Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Eylül 2020

Pandemiden ne öğrendim?

Artık sıradan/olağan gündem olan pandemi en azından yılsonuna kadar bizlerle olmaya devam edecek. Üçüncü faz aşı çalışmaları ümit verici olsa da en iyimser tahminle yılsonunda onaylanması bekleniyor. Bu gelişmeler bize maske-mesafe-temizlik kuralıyla iç içe korumalı günlerin kış aylarında da devam edeceğini söylüyor.

İlk başlarda birkaç ayda kurtulacağımızı düşündüğümüz, aylarca kapandığımız evlerimizden havaların ısınmaya başlamasıyla kurtulacağımız hülyamız boşa düştü düşmesine de dileğimiz en azında 2021’e bu beladan kurtularak başlayabilmek!

Pandemi, toplumsal risk oluşturmaktan çıksa da hepimiz biliyoruz ki artık kişisel ve toplumsal alışkanlıklarımızın bir kısmı değişecek. Küçülen kentler, daha güvenilir ve kontrollü mekânlar, değişen tatil alışkanlıklarımız, başkalaşan eğitim sistemi bu değişikliklerden bazıları olacak. Öte yandan her insanın bünyesinde farklı bir şekilde iz bırakan, her psikolojide değişen oranda harabiyet oluşturan bu süreç ayrıca insanları da kendiliğinden dönüştürecek.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre pandemi dolayısıyla dünya nüfusunun yarısının psikolojisi bozulacak. Ben bu oranın çok iyimser olduğunu, süreci yaşayan her insanın farklı şekillerde bir yara alarak yoluna devam edeceğini düşünüyorum. Mart ayından bu yana bir başkasına dokunmamış, sarılmamış, iki metre mesafeyle-maskeyle iletişim kurabilmiş hangi insan psikolojik sağlığını korumayı başarmıştır? Ya da daha doğru deyişle kim bu süreçten yara almadan, gel-git yaşamadan, sorgulamadan çıkabilir?

Hastalığa yakalananları ayrı yakalanmadan sağsalım çıkabilmişleri ayrı travmalar bekliyor. Bir şekilde kovid ile tanışmış hangi insan iyileşme sürecini ölüm korkusunu hissetmeden, ölümün soğuk nefesini ensesinde duyumsamadan geçirmiş, biyolojik mücadelesini kazanmış olabilir?

Yoğun tempolu çalışırken kovid ile tanışıp hastalığı atlatanlar içerisinde hayat biçimlerini, çalışma tempolarını sorgulayan, işlerinden ayrılıp kendilerine daha fazla zaman ayıracakları bir işte çalışmak istediklerini söyleyen çok sayıda insan var. Yine hastalık sürecini evlerinde oldukça rahat bir şekilde geçirseler de ölüm korkusunu iliklerine kadar hissetmeyen çok az kişi olmuştur. Ölüm korkusuyla gün sayan, her an öleceğim korkusuyla yaşayan ve iyileştikten sonra hayatı, toplumu, yaşam biçimini, insanlarla ilişkilerini sorgulayan çok fazla sayıda insandan bahsediyoruz…

Şurası bir gerçek ki pandemi başta psikolojilerimiz olmak üzere hepimizi bir şekilde etkiledi. Bunun yansımaları biyolojimize, ev düzenimize, sosyal hayatımıza, önceliklerimize düşerek kişiyi pandemi sonrası yeni bir “ben” inşasına götürecektir.

Evden dört ay çıkmayan, sürecin başından bu yana ailesinden kimsenin evine gitmeyen, aile fertleriyle açık mekânlarda görüşmeyi seçen biri olarak sürecin yeniden şekillendireceği kişilerden biri olacağım kesin!

Arkadaşın, dostun, ailenin ne kadar önemli olduğunu, bir kahve içimi muhabbete, sarılmaya, gülmeye ihtiyaç duyan aciz bir insan olarak hayatın sadece ve sadece insanlar ile güzel ve yaşanır olduğunu tecrübe etmiş biri olarak daha insan merkezli bir hayatı istediğimi söyleyebilirim.

Her şey normale dönerse bıkar mıyım kalabalıktan, yorulur muyum insanlar tarafından bilemiyorum!

Bildiğim, Güneş gibi emin olduğum, insanın insana muhtaçlığı! Bildiğim, aile olmadan her yanının eksik ve tamamlanmamış olduğu! Bildiğim, arkadaş ile içilen bir bardak çaya paha biçilemeyeceği! Bildiğim, deniz dalgalarını seyretmenin, bir ağaca dokunmanın bir çiçeği koklamanın, çıplak ayakla toprağı-çimeni hissetmenin bin uzay gezisine bedel hediyeler olduğu! Allah tez zamanda insanlığı bu beladan kurtarsın duama “Hayatınızdaki armağanların sayısını artırsın ve mukim kılsın!” temennimi ekleyerek bitirmek istiyorum! Sağlıcakla, sevdiklerinizle kalın!