sizin için acaba nasıl bir son olur. Ölen darbecilere mezar yeri bile verilmediğine göre.