Parayla İlişkimiz
En son söyleyeceğim sözü ta en başta söyleyeyim de meramım iyi anlaşılsın. Parayla olan ilişkimizi Allah’ın emrettiği, Resul’ünün tavsiye ve emir buyurduğu ölçüler ışığında düzenlemezsek, düzenleyemezsek milletçe iflah olmamız mümkün değildir. Eğer bu şekilde yolumuza devam edersek Protestanvari bir Müslümanlıkla kurulu dünya düzenine eklemlenmek dışında başka bir varlık sebebimiz kalmayacaktır.
Paranın açmayacağı kapılar da olduğunun farkına varmak ve paranın iktidar kuramayacağı alanları genişletmek zorundayız. Üstelik bu, topyekun bir çaba ve günlük hayatımızın her anını kapsayacak bir gayrete karşılık gelmek zorunda. Devlet yönetiminden şirket yönetimine, aile bütçesinden kişisel harcamalarımıza kadar hayatımızın her alanında paranın gücünü sınırlayacak, ahlakın ve erdemin gücünü genişletecek alanlar açmak zorundayız.
Rüşvetin, faizin ve parayla ilişkili pek çok günahın toplumda açacağı yaralar diğer pek çok günahtan daha vahim sonuçlar doğuracaktır. Mesela sadece rüşvet belasının nelere mal olduğunu bilmem anlatmaya gerek var mı? Tâbi olduğumuz büyük İslam dininin kesinlikle reddettiği ve inananlarına açıkça yasakladığı rüşvet yüzünden boyutları artık tartışma konusu dahi yapılmayacak bir kirliliğin içinde yüzdüğümüzü kimse inkar edemez.
Bir hakimin rüşvet yediğini, para karşılığı adaleti aldattığını düşünün. Haklıyı bir anda haksız duruma düşüren bu tavrın nelere mal olabileceğini hesap edin. Adalet terazisinin şaştığı bir ülkede adaletten başka her şey bir anda “haklı” ve “hakim” duruma gelmez mi? Mesela kaba kuvvet, güç, çeteleşme, mafya ve kendi hakkını kendisi aramaya kalkan bir yığın insan! Bunun neticesinde oluşacak kaosun açtığı derin yarayı nasıl tedavi edeceksiniz?
Hassas bir konumdaki kamu görevlisinin ya da bir siyasetçinin rüşvet yediğini düşünün. Bir başkasına ait malı haksız şekilde, anya manya kumpanya ya da abra kadabra yöntemleriyle kendi malı haline getirdiğini ya da birisine ait bir araziyi rüşvet karşılığında bir başkasına peşkeş çektiğini düşünün bir an! Ya da bir savcının yazdığı iddianamede rüşvet karşılığı suçu hafifletmesi, bir hakimin rüşvet karşılığında suçluyu suçsuz olarak beraat ettirmesi, bir doktorun hastanın sağlam organını alıp bir başkasına rüşvet karşılığında nakletmesi, bir öğretim üyesinin rüşvet karşılığında hak etmediği halde öğrenciyi dersten geçirmesi… Sahi para her kapıyı açar değil mi? Evet açar ama açtığı her yara da tedavi edilmesi güç hastalıkları beraberinde getirir.
Diğer taraftan parayı harcamak ya da tekrar yatırıma dönüştürmek üzere değil de ağzını sıkı sıkıya bağlayarak stokçuluk yapmak üzere elinde tutanların Kur’an’da ne kadar ağır bir şekilde uyarıldığını herhalde bilmeyenimiz yoktur. Ya da faizle, tefecilikle, onun bunun hakkını çiğneyerek gerektiğinde cebren neyi var neyi yok elinden almanın, hem dinen, hem insânen ne kadar büyük bir suç olduğunu da bilmeyenimiz yoktur herhalde. Ya da üç günlük dünya menfaati için, birkaç kuruş fazla kazanacağım derken tartıda, ölçüde hile yapmanın, yalan söylemenin, akde uymamanın, doğruluktan ayrılmanın da ne denli büyük günah olduğunu da bilmeyenimiz yoktur. Peki bu kadar günah kim tarafından işleniyor öyleyse? Kaçımız masumuz?
Öyleyse bu çirkin hastalıklardan, bu pislik işlerden, bu ahiret ve dünyamızı karartan vebali büyük cürümlerden nasıl paçamızı kurtaracağız? Üzerinde hiç düşünüyor muyuz? Hayır düşünmüyoruz. Aksine hâla daha çok nasıl kazanırım, daha çok nasıl servet sahibi olurum, bunların hesabını yapmakla meşgulüz. Haram-helal rotamız kaymış, kutsalla olan irtibatımız kesilmiş, bataklığa doğru büyük bir hızla sürükleniyoruz, farkında değiliz. İnşallah bu kötü kâbustan bir gün bir büyük felaketle uyanmış olmayız!