Parasal genişleme programının etkileri
Avrupa Merkez Bankası'nın(ECB), geçen hafta açıkladığı yeni parasal genişleme programının ardından Avrupa para birimi Euro hızla değer kaybetti.
Geçen yıl ortalama 1,30'lar seviyesinde olan Euro/dolar paritesi Eylül 2013'ten beri ilk kez 1,12 seviyesinin altına indi, 1,11'i gördü.
Küresel piyasalarda kan kaybeden Euro, iç piyasada da benzer bir seyir izleyerek 2,72 TL'den 2,61 TL'ye kadar geriledi ise de daha sonra tekrar yükseldi.
Mart ayından başlayarak bir buçuk sene boyunca her ay 60 milyar Euro piyasaya sürülecek.
Toplamı 1,14 trilyon Euro'yu bulacak.
Çok büyük bir meblağ.
Böylesine devasa bir para basıldığı için Euro'nun değeri düşüyor.
Uzmanlar Euro'nun 1 doların altında inme ihtimalini konuşuyorlar.
ABD Merkez Bankası'nın(FED) faiz artırımına gitmesi halinde bu olasılığın güçlü olduğu söyleniyor.
Aynı şekilde Euro'nun 2 TL'ye yaklaşmasının da gündeme gelebileceği ifade ediliyor.
Peki Euro'nun değer kaybetmesinin Türkiye ekonomisi üzerinde ne gibi etkileri olacak?
Bu soruyu cevaplamadan önce parasal genişleme programının amacına değinmek gerekir.
Avrupa ekonomisi 2008'de ABD'de patlak veren finansal krizin reel sektöre sıçraması sonucu durgunluğa girmişti.
Ne yaptıysa bir türlü toparlanamadı.
Yunanistan, Portekiz, İspanya, İtalya gibi güneyde yer alan ülkelerde daha şiddetli hissedilen bu durgunluktan çıkmak için faizleri sıfıra, hatta eksilere kadar indirdiyse de nafile.
Para basmayı da denedi.
Yine başarılı olamadı.
Bu kez daha büyük çapta para basarak aynı yolu izliyor.
Böylece iç tüketimin artmasını, dolayısıyla yüzde 0-1 arasında seyreden büyümeyi hızlandırmak istiyor.
Büyümeyi sağlayacak olan yatırımlar düşük faiz ve bol para ile finanse edilecek.
Bir diğer hedef ise ihracatı desteklemek.
Euro'nun değerinin düşmesi, ihraç mallarını ucuzlatacağından dış talep canlanacak.
Kısaca, bol para basarak iç ve dış tüketimin artırılması teşvik ediliyor.
Tüketim artışı üretim artışı demektir.
Üretim de büyüme anlamına geliyor.
Bu açıklamalarımızdan sonra gelelim Türkiye ekonomisi üzerinde yaratacağı etkilere.
İlkin pozitif taraftan başlayalım.
Para bolluğu bizim gibi yabancı fonlara muhtaç ülkeler için son derece hayati önem taşıyor.
Ekonominin çarkları bu sayede dönüyor.
Borsalar coşuyor, faizler iniyor, kur baskısı kalkıyor.
Hele ABD Merkez Bankası'nın(FED) faiz artırım kararı alacağı önümüzdeki günlerde ECB'nin piyasalara para pompalamaya başlayacak olması Merkez Bankası'nın elini güçlendirdi.
Faiz indiriminde bundan sonra daha cesur davranabilir.
Çünkü faizi indirirse yabancı fonların kaçması sonucu kurların zıplamasından korkuyordu.
1,14 trilyon Euro piyasada dolaşacağına göre artık bu korku ortadan kalkacaktır.
Kurlar yükselmeyince enflasyon da daha rahat kontrol altına alınabilecek.
Gerçi Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın erken faiz indirimini gündeme getirmesiyle birlikte dün doların 2,40'a dayanması kur cephesindeki risklerin devam ettiğini gösteriyor.
Negatif tarafa gelince, lafı dolandırmadan direkt söyleyelim.
İhracatımız yara alacaktır.
Euro'nun değer kaybı nedeniyle ihraç mallarımız pahalanacak
Ayrıca ithalatımızın büyük bölümünü dolarla yapıp ihracatımızı Euro ile gerçekleştirdiğimiz de için zararımız büyüyecektir.
Euro'nun dolar karşısındaki değer kaybının ihracatımızda 8 milyar dolarlık bir kayba yol açacağı hesaplanıyor.
Aynı durum turizmde de söz konusu.
Avrupalılar için ülkemiz pahalanacak.
KezaRuslar için de.
Sonuç olarak parasal genişleme programı, piyasalara nefes aldırırken ihracatımızı ve turizm sektörünü olumsuz etkileyecektir.