Patolojik kişilik veya ilişkilerin değersizleşmesi
İnsan, bir kişiliğe sahiptir. Kişilik, kişinin dış dünyaya gösterdiği yüzüdür. Birey, dış dünyaya ne kadarını gösteriyorsa, onun kişiliği hakkında bize gösterdiği kadar fikir sahibi olmamız mümkündür. Bir kişinin gerçek anlamda kişiliğini bilmemiz, hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Kişi, kendi kişiliğinin yüzeydeki ve derindeki boyutlarını ancak kendisi bilebilir.
Bir kişinin kişiliğinin gerçek boyutlarını bilmememize
rağmen, etrafımızda gözlemlediğimiz insan ilişkileri çerçevesinde bazı
gözlemlerde bulunabiliriz. Kaliteli, verimli ve derinlikli insan ilişkilerinin
yokluğu, günümüzün en önemli sorunlarından biridir. İnsanlar, ilişkileri
zenginleştirmek yerine ilişkileri değersizleştirmek ve ayağa düşürmek gibi
yoğun bir çabanın içindedirler. İlişkilerin değersizleşmesi, büyük ölçüde
patolojik kişilik durumunun bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Patolojik
kişilikler, eğitimi, sanatı, dini, siyaseti, medyayı, aileyi, okulu, sokağı,
kısacası bulundukları her yeri değersizleştirmekte ve tüketmektedirler.
İkiyüzlülük, sahtekarlık, açgözlülük, hırs, kıskançlık,
nefret, düşmanlık, şiddet ve fanatizm, patolojik kişiliğin hayatımızın her
tarafını zehirlediği kötülükleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı olan
herkesten nefret eden, insana düşmanlığı değişik gerekçelerle erdem olarak
gören patolojik kişilik, insana ve doğaya dair her şeye düşmanlık
beslemektedir. Patolojik kişilik, insanlığa ve doğaya dair her şeye her türlü
kötülüğü ve düşmanlığı yapmasına rağmen, kendisini gizlemeyi çok iyi başarmaktadır.
Dini ve sosyal kavramları ve kimlikleri kullanan patolojik kişiler, çoğunlukla
kendilerinin insan ve toplum hayrına iyiliklerde bulunduklarını söylemektedirler
ve hayırsever maskesi takınmaktadırlar. Patolojik kişilikleri bilmememiz,
kendimizi onların kirlerinden ve karanlıklarından korunmayı zorlaştırmaktadır.
Patolojik kişilerin, bütün hayatları yalan üzerine kuruludur.
Patolojik kişilerin ideolojileri, dinleri siyasetleri, işleri ve ilişkileri
yalandan başka bir şey değildir. Yalan üzerine yaşayan bu tipler, yalan
sayesinde istedikleri güçlere, statülere, itibarlara ve şöhretlere sahip
olacakları yanılgısı içindedirler. Yalanı hayat haline getirenlerin, en çok
nefret ettiği şey konuşma, düşünme ve sorgulamanın yapılmasıdır. Kendi
yalanlarının her alanda mutlak doğru olarak kabul edilmesi için insanlardan
sözlerine kayıtsız şartsız güvenilmesini ve kendilerine inanılmasını dayatırlar.
Patolojik kişilerin sadece yalanları vardır, hiçbir değerleri
yoktur. Vicdan, ahlak, hukuk ve insan onuru gibi kavramlar, patolojik kişi için
hiçbir anlam ifade etmemektedir. İnsanların beyinlerini manipülasyonlarla, algı
operasyonlarıyla , tahriflerle ve zihinsel iğfal metotlarıyla kirletmeye
çalışırlar. Patolojik kişilerin manipülasyonları ve tahrifleri, bireysel ve
sosyal hayatımızda ruhsal ve zihinsel kirliliğe neden olmaktadır. Verimli,
sağlıklı ve olgun bir düşünsel, sosyal, siyasal, ekonomik, eğitsel ve kültürel
bir hayatımızın olmayışının gerisinde her tarafımızı kuşatan ruhsal ve zihinsel
kirliliğin varlığı bulunmaktadır.
Patolojik kişiler, insana dair hiçbir şey değer vermezler.
Kendilerinden farklı olan bütün insanlar, düşmandırlar, kötüdürler ve
zararlıdırlar. İnsanı kötülemek ve ötekileştirmek, bu olumsuz tipin en önemli
özelliğidir. Patolojik kişiler, bütün insanlara küfrederler ve hakaret ederler.
Onlar küfretmeden ve hakaret etmeden, olgun ve yapıcı bir şekilde söz söyleme
yeteneğine ve kapasitesine sahip değildirler. Onlar, küfretmek suretiyle sözü
değersizleştirmeye ve bastırmaya çalışırlar.
Patolojik kişilerin, ruh dünyaları kararmış ve körelmiş
durumdadır. Ruh dünyaları kararmış bu kişiler, dış dünyaya görüntüleriyle güçlü
bir imaj vermeye çalışırlar. Giydikleri takım elbiseler, kravatlar, gözlükler,
saç stilleri, sosyal medyada servis ettikleri fotoğraflar, gittikleri mekanlar ve
bindikleri arabalar gibi dış unsurlarla dış dünyaya çok güçlü ve özel kişilik
görüntüsü vermeye çalışırlar. Güçlü imajlarla güç gösterisi yapan patolojik kişiliğin
ruhu ve zihni, tam bir körelme ve körleşme durumu içindedir.
Patolojik kişilerin gerçekle ilişkileri kopmuştur. Bunlar
hiçbir sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel veya psikolojik sorunun gerçekçi bir
şekilde anlaşılmasına katkı sunamazlar. Bunların her sorunu izah etmek için ürettikleri
komplo teorilerinin sonu gelmemektedir. Patolojik kişiler, akla düşman
olduklarından dolayı komplo teorileri ve paranoyak düşünceleriyle insanın ve
toplumun çölleşmesine yol açmaktadırlar.
Patolojik kişiliklerin hayatımız üzerinde egemen olmasından
dolayı bireysel ve sosyal hayatımız çölleşmektedir. Hayatımızı çölleştirdikçe
patolojik kişilerin kibirleri artmakta ve her yeri çöle çevirmeyi kendilerinin
doğal imtiyazı olarak görmektedirler. Yoksulluğu ve ayrımcılığı yaygınlaştırarak
dünyayı çölleştiren patolojik kişiler, herkesi aşağı ve değersiz
görmektedirler. Yalancılık, akılsızlık ve kibirleriyle hayatımızı
çölleştirenlere karşı uyanık olmak lazımdır.