Paşa paşa gidecek ama!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın"İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun Anayasal olarak kesinleştirilmesidir"sözleri ve hükümet kurma görevinin Kılıçdaroğlu'na verilme talepleri üzerine çıkan tartışma ilkeli ve ilkesiz siyasetçi nasıl olur bir kez daha gözler önüne serdi.
Erdoğan'ın "değişti" dediği sistemi siz değiştirmediniz mi Allah aşkına? 2007 yılında eşi başörtülü bir AK Partili'yi Cumhurbaşkanı seçtirmemek için Sabih Kanadoğlu'nun aklıyla 367 krizini çıkaran, ülkeyi kaosa ve erken seçime sürükleyen saçmalığa siz imza atmadınız mı? Yapılan erken seçimde AK Parti bir kez daha tek başına iktidar olup, MHP'nin de Meclis'e girmesiyle 367 saçmalığı aşılmıştı. Tayyip Bey de beklentilerin aksine Cumhurbaşkanlığı makamı için Abdullah Gül'ü aday göstermiş ve Gül 11. Cumhurbaşkanı olarak göreve başlamıştı. Ardından yapılan Anayasa değişikliği referanduma götürülmüş ve yüzde 67 gibi çok çok önemli bir oy oranıyla Cumhurbaşkanını halkın seçmesi Anayasal bir zorunluluk haline gelmişti.
Dün Cumhurbaşkanını halkın seçmesine yol açacak şekilde sistemi kilitleyenler bugün ortaya çıkan fiili durumdan rahatsızlar. Ama ilkesizlik ilke olunca böyle garabet bir durum ortaya çıkıyor. Kılıçdaroğlu ve CHP zihniyeti; sandıktan istedikleri sonucu alamayınca "sandık her şey değildir" diyen, istedikleri sonuç ortaya çıkınca da "sandık yoluyla diktatör devrilmiştir" nidaları atan bir anlayışa sahip değil mi?
İşte bu ilkesizler; Aydın Doğan'ın şirin sazcısı Demirtaş'ı da yanlarına alarak, "saray darbesi" saçmalığı üzerine siyaset kurmaya çalışıyor. Halbuki Erdoğan ve arkadaşları sizin yaptığınız 367 darbesini halka götürerek, despotizminizi halka yıktırmıştı. Erdoğan'ı ve siyasetini beğenmeyebilirsiniz, ama hiçbir Allah'ın kulu Erdoğan'ı böylesine bir ilkesizlikle suçlayamaz. "Saray darbesi" yapmakla suçlanan ve Kenan Evren gibi bir darbeci ile kıyaslanma gafletinde bile bulunulan Erdoğan'ın millet iradesine yönelik böylesine ikircikli açıklamalar yaptığını duyan var mı?
Gezi Parkı olayları sırasında AK Parti içerisinden bile birkaç aklı evvel "sandık her şey değildir" söylemini savunurken Erdoğan Milli İradeye vurgu yapmış, seçilmiş hükümetin ayak oyunlarıyla alaşağı edilemeyeceğini neredeyse tek başına haykırmıştı. Kurucusu olduğu AK Parti'nin 7 Haziran'da tek başına iktidarı kaybetmesine üzülmesi son derece doğal olan Erdoğan, "nankör halk AK Parti'nin kıymetini bilemedi" veya "bidon kafalılar" gibi bir söylem mi geliştirdi. Yoksa "Sandıkta Milli irade tecelli etmiştir. Bütün siyasiler bu yeni duruma göre sorumluluklarını yerine getirmelidir" şeklinde bir açıklama mı yaptı?
Kıyas kabul etmez ve belki kıyaslamak bile Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret niteliği taşır ama biz yine de tarihe not düşmek adına Kılıçdaroğlu ve Erdoğan zihniyetini karşılaştıralım.
1:Kılıçdaroğlu ve CHP zihniyeti 2007'de Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı seçtirmemek için 367 krizini çıkardı ve Meclis'in cumhurbaşkanı seçmesini engelledi.
2:Halk 10 Ağustos'ta yüzde 52 oyla Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı seçince, "Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesi yanlış oldu, tekrar Meclis seçsin" diye koalisyon masasında ahkam kesti.
3: Beştepe için "kaçak saray" diyen, Meclis başkan vekillerini dahi Beştepe'ye göndermeyen Kılıçdaroğlu, bugün Erdoğan'dan hükümeti kurmak için görev bekliyor. Yani 28 Şubat ağzıyla konuşacak olursak "Kaçak Saray"a paşa paşa gitmeye dünden razı!
Gelelim Erdoğan'a Gezi Parkı'nda milli iradeye yapılan darbe girişimine karşı çıktı. 1994'de İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı, 2002, 2007 ve 2011'de Başbakan, 2014'de de Cumhurbaşkanı olarak seçilirken "milli iradeyi" savundu. 7 Haziran'da kurucusu olduğu parti iktidarı kaybedince yine "milli iradeye saygılı olmak zorundayız" dedi.
İşte bu yüzdendir ki Erdoğan ve arkadaşları girdikleri her seçimden galip ayrılırken, CHP sandıkta kaybediyor. Sonra da ayak oyunlarıyla kazanmanın peşine düşüyor.
BAHÇELİ NE İSTİYOR?
MHP Lideri Devlet Bahçeli, ilke ve ideolojisini benimsemesem de 7 Haziran akşamına kadar "devlet adamlığı" dolayısıyla takdir ettiğim bir kişilikti. Ama 7 Haziran'dan bu yana yaptıklarına bir türlü anlam veremiyorum. 1800'lü yılların sonlarındaki "istemezükçüler" gibi hiçbir şeyi istemiyor.
Bahçeliyi anlamaya çalışıyorum. Ama bir türlü işin içinden çıkamıyorum.
MHP'nin tek başına iktidar için gerekli olan en az yüzde 43'lük bir oyu alma ihtimali var mı? Yok. CHP ile koalisyon kursa taban istemiyor. Yine de Bahçeli istiyor diyelim iki partinin oyu HDP'siz iktidara yetmiyor. Bütün siyasi geçmişini inkar anlamına geleceği için HDP ile bir arada olmak asla olmaz. Erken seçim olsa bu atmosferde oy kaybeder ya hadi kaybetmedi diyelim bir iki puan ve en fazla 5/10 milletvekili fazla alır. Yani hiçbir şey değişmez.
Partilerin amacı iktidar olup kendi doğruları etrafında ülkeyi yönetmekse şayet, AK Parti ile yapılacak koalisyonla böyle bir imkan doğmuştu. Bunu da reddetti. Üstelik her iki partinin tabanları da aslında bu koalisyona hazırdı. Ama Bahçeli devlet adamlığını bir kenara bıraktı ve HDP'nin seçim hükümetinde yer almasına yol açtı. İşte bu hiç olmadı Devlet Bey. Yani HDP'ye geçici ve 3 bakanla da olsa iktidar vizesini sen verdin. Bu kafayla mı Devlet'in başına Devlet geçecek!
Saygılarımlau2026