Para sıkılaştırma politikası!..
Yeni dönemde (rasyonel ekonomi döneminde), en çok duyduklarımızdan biri de bu:
“Para sıkılaştırma
politikası.”
Bir de üzerine…
“Mali disiplin.”
Para, piyasanın damarlarındaki kandır.
“Parasal
sıkılaştırma” kanın çekilmesi demektir.
İş yapanlar, paraya ihtiyaç duyduklarında, Devlet’e yüksek
faizle “para satmış” bulunan “Her
dönemin rekor kârlısı” bankalar, “Kusura bamya!” diyecekler.
Bankadan kredi çekme maliyeti “iş yapmayı” anlamsız kılacak
kadar artacak.
Adam, iş kurmaktan ya da işini büyütmekten vazgeçecek.
Bu da, piyasayı
“frenleyecek.”
Piyasadan para çekilince, esnafın kasasına girişler düşecek.
Kiralar düşmese hatta artmaya devam etse bile, kirasını
ödeyemeyenlerin, bu arada “fırsat bu fırsat” diye ödemeyenlerin sayısı artacak.
Ev ya da dükkân sahipleri
kapıya dayanacak!
Allah muhafaza, bugünlerde gördüğümüz
hepimizin yüreklerini yakan müessif olayların sayısında artış olacak.
“Uzlaşma” mekanizması pek fayda etmeyecek…
Gidenler bilir;
İki gün evvelki Cuma
Hutbesi’nde “Ev sahibi kiracıyı, kiracı
da ev sahibini düşünsün Allah rızası için!” mesajı verildi ama…
Paranın dininin, imanının olmadığı çok çok önceleri söylenmişti.
Dolayısıyla, piyasada “Cuma Hutbesi” pek geçerli değil.
Hem zaten burası da, lâik bir Devlet!..
Bu durumda, piyasa ekonomisinin kuralları işler!
O kurallar da ülkeden ülkeye değişir.
Bizde bol bol tasarruf çağrısında bulunulur ama tasarruf yapması gerekenler harcamaları daha
da tırmandırır maalesef…
Mesela, aylar boyunca “konser” furyasıyla uğraştık.
Birçok belediye, halka hizmet için aldıkları paraları
götürdü, “organizatörlere” ve sözde “sanatçılara” toka etti!.
Organizasyon anonim şirketi!..
Biz buralardan, sosyal medyadan “Yapmayın, etmeyin!” dedik, onlar,
"İnadına, inadına konser!" dediler!..
Koca koca belediye başkanları kendilerini tutamayıp
sahnelere fırladılar, sanatçılarla gayet “sonradan görme” pozları verdiler!
Aralarında milletin mukaddesatına sövenlerin de bulunduğu
nicelerine, nice nice paralar toka ettiler.
Kimileri de, “Öyle değil, belediyenin kesesinden para
çıkmadı, para kısmını sponsorlar halletti!” dediyse de...
Biz de sorduk haliyle:
Sevabına mı sponsor oluyor yani?
Orada ismi yazsın diye mi, sadece?
x
Konudan uzaklaşmayalım; mevzu parasal sıkılaştırma, mali
disiplin mevzuu…
Seçime kadar kesenin ağzının açılması zaruret arz ediyordu.
Zira masa içi, masa dışı birleşmiş…
Sandıktan sonuç alma noktasının kıyılarına gelmişti.
Seçimden sonra, işleri toparlamak için kesenin ağzını büzmek
gerekti.
Önümüzde yerel seçimler var, kesenin ağzı ondan sonra iyice
kapanır.
Maksat, enflasyonu düşürmek.
Bizim “kaynaklarımızın” ne kadar sınırlı, kıt olduğunu
yetkililerimiz “her fırsatta” ifade
ediyor.
Öyleyse, en büyük kaynağa daha fazla müracaat.
Vergilerimize.
Devletimiz, az kazanandan az, çok kazanandan çok mu alır?
Bilemem!..
Geçen gün, bulunduğumuz binadan Ankara’ya yeni yapılan
devasa konut kompleksine bakıyorduk.
“Bunların en kötüsü
kaç para biliyor musun?” dedi dostumuz.
“Söyleme de moralimiz iyice bozulmasın” dedik!..
İkazımıza rağmen yine de söyledi dostumuz.
Çok çok büyük rakamlar, akla ziyan…
Şimdi gidip, o konutları yapanlara sorsak…
Arsa bedelinden başlayıp, her geçen gün artan maliyet
kalemlerini kadar ne varsa sıralayacak…
Bize,
“Meğer siz ne mübarek
insanlarmışsınız, ne kadar da ucuza veriyormuşsunuz konutları vatandaşa! Verin
o mübarek elinizi!” demek düşecek.
Zenginin malı,
züğürdün çenesini yorarmış, geçelim bu fasılları.
Biz ne yapacağız, bu süreçte?
Olacaklar belli…
Para sıkılaştırmanın tabii neticesi olarak, birçok “ufak” esnaf piyasadan çekilecek.
Küreselleşmenin tabii
neticesi de bu değil mi zaten!
Yurt dışına iş yapanlar, devlete iş yapanlar ayakta kalır,
hatta büyür de büyür.
İçeriye çalışların küçük ve orta çapta olanlarından bir
bölümü, daha doğrusu büyük bölümü elenir.
Patronlar işçilere, “Durumu
görüyorsunuz, bu dönemde maaş zammı olur ama çok az olur!” der.
İşçiler de bunu mecburen anlayışla karşılar.
“Bu ortamda işim var
ya, oh!” der.
Bir de orası var zira işin, pek çokları işçi çıkartacak ya
da kapatacak, yanında çalışanların
tamamı işsiz kalacak.
Bu durumda…
Birçok sosyal problem.
Özellikle yerel seçimden sonra, seçim sonuçları ne olursa
olsun çok daha zorlu bir sürece gireceğimiz şüphe götürmez.
Göçmenler meselesinden, sokak çeteleri meselesine kadar
birçok sıkıntı kapımızı daha güçlü bir şekilde çalacak.
Provokatörlerin çalışma alanları daha da genişleyecek,
ortalığı karıştırmak için ellerinden geleni yapacaklar.
“Gezi olayları” bir başka suretle çıkacak karşımıza!..
Tahmin bu, duyum değil, olanlara bakıp olabilecekleri tahmin
etmek.
Tecrübe.
Önümüzdeki süreçte,
Ev sahibi kiracı, iş yeri sahibi kiracı gerilimleri daha da
tırmanacak.
İş “Cuma Hutbesi” boyutlarını çoktan aşmış olacak.
Olacak belli.
Ekonominin en yetkili ismi, “Yakında büyük petrol gelirleri gelecek”
demiyor, “Büyük doğalgaz müjdelerinden” bahsetmiyor.
“Acı reçete”den bahsediyor, özetle.
Vatandaş da, “Sayın vekillerimiz de bu acı reçetedeki
ilaçları kullanacak mı?” diye soruyor bize.
İklim değişikliği kanun teklifi geliyor yakında malûm.
Vekiller, oturup çalışıyorlar mıdır konu üzerinde?
Çalışıp da “sıkıntıları” görenlerin “itiraz” hakkı var mıdır?
Varsa bile, bu haklarını kullanabilirler mi?
Mesela…
Bir sonraki seçimde liste dışında kalmayı göze alabilirler
mi?
Çok zor!..
Madem böyledir bu işler, 600 vekil çok değil mi, her birinin
üç danışmanı var üstelik, ve ne maliyetleri ne maliyetleri.
Sadece vekiller değil, üst düzey bürokratlar da var.
Onlar “para sıkılaştırma”dan ne kadar etkilenecekler?
“Kamuda tasarruf
çekirdek parası” denmişti daha evvel.
Çekirdek mekirdek, damlaya damlaya göl olur, damlacıktan sel
olur!..
Sel demişken;
Yine mi küresel ısınma, yine mi pandemi, plandemi!..
X
Velhasılı.
Bu Pazar günü, ufak bir dertleşme seansı oldu.
Dertleşmeden daha fazlası naçizane tavsiye.
Biliyorum çoğunluk zar zor geçiniyor ama, kimileri de maddi
imkânları çok yerinde olmadığı halde bol bol harcamaya devam ediyor!..
Bugün işi olanlar, yarın olmayabileceğini hesaba katarlar
mı?
Devlet memurlarının işleri garanti, onlar için geçerli değil
bu yazdıklarım.
Ama, maaşları ne kadar yüksek olursa olsun, yakın gelecekte
“beyaz yakalı işsiz” olma ihtimali hiç de az değil birçok kahraman vatan
evlâdının.
Madem, kamu otoritesi “para sıkılaştırma” politikası
uyguluyor…
Biz de, ne kadar sıkabilirsek o kadar sıkmak durumunda değil
miyiz?
Mesela…
Yürünebilecek her yere yürüme…
(Bu tavsiyeme çok kızacaklar ama), sigarayı bırakma…
Bunlar benim uygulamaya geçirdiğim tedbirler.
“İşten artmaz dişten
artar!” denmiş.
Hayırsever, “Sanki Yedim” isimli bir cami yaptırmış.
Çoğunuza “saçma” gelecek bu tavsiyeleri niçin kaleme aldım
biliyor musunuz?
“Ekonomik sıkıntıdan” bahseden biri anlattı;
Akşam, ailecek ”
Masterchef”i seyretmişler…
Orada, şıpır şıpır dönerler gösteriliyormuş…
Canları çekmiş, ertesi gün kaliteli bir dönerciye gidip
ailece yemek yemişler!..
“Kaç lira hesap
ödediniz?” diye sordum.
Epeyce, epeyce…
“Evde bir şeyler
yapaydınız” diye hafiften girişecek oldum…
“Paranın kıymeti mi
var, harcamayıp biriktirsek bir şey yapabiliyor muyuz?” karşılığını aldım.
Hafta sonu, buralarda düğün vardı.
Davulcu, zurnacı, köçek derken epeyce tantana oldu.
O işler de epeyce masraflıymış…
X
Uzun lâfın kısası, harcadıkça delik büyür.
Ailecek “sıkı para
politikası” uygulamak gerek.
O zaman da, küçük esnaf iyice göçecek!..
Ne zor bir durum.
Ne yaman bir çelişki!..