Parayı bastıran aday olabilmeli mi?
Ak Parti seçim sonuçları masaya yatırmak için birbiri peşi sıra araştırmalar yapıyor. Öncelikle partili milletvekilleri Kızılcahamam’da kampa girecek, ardından belediye başkanları… Altılı masanın beş yıldır yönettiği büyük şehirleri devralmak için yola çıkan Cumhur İttifakı, enflasyon ve geçim sıkıntısı cenahından aldığı darbe ile büyük bir hayal kırıklığı yaşadı.
Fakat birazcık
araştırınca asıl hayal kırıklığının parti kadrolarındaki yozlaşma ve rüşvet
odakları olduğu ortaya çıkıyor. İktidar partisi her zaman cazibe merkezidir.
Aday olmak isteyen yerel yöneticiler, beldelerine kaynak sağlamak için
öncelikle iktidar partisinden aday olmak ve seçilmek isterler. Bu olmayınca
diğer partilere kayarlar.
31 Mart seçimleri
öncesinde de öyle oldu. Aday adayları önce Gazze’ye destek için bir bağışta
bulundu, ardından parti için istenen meblağı yatırdılar. Fakat Ankara’nın
yolunu tutunca aday olmak için bunların yetmediği anlaşıldı. Genel Başkan’ın
bir ve birkaç basamak daha altında olan yöneticilerin açık açık rüşvet talepleri
vardı.
***
Anadolu’dan bir
örnek vermek istiyorum. Daha önce iki dönem belediye başkanlığı yapan bir aday
adayı ön ödemeleri yapıp, kendisi gibi İmam-Hatip kökenli olan Genel Başkan
Yardımcısı Ali İhsan Yavuz ile görüşünce ümitlendi. Gelen raporlar da şanslı
olduğunu gösteriyordu. Fakat alt kademelerden gelen rüşvet talebi onu frenledi.
O da başka bir partiden aday oldu ve kazandı.
Ondan önceki
başkanın seçilemeyeceği anlaşılmıştı, Ak Parti genel merkez yöneticileri de
bunu biliyordu. Ancak bu başkan parayı bastırınca yeniden aday oldu ve
kaybetti. Yaklaşık 8 – 10 milyon rüşvet vermiş, bir o kadar da seçim kampanyası
için harcamıştı. Küçük ilçelerde bu konular herkesin bildiği birer sır olarak dilden
dile dolaşıyor.
Bir başka konu da
adı “yüzde 10”cuya çıkan belediye başkan adayları… O beldede ne iş yapılırsa
yapılsın başkana yüzde 10 verilmesi adeta bir gelenek haline gelmiş. Belediye
ile iş yapan herkes bunu biliyor. Bu başkanlar savaşta ganimetten pay alan
Osmanlı paşaları gibiler. Avrupalıların alışkanlık haline getirdiği yöneticiye
yüzde 20 pay olayını zaten kaçırmıyorlar.
***
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, belediye başkanı olduğu dönemde, açık yapılan bir İSKİ ihalesinde
yabancılardan kendisine verilmesi gereken bu yüzde 20’nin de indirim olarak
fiyattan düşülmesini istemiş ve düşürmüştü. Erdoğan’ın en büyük mücadelesi
hayatı boyunca hep rüşvetle mücadele oldu. Partide görev alanlar bunu bildiği
halde yine de para hırslarını yenemiyorlar. Onları diskalifiye etmek de parti
yönetimine kalıyor.
Daha Kızılcahamam
kampına bir hayli zaman var. Ak Parti de araştırmalarına devam ediyor. Ancak bence
öncelik genel merkezde kümelenmiş rüşvetçilerin tespit edilerek acilen partiden
uzaklaştırılması şart. “Önce ahlak ve maneviyat” geleneğinden gelen bir ekolde
bu asalakların yaşamasına ve sistemi bozmasına izin verilmemelidir.
Üç seçimi birden
geride bıraktık. Bu seçimlerden alınan derslerle Ak Parti eski reformcu
kimliğine geri dönmeli. Başta fonksiyonunu yitiren yüzde 50+1, muhtarlık ve
seçim sistemi gibi birçok konuda kendisini ve sistemi yenilemelidir. Önce
reform ve değişimle parti bir ahlak abidesine dönüştürülmelidir… Türkiye’nin
kurtuluşu buradadır.