Paris'te üç vatandaşımız
Geçtiğimiz hafta PKK'ya yakın oldukları bilinen üç kadın Paris'te başlarından kurşunlanarak hunharca katledildi. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez. Üçü de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı idi. Aileleri, cenazelerini Türkiye'de defnetmek için başvuruda bulunmuş.
***
Parist'te öldürülen üç kadın da Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı. Çifte vatandaş da olsalar, aranıyor da olsalar, terörist de olsalar bu gerçek değişmiyor. Aynen dağlardaki İran ve Suriye uyruklu militanların dışındaki binlerce T.C. vatandaşı militan gibi.
Öldürülen kadınlardan Fidan Doğan, daha geçen sene Türkiye Cumhuriyeti'nin Paris Büyükelçiliği'ne pasaport süresini uzatmak için başvuruda bulunmuş. Bu başvuru, bir aidiyetin varlığını ve devam ettirilmek istendiğini gösterir.
***
Ceplerinde Türkiye Cumhuriyeti nüfus kağıdı taşıyan ve çoğu Kandil'de değil sınırlarımızın içinde, Anadolu'nun dağlarında dolaşan örgüt mensupları, yine Türkiye Cumhuriyeti nüfus kağıdı taşıyan Mehmetçiklerle çatışıyor.
Yabancı bir ülke ile savaş halinde ölen veya yaralanan Mehmetçiğe "Şehitlik" ve "Gazilik" payeleri verilir. PKK ile yaşanan düşük yoğunluklu çatışmada da Mehmetçiğe aynı payelerin verilmesi aslında otuz yıldır yaşadığımız garabeti gözler önüne seriyor.
***
Bir zamanlar bu ülkede başörtülüler Arabistan'a, Komünistler Moskova'ya PKK'lılar Kuzey Irak'a gönderilmek isteniyordu.
Vatanseverliğin, sadece ülkenin çayını-çorbasını, pınarını-ormanını sevmek olduğunu zannedenler, dindarı da, Komünisti de, Kürdü de bu ülkede görmek istemiyordu.
Tamamen ulusalcı, beyaz, Atatürkçü, hiçbir zararlı fikir taşımayanlardan oluşan hijyenik bir vatan arzu ediyorlardı. Ama gelgelelim kazın ayağı öyle değildi. Dünyanın en diktatoryal, en faşist, en baskıcı ülkelerinde dahi gizliden gizliye de olsa her zaman "zararlı fikirlere inanan insanlar" vardı ve hep var olacaktıu2026
***
Başbakan Erdoğan, terörle mücadele için attıkları tüm adımlarda hep yalnız bırakıldıklarını söylüyor. "Bir tek güvenlik görevlimiz şehit düşmesin, bir tek genç bile dağa gitmesin, nerede olursa olsun bir tek anne bile ağlamasın" diyen Erdoğan, Paris olayına gönderme yaparak şunları söylüyor: "Geçmişte, başlattığımız iyi niyetli girişimlerin nasıl provoke edildiğini, sabote edildiğini çok iyi biliyoruz. Önümüzdeki süreçte bu tür vakaların yaşanabileceğini de ihtimal dahilinde görüyoruz."
İşte tam da bu yüzden Paris'teki kirli, karanlık ve derin olayın faillerinin gün yüzüne çıkarılması şart!
***
PKK'nın on binleri bulduğu söylenen kanlı iç infazlarını da biliyoruz, faili meçhullerle katledilen binlerce insanı da. Kimse bizi bize anlatmasın.
Bugün için mevzu, isteyerek veya istemeyerek de olsa bazı vatandaşlarımızın medeni Avrupa'nın göbeğinde hunharca katledilmesidir.
Türkiye Cumhuriyeti büyük devlettir. Büyük devletler de ne olursa olsun Mavi Marmara'da İsrailli teröristlerce katledilen vatandaşlarının da Paris'in göbeğinde sürekli kontrol altında tutulan, giren çıkan herkesin fotoğrafının çekildiği bir binada katledilen üç kadın vatandaşının da hakkını aramalıdır.
***
Son otuz yıldır silahların bırakılmasına ilk kez bu kadar yaklaşılmışken, terörün bitmesi için devlet-toplum tüm kesimler uzlaşmışken, İmralı ile yeni bir diyalog süreci başlatılmışken işlenen bu cinayetlerin vebalini kimse taşıyamaz. Muhakkak en kısa zamanda katillerin ve emri verenlerin ortaya çıkarılması en başta devletin bekası için büyük önem taşıyor.
***
"Ama onlar teröristti" denilemez. Onların suçu neyse kendi içimizde halleder ve gerekirse devlet cezalarını verir. Ama Fransa şu anda Türkiye için hayati önem taşıyan bir süreci sabote etmek üzere kurgulanan bu katliamı açığa çıkarmak, sorumlularını kanun önüne getirmekle mükelleftir!
Hem de hiç vakit kaybetmeden. Hele ki böyle bir zamandau2026