Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.04
Gram Altın
2989.50
BIST 100
9504.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Nisan 2020

Pakdemirli’nin zor görevi

İnsanlar yerli ve milli tarımın, ekmek ve suyun hayati önemini tam anlamıyla ancak Covid-19 musibetinden sonra kavradı. Kısa bir sürelik sokağa çıkma yasağında bile yüz binler ekmek fırınlarına ve marketlere saldırdı. Beyaz eşya ve mobilya mağazalarına değil. Kabul edelim ki yıllar boyunca toplumun geniş kesimlerince tarımın önemi unutuldu. Tarımda çalışanlar milli gelirden en az payı alanlar oldu. Çiftçilik, çobanlık doğrudan fakirlik ve hor görülme anlamına geliyordu. Milli gelir istatistiklerine baktığımızda milli gelirden en düşük payı tarım kesiminin aldığını gördük.

Ülkemizde de gelişmiş Batı ülkelerinde çiftçi nüfusunun toplam nüfusa oranı göz önüne alınarak verimlilik kıyaslamaları yapılır ve tarım sektörünün aslında ne kadar verimsiz olduğundan falan bahsedilir. Oysa ki tarım, coğrafya, ekoloji ve iklimin insan sermayesi ile birleşmesiyle yöreye göre şekil alabilir. Tarımın özü fotosentezdir. Fotosentez ise karbondioksit ve suyun bir araya gelerek güneş ışığı ile gerçekleştirdiği ve sonunda ortaya şeker çıkardığı bir süreçtir. Şöyle diyelim ne kadar su o kadar ürün.

Çiftçilerimiz tarlada, serada, ahırda çalışıyor. Şu an için bir gıda krizi öngörülmüyor. Koronavirüs ne kadar etkisini sürdürecek bilmiyoruz. Tarımda ne kadar kendimize yeterliyiz? Ambarlarımız ne kadar dolu ve ambarda bulunan ürün çeşitliliği ne düzeydedir? Sebze ve meyvemiz bol, bunu biliyoruz. Hububat eh işte, ama özellikle hayvancılıkta ve bakliyatta ciddi bir sorunla karşı karşıya kalmamak için özellikle boş yer bırakmadan arazilerimizi ekmemiz gerekiyor. Bu döneme özel mevzuat kısa yolları oluşturularak atıl hazine arazilerinin ekilmesi gerekir. Ya da DSİ’nin baraj gölü sınırları içinde olup barajın kuyruk bölgesinde yer alan, barajların su seviyesi aşağı indiği için açığa çıkan yüzbinlerce dönüm verimli tarım arazileri boş duracağına ivedi bir düzenlemeyle ekilmeye başlamalıdır. Yaz için bu alanlara silajlık mısır ekilmesi mutlaka şarttır. Hayvan yeminde sorun riski büyük.

Türkiye tavuk ve hayvan yemi alanında ciddi ölçüde soya ve mısır başta olmak üzere ciddi ithalat rakamlarına sahip. Bu krizin uzaması durumunda bu ürünler ithalat yoluyla gelmezse silolar boşaldığında hayvanların yiyeceği yem kalmayabilir. Aman dikkat! Boş tarla kalmasın. Sadece Kızılırmak üzerinde kurulan baraj gölü sahalarında ortaya çıkan atıl tarım arazileri miktarı devasa boyutta. Bakanlık bunu hızlıca değerlendirmeli. Destekleme politikalarının karmaşık bürokratik süreçlerden sıyrılarak ülkenin ihtiyacı olan alanlarda doğrudan üretimi artırıcı politikalara dönüşmesi şarttır. Ülke genelinde çiftçi kayıt sistemine kayıtlı olan araziler yüzde elli düzeyinde. Kaldı ki yüzde elli kayıtlılığın belki yarısı üreten çiftçiye değil toprak sahibine ait.

Simsarların eskiden köylünün elinden deri parasına oğlağı, oğlak parasına sürüsünü aldığı günlerdi. Değer zinciri halen çiftçiyi ezen bir durumda. Çiftçinin 1 liraya sattığı ürün tüketiciye en az 3 liraya ulaşıyor. Öyle bir yeni sistem kurmalıyız ki çiftçi ürünü 1,5 liraya satabilmeli, tüketici ürünü 2 liraya alabilmeli. Bizim arazimiz çoğunlukta dağlık, bizim coğrafyamız zor. Avrupa gibi, Amerika gibi tarımsal mekanizasyona her yerimiz uygun değil. Bizim ülkemizin dağlık coğrafyasını geniş çiftçi gruplarıyla işletebilmemiz mümkün. Bu şekilde çok sayıda aile çiftçiliği sayesinde dünyanın organik ürün merkezi olabiliriz.

Tarım ve Orman Bakanlığı sulama altyapısı yatırımlarını ön plana alırken, orman ürünleri geliştirmeli, girdi maliyetlerini düşürmeli, satışta simsarlar dönemi tedrici olarak kaldırılmalı ve kooperatifler dönemi başlamalı. Dünya piyasalarında değeri olan ürünlerin ekilmesini teşvik etmeli ve markalaşma, satış organizasyonlarını yapmalı. Sadece sarımsak dünya pazarı 30 milyar dolar. Türkiye neden gen kaynağı olduğu sarımsakta dünya lideri olmasın. Ama şimdi kendi ürünümüz sarımsağı dahi Çin’den getirir olmuşuz. Böyle birçok ürün var. Bu şekilde spesifik ürünleri çiftçi devlet el ele dünya pazarlarına sunmalı. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir PAKDEMİRLİ göreve geldiği günden bu tarafa çok sayıda çalışma yaptı. Önce İthalat ve rant odaklı düşünen teknik adamlar, bürokratlar yerine ihracat odaklı düşünen yerli ve milli isimleri kadrosunda ön plana almalı. Ben biliyorum ki teşkilatın içinde ne cevherler var. Türkiye, işin ehli, birikim ve tecrübesi olan yerli ve milli bu cevherlerle tarımda bir destan yazabilir.