Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Aralık 2024

​Papatya çayı kıvamında şiir ve musiki

Yahya Kemal Beyatlı ve Münir Nurettin Selçuk, Türk kültür ve sanat dünyasının iki büyük üstadıdır. Biri şiirde, diğeri musikide derin izler bırakmış bu iki isim, eserleriyle nesiller boyu hatırlanacak bir miras bırakmışlardır. "Rindlerin Akşamı" adlı şiir, Üstad Yahya Kemal'in ölüm temasını, soğuk kış günlerinde papatya çayının topraktan aldığı enerjiyle sakinleştirici etkisi altında, felsefi bir derinlikle işlediği önemli eserlerinden biridir.

"Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç" ifadesi, geri dönüşü olmayan bir yolculuğun başlangıcını simgeler. Artık geri dönüşün mümkün olmadığını ve zamanın çok geç olduğunu belirtir. Bu, insanın yaşamının sonuna yaklaştığını ve o vakitten dönüşün imkansız olduğunu anlatır. Günümüzde, Suriye İç Savaşı'nın yarattığı tahribat ve kayıplar, hiçbir mücadelenin bu geri dönüşsüzlüğü ve çaresizliği kolaylıkla hafifletemeyeceğini simgeler. Savaşın başladığı 2011 yılından bu yana, milyonlarca insan hayatını kaybetmiş ve yerinden edilmiştir. "Bu son fasıldır, ey ömrüm, nasıl geçersen geç" dizesi, hayatın son bölümüne gelindiğini ve bundan sonra nasıl yaşanırsa yaşansın, sonun değişmeyeceğini ifade eder. Hayatın son faslına girildiğinde, artık dünyada geçmişin ve geleceğin bir önemi kalmaz; önemli olan, bu son anların nasıl geçirileceğidir. Ukrayna-Rusya Savaşı'nın enerji fiyatları ve tedarik zincirleri üzerindeki etkileri, bu son faslı simgeler. Savaşın ekonomik ve politik dengeleri nasıl değiştirdiği, hayatın son anlarında nasıl yaşanırsa yaşansın, sonun değişmeyeceğini gösterir.

"Cihana bir daha gelmek, hayal edilse bile avunmak istemeyiz böyle bir teselliyle" dizesi, ölümden sonra dünyada yeniden dirilmenin bir hayal olduğunu ve bu ütopyayla avunmak istemediğimizi belirtir. Bu, ölümün kesinliğini ve geri dönüşsüzlüğünü vurgular. Ölümden sonra zihin klonlama ve ölümsüzlük mücadelesi yerine, gerçek olan bir kapı vardır: cennet ufku ve ahiret kapısı. Ölümün ardından Allah'ın huzuruna çıkacağımıza ve yaptıklarımızın hesabını vereceğimize inanıyoruz. Bu nedenle, yeniden insan klonlamakla ve BCI, BDI, BICS, BCAs, BCTs, BISs, AIBM, SPT, NI, GE, NP, BS, NNM, BMI, HP, NT, NTE, QC, BS, SFD, HFU, VR, ES, NMT, OG ve HRBI gibi teknolojilerle avunmak yerine, önce ahiret hayatına hazırlanmak esastır çünkü esas mana ufkunda olmayan hiçbir teknoloji insanlığın sonunu getirecek zamandan bizi kurtaramayacaktır. İsrail-Filistin Çatışması'nın uzun süredir devam eden acıları, bu hayalin bir teselli olmadığını gösterir. Çatışmanın getirdiği tahribat ve kayıplar, zihin klonlamanın, dünyevi anlam arayışındaki bir heves olduğunu ve bu düşle avunmanın mümkün olmadığını gösteriyor. Filistin halkı için, bu dünyadaki acılar ve zorluklar, ahiretteki sonsuz huzur ve mutluluğa ulaşma yolunda birer imtihandır. Aslında, üstadın her dizesi gelecek dönemler için gözlerimizin kamaşmasını engelleyen, klasik Türk motifli narin bir tül perde niteliğindedir.

"Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan" dizesi, ölümden sonraki kapıyı simgeler işte o cennet ufku. "Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan" ifadesi, ölümün karanlık ve belirsizliğini anlatır. "Arkasında güneş doğmayan büyük kapı" ise, ölümün ardından gelen sonsuz karanlığı ve bilinmezliği simgeler. Ancak bu büyük kapı inananlar için aynı zamanda cennetin ufkunu da temsil eder. Ölümün ardından geçilen bu kapı, sonsuz huzur ve dinginliğin yani cennetin kapısıdır.

"Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece" dizesi, yaşamın ardından gelen ebedi sessizliği ve huzuru ifade eder. "Bitmeyen sükûnlu gece" ifadesi, inaç sahipleri için toprağa karışmayla gelen zamanın ötesindeki huzuru ve dinginliği anlatır. Bu, yaşamın son bulduğu ve artık hareketin, müddetin olmadığı bir durumu işaret eder. Bugünlerde Etiyopya-Tigray Çatışması'nın stratejik bölgelerdeki güvenlik durumunu nasıl değiştirdiği de bu sonsuz sessizliği ve huzur anlatımı ile benzerlikler gösterir. Çatışmanın getirdiği tahribat ve belirsizlikler de bir dönemecin peşi sıra gelen ebedi sukünü ve ferahlığı anlatır. Çünkü manalı bir inanç ile başlayan her şeyin sonu, uzak veya yakın, mutlak hayırdır.

"Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince" ifadesi mezarlığı ve ölümün son durağını simgeler. "Gruba karşı bu son bahçelerde" ifadesi gün batımına karşı mezarlıkta geçirilen son anları anlatır. Bu hayatın son bulduğu ve artık geri dönüşün olmadığı bir yerdir. Günümüzde çatışmaların getirdiği zedelenmeler ve kayıplar da bu son bahçeleri simgeler.

"Ya şevk içinde harap ol, ya aşk içinde gönül" dizesi tümel anlamda son veda anlarında ya tutkuyla yanıp kül olmayı ya da aşkla dolu bir gönülle yaşamayı önerir. "Şevk içinde harap ol" ifadesi ise işte tam o hayattan veda anında tutkuyla yaşamanın getirdiği yıkımı aktarır. "Aşk içinde gönül" ise hayatın son anlarını aşkla dolu bir gönülle geçirmenin huzurunu ifade eder. Günümüzde İsrail-Filistin çatışmasının getirdiği tahribat ve kayıplar da bu tutkuyla yanıp kül olmayı simgelerken Filistin için küllerinden yeniden doğup cennet kapısının açılabileceği umudunu taşır.

"Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül" ifadesi üstadın hayatın son anlarına dair ümit dolu dizeleridir. Burada gül, yüce peygamberimizin simgesidir. Lale ise onun izinden giden müminlerin, ariflerin ve alimlerin sembolüdür. Bu hayatın son anlarındaki güzellik ve huzurun simgesidir. Günümüzde çatışmaların getirdiği yıkım ve zaiyatlar da, belki sarı bir saç telindeki renk ahenginin estetiğini ve mutmain bir bir duruşu simgeler. Ama gerçek şu ki sonunda cenettin ufkunu Kapalıçarşı’nın en nadir ipek halıları gibi gözler önüne serer.

Yahya Kemal'in "Rindlerin Akşamı" şiiri ölümün kaçınılmazlığını ve bu süreçte insanın hissettiği duyguları teferruatlı şeklilde hafızamıza nakş eder. Kış mevsiminde kaleme alınan bu şiir, okuyucuyu ölümün buz gibi soğuk gerçekliğiyle yüzleştirirken, aynı zamanda bu sürecin sonrasında getirebileceği cennet ufku ihtimalini o gerçek manayı da anlatır. Ölüm her ne kadar korkutucu ve belirsiz olsa da Yahya Kemal'in dizelerinde bir o kadar da huzurlu ve kaçınılmaz bir son olarak karşımıza çıkar.

Hulasa, Yahya Kemal'in 'Rindlerin Akşamı' şiiri bize şunu hatırlatıyor: Hiçbir çatışma insan hayatından daha değerli değildir; ancak toprağını ve birliğini koruma uğruna verilen mücadeleler de kutsaldır. Hadi papatyayı sevmezsiniz, anlarım; peki kış günlerinde buram buram kokan nanenin de mi hatırı yok? Ölümün kaçınılmazlığıyla yüzleşirken, Rabbim son nefeste kalbimize nane ferahlığı nasip etsin. Barışa olan özlemimizi asla unutmamalıyız; çünkü esas mana, yani cennet uğrunda olan her çatışma, sonunda açılmasının nasip olasılığı bile içimizi kıpır kıpır ettiren cennet ufku kadar değerlidir.