Para kötülüklerin anasıdır
Paranın, insanın hayatına girmesi, takriben 2.700 yıl öncedir.
Alış-veriş, paradan evvel,
takas ile yapılıyordu, takasın zorlukları vardı.
Para hayatımıza girdi, alışveriş kolaylaştı.
Ancak, bir süre sonra paranın kendisi, mal gibi, alınır-satılır
hale getirildi. Artık para sadece
takas aracı değildi.
İslam, “para” nın alınıp-satılmasına, para oyunlarına şiddetle karşıydı.
“İslam asırları” sonrası, evvela İngiltere, ardından da
ABD “Paranın Tahtı” na
kuruldular.
Birinci Dünya Savaşı aslında “Dünya’yı paylaşım savaşı” idi. 10
milyonu sivil olmak üzere 20 milyon insanın canına mal olmuştu.
1919 da Versailles barış konferansında İngiliz İmparatorluğu en
büyük coğrafi sınırlarını ulaşmıştı. Sömürgelerinin toplamı, dünya yüzölçümünün
dörtte birine denk geliyordu.
İngiltere “daha çok para” hırsıyla katıldığı I. Dünya
Savaşı’nda son 225 yıllık bütçesini kaybetti, Tosya’ya pirince giderken,
evdeki bulgurdan oldu. Bir daha da belini doğrultamadı.
ABD, 1. Dünya Savaşı sonunda İngiltere’yi tahtından indirdi, 2. Dünya
Savaşı sonrası kesin olarak “paranın tahtı” na yerleşti.
Wall Street’te 60 kadar zengin, ABD’nin ve Dünya’nın finans piyasalarının nabzını tutuyorlardı.
Londra ile kesin rekabet halindeydiler.
Wall Street sakinleri, güçlerini benzersiz şekilde artırırken, hileye,
şiddete, dolandırıcılığa, rüşvete, kasıtlı finansal paniklere, tasarlanmış
krizlere başvuruyorlardı.
“Sosyal Darwinist” tiler ve Tanrı’nın onları bir nedenden
ötürü seçtiğine inanıyorlardı.
Yabani hayvanların yaşama alanları gibi Wall Street’inde yaşam
alanı “Lebensraum” u vardı.
1950 de Kore Savaşının patlak vermesiyle ABD lebensraum’u (yaşam
alanı); Hawai, Yunanistan, Türkiye, Liberya, Suudi Arabistan ve
Filipinleri içine alacak şekilde genişliyordu.
Time ve Life dergilerinin yayıncısı
Henry Luce 17 şubat 1941 tarihli sayısında “Özgürlük için daha büyük
yaşam alanlarına ihtiyaç vardır” yazıyordu.
1945 sonrası dolar, altının yerini alıyordu. Dolar Dünya para birimi
olmuştu. ABD Hazine Bakanlığı sınırsız dolar basma yetkisine sahipti.
Dünya Finansal gücü, İngiltere’den, ABD’ye kaymıştı.
Yeni sistemde ülkeler kendi para birimleri için altını değil, doları
sabit değer almak zorundaydılar.
Dolar basma yetkisini elinde bulunduran ABD nin artık iki gücü vardı; Dolar
ve Asker.
Altın yerine dolar standardı ABD’ ye önemli avantajlar sağlıyordu. Bu
finansal güce tarihte İngiltere dahil kimse ulaşmamıştı.
Doların rezerv para olması Washington’a sınırsız borç verme imkanı
sağlıyordu. ABD kağıt satıyordu.
Amerikan Yüzyılı başlamıştı.
ABD, yaşam alanı için, NATO, IMF, Dünya Bankası, OECD’
yi kullanıyordu.
IMF, Amerikan Dünya diktatörlüğünün silahıydı, IMF, küresel bir mali
polisti.
Finansal türev ürünleri, finansal kitle imha silahlarıydılar.
Tüm Dünya’daki kredi derecelendirme kuruluşlarının, Moody’s,
S&P, Fitch Ratings, her üçünün, ABD’
nin tekelinde olması tesadüf değildi. Bu ABD içinadeta
ikinci bir nükleer güçtü.
II. Dünya Savaşı sonrası, entrika, satın alma, darbeler, kötülüklerin
finanse edilmesi, işbirliğinde bulunmayanların etkisizleştirilmesi, kendi
gösterdikleri yolda gitmeyenlere zorbalıklarla, ABD bankerleri artık “Paranın
Tanrıları” ydılar. Bütün hükümetler onların taleplerine boyun eğiyordu.
Mart 2009’ a gelindiğinde, yapılan dalavereler sonucu yaşanan ekonomik
kriz ve ekonomik daralma sadece Arap Dünyasına 3 Trilyon dolar kaybettirmişti.
Bu para Wall Street’in kasalarına akmıştı.
Kaderin cilvesine bakın ki, bütün bu yapılanlar bumerang gibi dönüp
ABD ekonomisini de vurdu.
1986 larda, ülkenin büyük kısmına yayılan gecekondular, çift hanelere
varan işsizlik, hızla artan suç oranları, patlayan uyuşturucu bağımlılığı ile
ABD artık 3. Dünya ülkelerini andırıyordu. Amerikan şehirleri çöküyor, köprüler
yıkılıyor, yollara bakım yapılamıyor, okullar tamir edilemiyor, dükkanlar
boşalıyordu. Kapanan fabrikalar paslarla kaplandığı için bu döneme “pas
kuşağı” dendi. Amerikan aileleri ev,
araba araç-gereç almak, okul taksiti ödemek için, rekor seviyede borca
giriyorlardı. 1989 da ABD’nin altyapısını çağdaş hale getirmek için 3,3 trilyon dolar gerektiği hesaplanıyordu. 2009
da 50 milyon ABD linin sağlık güvencesi yoktu.
2007 yılındaki kriz, gelecekte tarihçilerin ABD’ nin nihai çöküşü olarak
anacakları sürecin başlangıcı idi.
Amerikan yüzyılı selefi Roma gibi, yabancı toprakların yağma ve
talanına dayalı bir sisteme dayanıyordu.
Amerikan yüzyılının, kendi içinde başlayan yıkımı 60
yılda tamamlanmış gibi gözüküyordu.
“Andrevs Kardeşler, 1945 de en çok satan plaklar listesinde yer alan
şarkılarında;
“Para tüm kötülüklerin anasıdır, para tüm
kötülüklerin anasıdır, para tüm kötülüklerin anasıdır, alın götürün onu, alın
götürün onu, alın götürün onu...”
haykırıyorlardı.
F. William Engdahl, “paranın serüveni” ni böyle anlatıyordu.
Çocuğu “Amerikan” olsundiye, ABD’ ye doğuma koşturan Türkler için, henüz farkında olmasalar da, “selvi gibi umutlar birer iğdeye” dönüyordu.