Para kutsal mı?
Hayatımızın büyük bölümü para kazanmak için geçtiği gibi, konuşmalarımızın neredeyse tamamı da paraya dairdir. Para, bugün hayatımızın merkezini oluşturmaktadır. Kadim düşüncede “insan her şeyin ölçüsüdür” veya” Tanrı her şeyin ölçüsüdür” şeklinde temelleri belirleyen yaklaşımlar ortaya konulmaktaydı. Günümüzde durum büyük ölçüde değişmiş bulunmaktadır. İnsani durumumuzun temellerini artık para belirlediğinden dolayı, ‘para her şeyin ölçüsüdür’ şeklinde ifade edebiliriz. Paranın her şeyin ölçüsü olması, paranın teolojinin detay bir konusu değil, merkezi konusu olarak elle alınmasını zorunlu kılmaktadır. Paranın her şeyin ölçüsü haline gelmesi, maneviyatımızı, ahlakımızı, duygularımızı ve düşüncelerimizi belirleyen temel değer haline gelmesi anlamına gelmektedir. İnsan, Tanrı’ya kul olmak veya paraya kul olmak arasında radikal bir meydan okumayla yüzyüzedir.
Kötü olan paranın kendisi
değildir. Parayı Tanrıya rakip hale getiren başka bir şey vardır. Parayı
kötülük kaynağı haline getiren ve onu ilahlaştıran şey, insanın para
sevgisidir. Para sevgisiini saplantı düzeyinde Tanrı dâhil her şeyin en üst
değeri haline getirmek, parayı, uğruna bütün kötülüklerin işlendiği bir ilah
haline getirmektedir. İnsan, parayı ve Tanrı’yı aynı anda sevemez. Kişi, para
ve Tanrı arasında bir seçim yapmak zorundadır. İnsanı yozlaşmaya götüren şey,
para, güç ve yalan uğruna Tanrı’nın rızasına uygun bir hayat yaşamak yerine,
para ve güç içinde yüzmek için her türlü ahlaksızlığı, akılsızlığı ve
adaletsizliği mubah hale getirmesidir. Her zaman birbirine zıt olan Tanrı’nın
gücü ve paranın gücü, dün olduğu gibi, bugünde çatışma halindedirler. Paranın
bizzat kendisinde Tanrı’ya zıt bir durum yoktur. Tanrı yerine paranın bizzat
kendisinin gücün, doğrunun, iyiliğin ve güzelliğin ölçüsü olarak sevilmesi ve
bağlanılması, parayı Tanrı’ya zıt hale getirmektedir. Paranın bütün değerlerin
ölçüsü haline getirilmesi, para sevgisi ve saplantısı uğruna Tanrı dâhil her
şeyin kullanılması, parayı Tanrı’nın üstünde bir otorite haline getirmektedir.
Parayla kurduğumuz ilişki,
teolojik açıdan radikal bir ilişkidir. İsa Peygamber, dağda verdiği ünlü
vaazında paraya ve Tanrı’ya birlikte bağlanmanın imkânsızlığını çarpıcı bir
şekilde ifade etmektedir: “Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Çünkü ya
birinden nefret edip diğerini sevecek ya da birine bağlanıp diğerini hor
görecektir. Siz hem Tanrı’ya hem de paraya kulluk edemezsiniz (Matta 6:24).”
İsa Peygamber, Tanrı ya da Mammon arasında net bir tercihte bulunmanın insan
için bir zorunluluk olduğunu ifade etmektedir.İbranice bir kelime olan Mammon
kavramı, yeryüzünde değerli olan her türlü para, mal ve zenginlik anlamına
gelmektedir. Mammon kelimesinin kök anlamı ise güven duymak anlamına
gelmektedir. Para, burada insanın güvendiği güç, kuvvet, mal ve zenginlik
anlamına gelmektedir. İnsanın güvendiği ve dayandığı bütün maddi zenginlikler
ve güçler, aslında onun ilahı durumundadır. İsa Peygamber, para etrafında
insanın sahte ve gizli ilahlar icat etmesi ve bunlara köle olması konusunda
insanlığı radikal bir şekilde uyarmaktadır. “Altın ile gümüşe (paraya)
tapanlarla kadifeye (lüks yaşayışa) tapanlar helâk olmuştur ” diyen Hz. Peygamber, “dinar ve dirheme tapan” kişiler için
“abdü’d-dinar ve abdü’d-dirhem”
nitelemelerini yapmaktadır. Dinar
ve dirhemin kulu olmak anlamında paranın ilahlaştırılmasının anlamı, kişinin
para ve güç uğruna ahlakı, maneviyatı, dini, siyaseti, sanatı, felsefeyi,
bilimi, hukuku, doğayı ve insanın bizzat kendisini araçsallaştırması,
kullanması, sömürmesi ve tüketmesidir.
Paganizm, insanın yapay tanrılar
karşısında secde etmesi demek değildir. Paganizm, gizli bir şekilde insanın
güvendiği ve dayandığı dünyevi zenginliğe, mala, mülke, paraya, yalana ve keyfe
tapması anlamına gelmektedir. İnsanın paraya ve Tanrıya birlikte inanması
mümkün değildir. Para ve Tanrı arasında bir seçimin yapılması mutlak bir
zorunluluktur. Çoğu insan parayı ve gücü seçmesine rağmen Tanrıyı seçtiğini
iddia etmektedir. Başka bir ifade ile paraya ve güce kul ve köle olanlar,
Tanrıya iman ettiklerini söyleyerek gerçek durumlarını maskelemektedirler. İman
veya inkar, bir güven işidir. Tanrı yerine paraya ve güce güvenenler, aslında
Tanrı’ya güvenmemekte ve ona dayanmamaktadırlar. Bunlar para ve güç sayesinde
istedikleri her şeyi elde edebileceklerine inanmaktadırlar. Paraya iman edenler
için Tanrı, kullanışlı bir kurgudan başka bir şey değildir. Dinarın veya
doların kulu olmadan sadece Allah’ın istediği ahlaka, hukuka ve barışa uygun
yaşayan özgür ve onurlu insan olarak yaşamayı gerçekleştirmek, dün olduğu gibi
bugünde insanın önündeki en zor, acılı ve çetin meydan okumadır. Bugün
teolojinin en önemli görevi, paraya
dair şu yalın gerçeği insanlığa anlatmaktır: Para, kutsal değildir! Paranın
kutsal olmadığı gerçeğinin farkına varmak, insanlığı paraya dair
yanılsamalardan özgürleşmesini sağlayacak çok değerli bir olgunlaşmanın önünü
açabilir.