Pandemi kuralsız ekonomiyi artırıyor
Kovid-19. tüm dünyayı sarsıcı bir gerçeklikle yüz yüze bıraktı: açlık...
Ekonomilerin gelişmesi, kalkınması için üretim ve tüketim
pazarlarının büyütülmesini temel şart olarak koşan klasik teoriler 1929 Büyük
Buhran’nından sonra yaşadığı farklı krizlerle kendisini geliştirse de temelde
basit bir arz talep döngüsüne dayanmaya devam ediyor.
Önceki krizler, depolamayı bitirecek siparişe
dayalı etkin üretim yöntemini doğurdu.
Maliyetleri daha da aşağı çekmek için ucuz iş gücü
sağlayan ülkelerde üretim yapmak cazip sayılıyordu.
Küreselleşme ile birlikte tedarik zamanı ve ürün arz güvenliği de
denkleme eklenince bir nihani ürünün birden çok ülkede üretilerek başka bir
ülkede montajının yapılması ve oradan da satışa konu pazara sevk edilmesi
yöntemi yayınlaştı.
Üretim yapmak artık bir planlama hâline geldi.
Bilginin hızlı yayılması ve açık kaynakların büyüklüğü
“ticari sır” kavramını oldukça küçük bir alana hapsetti.
Patent saklamak artık sadece silah sanayisinde
kaldı.
Keşfederek piyasaya sunduğunuz ürünün, taklidi çıkmadan
önce teknolojisini yerli işbirlikçi firmalara satarak ikincil kâr elde etmek
bir alışkanlık oldu.
Bu devasa ekonomik döngüyü oluşturan en temel
faktör insanların
çeşitlenerek artan talepleridir.
Firmaların Araştırma Geliştirme departmanları ile bu talebi karşılayacak ürün üretimi ise bu talebin doğal bir sonucu...
Ama pandemi bu döngüyü kıran, üretimdeki çeşitliliği
bitiren ve buna bağlı olarak birçok farklı alandaki ekonomik döngüyü sonlandıran
büyük bir buhran haline geldi.
2021 yılı başında bitmesi için piyasaya yoğun bir
güven pompalayan çevrelere rağmen pandeminin yayılım hızında hiçbir değişiklik
yok.
Artan ölümler ekonomileri durdururken duran
ekonomileri ayakta tutmak için basılan paralar finans sistemlerine akıyor.
Dünya bu sorunu aşabilmek için birçok model önerse
de sorunun temeli olan insan ve insan zaaflarının önüne geçilemiyor.
Pandemiyi yayılmadan bitirmek için ülkemizde birçok
yasak ilan edildi.
Düğünler, nişanlar, kınalar, her türlü spor müsabakalarındaki izleyiciler
vs gibi insanları bir araya getiren her türlü etkinlik birçok yasaklamaya tabi
tutuldu.
Ama ortaya koyulan bu yasaklara riayet etmek
hiç de kolay bir iş değil.
İnsanlar işsiz kalınca aç kalmamak için her şeyi
denemek zorunda kalıyorlar.
Devlet ne kadar yasaklasa da insanların arzu,
istek ve planlarını yok edemez.
Bazıları açlık çekmemek için düğün salonlarında gizli
tertiplenmiş düğünlerde çalışırken bazıları da “Bir daha mı bu dünyaya geleceğim”
diyerek kaybetmişlik duygusuna kapılmamak için oyun havalarıyla pandemiye
meydan okumayı tercih ediyor.
Zor dönem ve zor şartlar.
Ne devlet suçlu ne vatandaş.
Her yasak can kurtarmak için; her ihlal
hayatta kalmak için...
Verilen ekonomik destekler açlığı önlemek için ilaç olsa da
yaranın tümünü kapatmak için asla yeterli olmayacaktır.
Dünyanın rezerv parasına sahip ülkesi ABD bile bu
sorunla baş edemezken, Avrupa Birliği bastığı alternatif rezerv paralar ile
çözüm üretemezken Türkiye’nin kısıtlı kaynaklarla çok bile iş yaptığı
söylenebilir.
***
Yasaları hiçe sayanların yanında fırsatları göremeyenler
de var.
Pandemi nedeniyle sosyal mesafenin kelimenin
tam anlamıyla “hayati” olduğu bir dönemde insanlar toplu taşımalarda hayatlarını
riske atmak yerine az birikimleri ile eski bile olsa bir araba almayı tercih
ettiler.
Alternatif tercihleri olmayanlar toplu taşıma
kullanmaya devam ederken artan talebe ve azalan üretime bağlı olarak fiyatları zirve yapan
otomobillere altarnetif olacak araçların üretilmemesi temel ekonomi bilimindeki
gerçeklere büyük bir tezat teşkil ediyor.
Konfordan ziyade sağlık amaçlı korunma hedefinin
merkeziyle artan araç alım talebini fırsata çevirmek, sermaye sahibi iş
insanlarımızın takdirine kalmış.
Pandemi döneminde ekonomik atılım yapmak
isteyenlere sesleniyorum: İki kişilik dizel veya benzinle çalışan motorlu araçlar
piyasada aranan ürünlerdir. Bir an önce kolları sıvamak gerekiyor.