Pandemik kentsel dönüşüm fırsatı
Tüm dünya pandemi sürecinde birçok farklı alanda önemli sınavlar veriyor.
Sağlıktan ekonomiye, eğitimden sosyal yaşama kadar birçok alanda kalıcı değişikliklerin olacağı söyleniyor.
Açıkçası ben bu kadar büyük değişikliklerin insan hayatına entegre edilebileceğini düşünmüyorum.
İnsanoğlu her zaman kolaycılığın tarafında yer almıştır. Hayat konforundan da ödün vermez.
Ama buna rağmen devletlerin pandemiler konusunda birçok yeni tedbiri hayata geçireceğinden de eminim.
“Büyük” devletler Türkiye’ye “gurur” yapmasın!
Türkiye, pandemi sürecini tüm dünyanın takdirini kazanarak yürütüyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca gerek tedavi gerek ise filyasyon noktasında dünyadaki genel uygulamadan farklı Türkiye’ye özgü metotlar kullanarak büyük başarılar elde ettiklerini söyledi.
Bakan Koca, ilaç dozunda değişiklik, ventiletör ve entübe uygulamalarını ilk aşamadan ziyade hastalığın ağır seyrinde uygulamanın olumlu sonuçlara ulaşılmasını sağladığını vurguladı.
Türk bilim insanlarının yakında bilimsel yayınlarla tüm bu bilgileri dünyanın kullanımına sunulacağını müjdeleyen Bakan Koca daha da önemli olan şu noktanın tekrar tekrar altını çiziyor:
“Diğer ülkelere, başarıya ulaşmış farklı uygulamalarımızla yardımcı olmak istiyoruz”
Bilim evrenseldir.
Tüm insanlık üretilen bilimsel bilgiden öyle veya böyle fayda görür.
Yani ortak fayda bilimin temel amaçlarındandır.
Gelişmiş ülkelerin sistemlerinin “çöktüğü”, birbirlerinden aşı ve ilaç “sakladığı” hatta “başkalarına satılmış maskelere bile” göz diktiği bu dönemde Türkiye, her zaman olduğu gibi dünyaya “ahlâk” dersi veriyor.
Tüm devletlere benim de çağrım olsun:
Kardeşim bırakın bu gururu da Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı’nın açıklamalarını can kulağı ile dinleyin.
Yardım etme isteğimizin sizin “menfaatinize” olduğunu anlayın.
Ekonomiye çözümünü buldum
Pandemi ile küreselleşmenin rafa kaldırıldığı, sorunun “küresel”, mücadelenin ise “ulusal” olmasından açıkça anlaşılıyor.
Sağlıkta bu durum böyle olsa da ekonomide çözüm yine küreselleşmede aranıyor.
Üretimin ve tüketimin devam ettirilmesine odaklanıldı. O nedenle tüm dikkatler aşı ve ilaç çalışmalarına yoğunlaşmış durumda.
Birçoğumuzun içinde taşıdığı “Salgın birkaç aya biter” anlayışının hiç de öyle olmadığı yapılan açıklamalarla daha da iyi anlaşılıyor.
ABD Merkez Bankası Başkanı FED Başkanı Jerome Powell, faizlerin uzun yıllar sıfır seviyesinde kalması gerekeceği sinyalini vermesi ve devletlerin daha fazla elini taşın altına koymak zorunda kalacağı açıklamasını da ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum.
Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın da 2020 enflasyon tahminini düşüren toplantısının da bu anlamda oldukça önemli bir yer edindiğine eminim.
Merkez Bankaları yapıları itibariyle bağımsız olan kurumlar olmasına rağmen böyle dönemlerde hükümetlerle yakın iş birliği içinde olmaları ve ortak hareket etmeleri çok gerekli bir zorunluluk.
Tüm dünya Merkez Bankaları hükümetlere sağlayacakları “geçici” kaynaklar ile bu durumu değiştirebilirler. Gelişmiş birçok ekonomi de zaten bunu yapıyor.
FED herkesi bu krizden kurtaramaz.
Bu nedenle bu noktada benim önerim hem reel ekonomiyi hem de buna bağlı olarak ülkedeki üretimi birden çok alanda tekrar harekete geçirecek nitelikte bulunuyor.
Şöyle ki:
İstanbul’un deprem bölgesinde olması ve Türkiye ekonomisinin yüzde 30’dan fazlasının bu bölgede bulunması olası bir deprem durumunda Türkiye’yi pandemiden çok daha fazla yaralar.
Pandemi dönemini bu anlamda bir fırsat olarak görebiliriz.
Merkez Bankası’ndan ayrılacak uzun dönemli TL fonlamalar ile tüm riskli yapılar TOKİ eliyle gerekli çevre düzenlemeli ile birlikte yapılsın.
İnşaat sektöründeki tüm ürünlerin ülke içerisinde üretilmesi, yeni döviz talebi oluşturmadan iç piyasada ciddi bir canlanmaya dönüşür.
Enerji fiyatlarındaki düşüşün de bu duruma fayda sağlayacağı kesin.
Ayrıca inşaat sektörünün nispeten pandemiden daha az etkilenebilecek şartlarda bulunması, sosyal mesafe kurallarına uygun çalışılması daha mümkün.