Paket: Varlar ve Yoklar
Geçen yazımızda demokratikleşme paketini bazı boyutlarıyla değerlendirmiştik. Şimdi paketin kapsadığı birkaç konu ve kapsamadıkları üzerindeki bazı analizlerimizle devam edebiliriz. Bu paketin aslında kısmi olarak bazı taleplerin önünü açtığını; yoksa idealda bir devrim niteliğinde olmadığını belirtmemiz gerekir. Fakat müzmin muhaliflerin dediği gibi de sıfırlamamak lazımdır.
Öncelikle artık kangren haline gelmiş olan kılık kıyafet ve başörtüsü konusundaki tartışmalara bir son vermek lazımdır. Doğrusu paketin başörtüsü konusunda bazı muğlaklıklar taşıdığını söylemiştim. Bunu tekrar belirtiyorum. Öğrencileri (liseleri de dahil olmak üzere) kapsayıp kapsamadığını paketten net olarak anlamıyoruz. Öte yandan asker, polis ve yargıda başörtüsüne serbestlik tanınmamasının hiçbir ikna edici yönü yok benim için. Yetkililerin, bunlarla ilgili düzenlemeleri kurumlara bırakması, doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü bir uygulamanın kanundan güç alması gerekir. Yoksa geçmiş zamanda olduğu gibi onunla ilgili tartışmalar bitmez. Diğer yandan bu kurumların devre dışı bırakılması, eşitlik ilkesi açısından da kabul edilemez.
Kılık kıyafet konusunda ülkemizde acaip bir tedirginlik var. Sanki serbestlik geldiğinde herkes düzeni bozup, kafasına buyruk davranacakmış gibi. Ama bu iş gündelik hayatın içinde böyle olmaz. Kendi dengesini bulur. O açıdan özgürlüklerin genişletilmesinden korkmamak lazımdır.
Bir başka konu nefret suçlarıyla ilgilidir. Böyle bir yasanın çok doğru olduğu kanaatinde değilim açıkçası. Çünkü bu, egemen olanların oldukça yorumsamacı bir biçimde her şeyi nefret kapsamı içine alabileceği gibi bir durumu sonuçlar. Yargı kanalları spekülatif davaların muhatabı olabilir. En nihayetinde bu durum, Türkiye'nin konuşamaması anlamına gelir. Bununla hakaret ve aşağılamanın serbest olması gibi bir şeyi öneriyor değilim. Konusu ne olursa olsun, kişilerin, etnik, mezhebi, dinsel farklılıkların bahane edilerek sövülmesi ve aşağılanması, bazı tarihsel şahsiyetlere küfredilmesi somut ifadeler ve uygulamalar söz konusu olduğunda düşünsel farklılıklar gözetilmeksizin ceza verilebilir. Ana nefret suçları, kimi uygulamalarına bakıldığında bazı kelimeleri yasaklama, ilmi araştırmamalarda bile bunların konuşulamaması gibi sonuçları doğurmaktadır. Bu sebeple bu konuda dikkatli olunmalıdır.
Paket, şahsi kanaatimce öncelikle Anayasaya da girecek biçimde, bu ülkede hangi temel haklar ve sınırlar üzerine vatandaşlık konseptinin oturtulacağı; özgürlük, hak ve sorumlulukların sınırları gibi bir konsepti genel olarak belirlememekte; bu açıdan sadece belirli konular üzerine düzenleme öngörmekle yetinmektedir. Halbuki bunların belirlenmesi hayati derecede önem kazanmaktadır. Türkiye'nin problemi; uygulamaların konjonktürel kalması, iktidara göre değişebilmesidir. Bundan dolayı temeli sağlam kanuni temellere ihtiyaç vardır.
Bu arada Aleviler ve daha başka inanç gruplarıyla ilgili dzüenlemelerin de pakatte yer almadığını gördük. Gerçi yetkililer, Alevilerle ilgili açılımların devam ettiğini ve daha sonra açıklanacağını duyurdular. Bunu doğrusu gelecek zamanlarda göreceğiz.
Diğer yandan benim şahsi kanaatimce paketin en büyük eksikliği geleceğe dair toplumun alt ve orta sınıflarında ekonomik anlamda nasıl bir iyileştirme yapılacağına dair hiçbir şeyin olmamasıdır. Belki bazıları, ekonominin demokratikleşmeyle ne ilgisi var diyecekler. Ancak ilkesel olarak sunulan açılım ve imkanların kullanılması, ekonomik özgürlükle son derece ilintilidir. Hükümet henüz, bu ülkedeki refah artışını orta ve alt sınıflara doğru yayabilmiş değildir. Bu uzun vadede önemli bir sorundur. Diğer yandan olabildiğince çok insanın karnının doyurulması öncelendiği bir mentaliteyle devlette iş ve istihdam alanları açmaya çalışılmakta; ancak ücret politikaları kendi içerisindeki uygun hiyerarşiyi de kaybetmektedir. Bu konuda çok önemli sorunlar hala yaşanmaya devam etmektedir.