Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2479.58
BIST 100
9530.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Kasım 2013

Partiden ihracın siyasette yeri var mıdır?

Hukuk tarihi dersimizin ilk gününde hocamız, hukuki bağlayıcılık konusuna değindikten sonra siyasette de bu yönde bir ilke bulunduğunu söylemişti. Konuyu detaylandırırken de siyasi görev alan birinin genel başkanının, partisinin uygulamalarını ret etmesinin buna muhalif bir tutum takınmasının yanlışlığını anlatmıştı.

Bu bilgi tarih öğrencilerine verildiğine göre bir siyaset bilimcisinin, hukukçusunun hatta eğitim ve uzmanlık alanı ne olursa olsun bir siyasetçinin bilmemesi yadırgatıcı olur elbet. Ayrıca siyaset yorumcularını, gazetecileri zikredebileceğimiz gibi daha birçok mesleği de buna dahil edebiliriz.

Nitekim, bir muhtar olarak siyasi mekanizmaya dahil olanlar bile bu sıfatı kazanır kazanmaz hatta bu işe niyet eder etmez kendisinden sadır olacak her türlü eylemi kontrol altına almaları gerektiğinin farkındadırlar. Üstelik sadece kendi eylemlerine değil eş ve çocukları üzerinden oluşabilecek yanlış algı ve anlaşmalara yol açacak icraatları da sıfırlamaya çalışırlar.

Şimdi, son günlerde AK Parti çerçevesinde yaşanan hareketlilik ve bunların yorumlarına bakıldığında üniversite talebelerine öğretilen hani neredeyse siyasete giriş derslerinin ilk maddesi kabul edilecek bir gerçeğin görmezden gelinmeye çalışılması şaşırtıcıdır.

Siyasetçilerin olduğu kadar gazetecilerin, yazarların da bu konudaki bilgisizliği mazur görülebilir olmaktan uzaktır. Bundan dolayı, söz konusu alanda iyi niyet göstermeyi safdilane yaklaşım olarak yorumlamak da mümkün değildir.

Haddimizi aşarak işi niyet okuyuculuğuna götürme amacımız yok kuşkusuz, lakin birilerinin siyasi teamülü yok sayan tutumlarının çok da hüsnü zan içeremeyeceği de barizdir.

Siyasi bağı en zayıf kişi bile siyasi müntesipliğin belli bir uyum ve ahengi taşıması gerektiğini bilir. Siyasetçilerin parti imajına bütünlük, birlik ve beraberlik katkısı sunması gerektiğini deu2026

Hal böyleyken parti bütünlüğünü bozan ve sanki parti içerisinde ana muhalefet misyonu üstlenmiş gibi gözüken İdris Bal'ın ihraç kararıyla disipline sevk edilmesinin yadırganmasını anlamak güç. Bu yaptırımı, parti içerisinde demokrasi olmadığı şeklinde bir propagandaya çevirmek isteyenlerin gerçekleri görmezden gelmek istedikleri de açık.

Bırakınız siyasi partileri, herhangi bir sosyal teşekkül bile azalarının kendi disiplinine uymasını şart koşar. Özellikle, toplumsal yargıyı olumsuzlayacak bir tutum sergilenmesine müsaade etmez.

Oysa Sayın Bal'ın parti içi dinamikleriyle bir doku problemi yaşadığı onun son dönem eylemlerinde açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bilhassa Gezi olayları gibi kritik ve mühim bir dönemeçten geçilirken sergilediği muhalif tutumu, parti imajını zedeleyen bir sonuca yol açmıştır.

İdris Bal, siyasete mesafeli duran çoğu kişiyi dahi politize ederek iktidar yanında konumlandıran Gezi sürecinde bu bünyede bir çatlak açıyor olmayı çok da mühimsememiş gibiydi. Bunu dış dünyaya, parti dışı odaklara sempatik ve demokrat görünme adına mı yapmıştı yoksa farklı amaçla mı, tartışılabilir. Ancak kesinliği su götürmez gerçek partiye zarar vermiş olduğudur.

Öğrenci evleriyle ilgili verdiği mesajlar da Gezideki tutumundan farklı olmamıştı sayın vekilin. Yine iktidarı eleştiren, sorgulayan ve sorgulanmasına yol açan bir davranışlar dizgesi oluşturmuştu. Dersane konusundaki tavrı tüm bunlardan sonra hem beklenen hem de görüş ayrılıklarının artık partiye zarar verdiğini gösteren son örneğiydi.

Partinin verdiği, haklı ve anlaşılır, kararla İdris Bal'ın disipline sevk edilmesi siyasi ve hukuki teamüller adına gecikmiş ve zorunlu bir çıkış noktası olmaktan başka bir anlam taşımaz.

Hiç kimsenin bir partiyi sevmesi, onaylaması beklenir olmadığından ve muhalefetin demokrasiler için elzem olduğundan hareketle muhalefete değildir itirazımız. Bir vekilin, kendi partisine karşı geliştirdiği "kökten muhalif" algı ve davranışının tüm muhalif kanalların ellerine istedikleri kozları verecek şekilde hareket etmesinedir.

Ancak, sayın vekilin partiye verdiği zarar bir tarafa iç disiplin kurallarını ihlal etmesinin etik sayılamayacağı da ortadayken haksızlığa uğramış görüntüsü verilmek istenmesi ilginçtir. Yapılan savunuda Sayın Bal'ın Harvardlı olmasının dahi yer buluyor olması ise kitlelerin hayretini artırmaktan başka bir işe yaramıyoru2026

twitter.com/sabihadogann