Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.69
Gram Altın
2916.53
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Ekim 2020

Patron çıldırdı

Her şey aslına rücu eder. İkinci dünya savaşı sonrasında kurulan beşli çete düzeninin insanlığın hiçbir sorununa cevap verememesi üzerine birinci dünya savaşı öncesinin şartlarını yaşamaya başladık.

Adına BM denilen beşli çete düzeninin sahipleri, vahşi yüzlerini gizlemek için kendilerini dünyanın patronu olarak lanse ettiler yıllar yılı. Sistemde ABD büyük patron (Big Boss), İngiltere gizli patron (Secret Boss), Fransa özgürlükçü patron (Libertarian Boss), Çin ve Rusya ise koruyucu patron (Protective Boss) olarak çıktı karşımıza. Hepsinin patronu olan Siyonizm ise asıl patron (Main Boss) olarak adlandırıldı.

Bu patronların, siyasi, ekonomik, teknolojik, kültürel ve askeri üstünlükleri tartışma götürmez bir gerçeklik olarak algılandı dünyanın diğer bölümünde. Son dönem siyasetimize kazan kazan ifadesiyle tercüme edilen (More for more) daha fazlası için daha fazlası anlayışı potronun taşeronları olan İsrail, Yunanistan, Kıbrıslı Rumlar, Ermenistan hatta ve hatta Irak ve Suriye’nin kuzeyinde kurdurtulmak istenen terör devleti için vazgeçilmez bir hak olduğu nakşedilmek istendi beyinlerimize. Yaşayabilmek için patrona itaat etmek ve patronun daha fazla kazanması için daha fazla çalışma görevi verildi dünyanın diğer bölümüne. Patronun maskesinin düştüğü, makyajının aktığı yerlerde yaratıcı kaosu çıkardılar karşımıza. Çeşitli kılıklara sokulan terör örgütlerinin yürüttüğü vekalet savaşlarıyla çıkarlarını korumaya çalıştı patronlar kulübü.

Patron için çalıştığım kadar kendim için de çalışmam gerekir diyenlerin terbiye edilebilmesi için dinimiz ve ırkımız şekillendirildi, patronun akıl hocası ajanları tarafından. Mesela Türklüğün kitabı Moiz Kohen’e yazdırtıldı. İslamdan ve birbirlerinden kopartılan bir Türklük geliyordu işlerine. İslamın kitabı da yine müşteşrikler eliyle yazılarak Müslüman Müslümana düşman haline getirtildi. Radikal İslam, Siyasal İslam, Ilımlı islam, aşırıcı İslam, İhvancı islam, laiklikle barışık islam, Selefi İslam, Şii İslam terimlerini öğrendik patronun düşünce kuruluşlarından. Bütün bu akımların hedefinde ise hep Türkiye oldu. Almanya Almanyada yaşayan Türkler için yeni bir İslam modeli oluşturmak istedi Ermeni asıllı Türk milletvekili Cem Özdemir önderliğinde. Kadın erkek karışık saflar oluşturulmak istendi Paris, Berlin, Amsterdam camii cemaatleri arasında.

İflasa sürüklendiğini gören patron, daha da hırçınlaştı tabiki, ilk iflas bayrağı özgürlükçü patron Fransa’dan sallandı. Soros tarafından AB’nin başat gücü olması için iktidara getirilen Macron, Merkel karşısında bir varlık gösteremedi. Sarı yeleklilerin sokaklara çıkması, pandemideki acziyet, Afrika ve Ortadoğu sömürgelerine alenen yüklenmesi gerektiğini hatırlattı ergen oğlana. Suriye’de, Akdeniz’de Libya’da, Lübnan’da, Mali’de Osmanlı tokadını yiyince, Erdoğan, Türk ve İslam düşmanlığı geldi aklına. Türkiye’nin her başarısı çıldırttı bu iktidarsız muhterisi. Bundan sonra yapacağı agresif her hamle ise Fransa’yı sömürgelerden gelen devasa geliri elinde tutamayarak, iç bölünmeye götürecektir. Dost acı söyler, Kürt Enstitüsü, Ermeni soykırım iddialarıyla yıllar yılı Türkiye’yi dövmeye çalışan bir Fransa’nın elçisini çekecek kadar acizleşmesi garip gelmesin sizlere. Arka bahçesi saydığı Lübnan’da bile patinaj yapan bir Macron’un otoritesini göstermek için Hz. Peygambere saldırması, Fransa’yı kaosa sürükleyecektir. Patron çıldırdı dostlar…

Sovyetlerin dağılması ile koruyucu patronluk karizması sarsılan Rusya hegemonyasını sürdürebilmesi için artık yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyuyor. Arka bahçesi olarak gördüğü Kafkaslar’da 30 yıldır oyaladığı Azerbaycan’ı artık oyalayamayacağı, askeri güç kullanması durumunda ise, Suriye ve Libya’da olduğu gibi madara olacağı gerçeğiyle yüzleşti. 11 saatlik baskı sonucu ilan ettirdiği ateşkesin arkasında duramayacak kadar aciz olduğunu anladı. Aliyev’in patron tamam sen kazan ama ben niye taşeron Ermeniye karşı kaybedeyim çıkışı karşısında eli kolu bağlanıverdi. Bir yanda Kırım-Ukrayna, Bir yanda Suriye-Libya, Bir yanda Belarus-Baltık denklemi arasında her an alevlenebilecek Kafkasların bağımsızlık özlemi Hazar havzası ve Orta Asyadaki zengin enerji ve doğal kaynaklardaki hükümranlığını sona erdirecek boz ayıya. En büyük geliri enerji olan bir ekonominin halini bundan sonra siz düşünün.

Gizli patronumuz İngiltere, Liderlik karizmasının AB içinde çizileceğini görünce Brexit şarkıları söylemeye başladı. Hem karnım tok olsun hem pasta benim olsun anlayışına bırakın sömürgelerini Avrupa’dan bile nanik yapılıyor. Finans İstanbul, Kanal İstanbul gibi söylemler bile uykularını kaçırıyor Kraliçe hazretlerinin. Karizmayı çizdirmemek için köleci kurucuların heykellerinin yıkılmasını sineye çekiyor. Türkiye’deki operasyonlarını ise muhalefet üzerinden yürütmeye çalışıyor.

Ve gelelim büyük patrona. Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, İran, Venezuela, Rusya, Çin ile mücadele yetmiyormuş gibi bir de Türkiye çıktı karşılarına. Büyük Ortadoğu, Yüzyılın ihaneti yalanları ortaya çıkınca, zorbalıkla gerçek patron İsrail’e alan açmanın sevdasıyla yanıp tutuşuyor. Bir yandan Yunanistan’da kurduğu üsslerle, bir yandan ekonomi ve teknolojiyi silah olarak kullanarak gemiyi yüzdürmek istiyor. Zayıf devlet ve hükümetlere baskı ve rüşvetle İsrail lehine bir düzen tesis etme arzusu da Türkiye’nin dirayetine çarpıyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde attığı her adımın içerde yansımasını görüyor. Afganistan’da Taliban ile masaya oturduğu gibi, Irak ve Suriye’den de amma masada olmazsa Mehmetçiğin süngüsü önünden ayaklarını kıçına çarpa çarpa sıvışacağı günler uzak değil. O yüzden F 400’ü kurmasını istemiyor. Türkiye’de hava kalkanı olmazsa kendi hava hakimiyeti olursa katliamlarını sessizce yürütecek. PKK’lı teröristlere rahat alan açabilecek. Karşılıksız rezerv para avantajı ile hayali paralarla dünyaya hükümran olma dönemi bitti patron. F-35 vermiyecekmiş, Pradetör’ü vermedin de ne oldu ise F-35’i vermediğinde o olacak. İflas geliyor patron.

Çin’i ise hiç yazmaya gerek yok. Çin’in sessiz ve derinden büyümesi öncelikle diğer patronların direnci ile karşılaşır. Çin’e karşı duracak yegane güç ise burada da Müslüman-Türk bilincidir. Patronlar masada cellat ile kurbanı eşit tutmak istiyorlar. O yüzden Akdeniz’de de Karabağ’da da onlar için gerilimi, katliamı kimin başlattığı, kimin haklı veya haksız olduğu önemli değil.

Son söz yiğit düştüğü yerden kalkar. İslam dünyası patronlar değil liderler tarafından yönetilir. Liderler destek, itme ve kakma ile gelmezler. Tabiidir. 1500 yıllık İslam tarihinin en az bin küsur yılında İslam’ın liderliğini Anadolu Müslümanları yaptı. Bunu da kimsenin himmetiyle değil. Bileğinin gücüyle. Bugün Azerbaycan’a verilen siyasi ve teknik destekle Karabağ’ın kurtarılması Soros’un çocukları tarafından kaşınan Alevi-Sunni ihtilafını sona erdirecek, Yıldırım ile Timur, Yavuz ile Şah İsmail kucaklaşarak küffara karşı yepyeni bir birliğin filizlenmesi sağlanacaktır. Taşıma su patronları çıldırsa da İslam alemi liderini bulacak. Hakkın hakim olduğu bir düzen kurulacaktır. Artık ev ödevi verme dönemi bitti, kazanmak için çalışma tulumları giyme dönemi başladı patron. Üretimden gelen gücüne güvenme, alan olmayınca satanı seveyim. 85 milyonluk Türkiye pazarı, 2 milyarlık İslam pazarı olmazsa kime neyi satmak için üreteceksin. Türkiye öncülüğünde İslam coğrafyası ihtiyacı olanı erinde sonunda üretir. Patronlar iflasın eşiğinde yaşasın Türk liderliği.

Vesselam…