''''Parametreler''''
Dünya uluslararası sisteminin günümüz parametrelerini saymak gerekirse temel olarak “mikro-milliyetçilik”, “öngörülemezlik” ve “esnek dostluk/düşmanlık” olarak sıralayabiliriz.
Dünya savaşları öncesi dönemlere benzer şekilde birçok bölgede artan milliyetçi akımlarının yükselişi bugün net olarak gözüküyor. Bu yükselişte artan mülteci sorunun etkisi olmakla beraber aynı zamanda küreselleşmeden kaynaklanan gelişmelerden duyulan içten içe bir rahatsızlığında etken olduğunu söylemek gerekli. Diğer taraftan Kissenger’ın ortaya attığı ve ABD başkanlarının sıkça uyguladığı “uzmanların tavsiyeleri yönünde değil, kimsenin öngöremeyeceği şekilde davranarak diğer ülkeleri tahmin edilemezlik ile strateji geliştirme zorluğuna sokma” mantığı, artık dünya genelinde birçok ülkenin stratejilerinden birisi olmuş durumda. Etkin parametrelerden bir diğeri ise daimi dostluk veya düşmanlık anlayışının yıkılmış olması. Artık ülkeler doğrudan keskin düşmanlıklar geliştirmek yerine farklı alanlarda menfaatleri gereği işbirlikleri veya çekişme/rekabet alanları oluşturmayı tercih ediyorlar.
Şimdi bu üç parametre bağlamında günümüz dünyasını kısaca analiz edersek; yükselen/yükseltilen milliyetçilik önümüzdeki süreçte önemli gelişmelere sebebiyet verecek nitelikte. Küreselleşme projelerinden birçoğu için tehlike çanları çalıyor. Ülkeler çelişkili gözüken dış politika tavırları ile kendi menfaatlerini öncelerken bir alanda tam mutabakatla ortaklık yaptıkları partner ülkelerini diğer bir başlıkta düşman olarak niteleyebiliyorlar. Böyle bir gidişat ne kadar sürdürülebilir kestirmek zor. Herhangi bir noktada başlayacak olan net kırılma, tüm “ikiyüzlülükleri” ve menfaat öncelikli stratejileri aşikar edebilir ve bu olası durum kestirilemez sonuçlar doğurabilir.
Mesela, Çin’in “Yeni İpek Yolu Projesi” kapsamındaki gelişmeler yukarıda anlattığım parametrelere dair çeşitli izler içeriyor. Çin bu proje ile ürettiği malları dünyanın çeşitli yerlerine ulaştırırken aslında ABD’nin İkinci Dünya Savaşına girmesine sebep olan gerekçeleri de yeniden canlandırıyor. Yani; Almanya ve Japonya başta olmak üzere bazı ülkelerin ABD ve İngiltere’nin “sömürdüğü” noktalara yönelik projelerine benzer bir durum... Dünya çapında deniz ve karayolu ağı oluşturmayı planlayan Çin’in projesine ABD, fiili olarak birkaç noktada darbe vurdu. Irak ve Suriye arasında bir ülke kurulmasını amaçlayan Wright Planı’nı, DEAŞ ve PKK/YPG piyesi ile hayata geçirmeye çalışarak BOP’a katkı sağlarken aynı anda Çin’in bu bölgeye giden yolunu kesti. Diğer taraftan Ukrayna’da desteklediği “devrim” ile Avrupa’ya giden güzergahlardan birisine engel koyarken, Pasifik ve Atlantik Okyanuslarını birbirine bağlayan yeni bir kanalın inşasını engellemek için Nikaragua’da iç karışıklıklar organize etti. Yine Ermenistan ve Gürcistan’da yaşanan son dönem siyasi olayları da Rusya-İran kara bağlantısını kesme hedefinin yanında bu bağlamda da okumak gerekiyor. Rusya ve Türkiye’de Avrupa’ya giden güzergahta diğer iki kritik nokta...
Dünya genelinde buna benzer birçok farklı örnek vermek mümkün.
Özetle; Dünya gergin bir dönemde ve İkinci Dünya Savaşı öncesi sürece benzer bir noktada. Artan milliyetçilik akımı başta AB olmak üzere ülkelerin ortaklık projelerini yıpratırken, öncelenen menfaatler ülkelerin şeffaf politikalar ortaya koymamasına sebebiyet veriyor ve dostluk/düşmanlık kavramlarının içini boşaltıyor.
Dünya bir “dejavu” yaşar mı? Evet, tüm gelişmeler bunu işaret ediyor. Ama gelişen teknolojiyi hesaba kattığımızda bunun sonuçlarının öncekinden çok daha ağır olacağını öngörmek hiç zor değil.