Paha biçilemez hazinelerimizin olduğu kütüphaneye girdik
Hazine deyince aklımıza ne geliyor, altın gümüş mü? Hayır! En önemli hazine kültürdür. İşte çok kıymetli el emeği göz nuru eserlerin bulunduğu bir kütüphaneden bahsetmek istiyorum sizlere Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi. Bir ülkenin tarihinin, hafızasının bulunduğu gerçekten görülmeye değer bir yer. Türkiye'nin en zengin yazma eser kütüphanesidir. Bağlı kütüphanelerle birlikte 101.451 cilt yazma ve 78.034 cilt basma eser bulunmaktadır. Kütüphanede okuma salonundan eserlerin dijital görüntülerine, hafta içi ve hafta sonu 08:30 - 17:00 saatleri arasında ulaşabilirsiniz. Eserlerin dijital kopyaları hafta içi 09:00 - 13:00 ve 13:30 - 16:30 arasında verilmektedir.
Diyeceksiniz ki niye bu kadar geç kaldın Fahri abi daha önce
niye görmedin. Bugün anca nasip oldu, rica ettik ve için görmeyi. İnşallah bu
değerli kitaplardan, akademisyenlerimiz istifade eder ve günümüze yararlı
olacak faydalı bilgileri bizlere aktarırlar. Burada çalışan emeği geçen herkese
teşekkürler.
BİRÇOK KÜTÜPHANEDEN GELEN KİTAPLAR TOPLANDI
Süleymaniye Külliyesi’nin birinci ve ikinci medreselerinin
kitaplık haline getirilmesiyle meydana gelen, değerli yazma ve basma eser
koleksiyonlarının bulunduğu Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi,
İstanbul’un çeşitli semtlerinde mevcut kütüphanelerdeki kitapların bir araya
toplanmasıyla oluşmuştur. Büyük çoğunluğu İstanbul’da bulunan, Anadolu’nun
çeşitli vilâyetlerinde kurulan ve hemen hemen tamamı vakıf olan kütüphaneler,
çeşitli sebeplerle kendi binalarını ve içindeki kitapları koruyamaz veya hizmet
veremez hale gelince Evkaf Nezâreti kıymetli eserleri bir binada toplamaya
karar vermiştir.
Bazı kitaplar, I. Dünya Savaşı sebebiyle 1914 yılında
Sultanselim’de Medresetü’l-mütehassısîn’e nakledilmiştir (İlmiyye Salnâmesi, s.
191). Bununla birlikte yeni bina arayışları sürmüş, eski sadrazamlardan Âlî
Paşa’nın Mercan’da yanan konağının arsası üzerine bir kütüphane yapılması
düşünülmüşse de malî imkânsızlık yüzünden bu gerçekleşmemiştir. Nihayet
kitapların Süleymaniye medreselerinde toplanmasına karar verilmiş,
Medresetü’l-mütehassısîn’e götürülen kitaplar Süleymaniye Camii içindeki
kitaplarla birlikte külliyenin ikinci medresesine konulmuştur. Böylece 1918
yılında Süleymaniye Umumi Kütüphanesi ortaya çıkmıştır. Kütüphaneye Süleymaniye
adının verilmesinde, içerisinde bulunduğu külliyenin yanı sıra camiden gelen ve
kütüphanenin çekirdeğini oluşturan Süleymaniye koleksiyonunun da payı vardır.
CAMİ AÇILDIKTAN SONRA KÜTÜPHANE
İLAVE EDİLDİ
Süleymaniye Külliyesi’nin tesisi sırasında burada kütüphane binası yoktu.
Vakfiyede, “Medâris-i mezbûreye kütüb tedârik olundukta hâfız-ı kütüb ve
kâtib-i kütüb vüzerâ-i izâm-i zevi’l-ihtirâm ma‘rifetiyle ta‘yin ve vazifeleri
tebyin oluna” denilmektedir (Süleymaniye Vakfiyesi, s. 42). Külliyenin 1557’de
hizmete açılmasından birkaç yıl sonra buraya saray kütüphanesinden bazı
kitapların gönderilmeye başlandığı, böylece kütüphanenin temellerinin atıldığı
belirtilmektedir. Zamanla caminin içinde biriken ve giderek çoğalan kitaplar,
I. Mahmud devrinde Sadrazam Köse Mustafa Bâhir Paşa zamanında 1165’te (1751-52)
cami içerisinde sağ taraf revak altı demir parmaklıklarla çevrilerek
oluşturulan yere konulmuştu. Devr-i Hamîdî fihristleri adıyla bilinen seriden
olan Defter-i Kütübhâne-i Süleymâniyye adlı eserde (İstanbul 1310) kütüphanenin
tesis tarihi 1280 (1863-64) diye kayıtlı ise de aynı fihristin sonunda yer
alan, “… hulâsa defterinde muharrer olduğu veçhile bin iki yüz seksen tarihinde
yazılıp kütüphanede bulunan deftere tatbiken …” ifadesinden bunun kitapların
deftere kayıt tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
TÜM DEĞERLİ KİTAPLAR BURADA
TOPLANDI
Bugünkü Süleymaniye Kütüphanesi
kurulurken cami içerisindeki kütüphane yanında Medresetü’l-mütehassısîn’e
nakledilen Âşir Efendi, Beşir Ağa, Çelebi Abdullah Efendi, Çorlulu Ali Paşa,
Damad İbrâhim Paşa, Esad Efendi, Hâfız Ahmed Paşa, Kılıç Ali Paşa, Lâleli,
Mesih Paşa, Molla Çelebi kütüphaneleri 1918’de bir araya getirilmiştir.
Kütüphanenin ilk müdürü Kırım muhacirlerinden Mûsâ Akyiğitzâde, ikinci müdür
Cevdet Bey’dir. Vakıflar tarafından yönetilen kütüphaneler, 1924 yılında
Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu ile Maarif Vekâleti’ne bağlanınca cami, tekke ve
medreselerde bulunan kitaplıklardan bazıları Süleymaniye Umumi Kütüphanesi’ne,
diğerleri kendi bölgelerine yakın Eyüp’te Hüsrev Paşa, Çarşamba’da Murad
Mollla, Lâleli’de Râgıb Paşa, Üsküdar’da Hacı Selim Ağa kütüphanelerine
nakledilmiştir. Küçük ölçülerde yapılmış, bazılarının memur odaları dahi
olmayan bu kuruluşlar yeni gelen kitaplar sebebiyle işlev göremez, kitapların
bakımını yapamaz hale gelince bunlar da Süleymaniye Külliyesi ikinci
medresesine getirilmiştir.
Birinci medrese önce, Hamdullah Subhi’nin (Tanrıöver) Maarif
vekilliği zamanında Halil Ethem Bey’in başkanlığında kurulan heyet tarafından
Ankara Etnografya Müzesi için biriktirilip hazırlanan müzelik eşyaya
ayrılmışken Ankara’da Etnografya Müzesi binasının yapımı tamamlanıp koleksiyon
1927’de oraya gönderilince burası Süleymaniye Kütüphanesi Müdürlüğü idaresine
verilmiştir. Birinci medresenin güneye doğru uzantısında yer alan sıbyan
mektebi de 1957’de çocuk kütüphanesi olarak hizmete açılmış, ancak çevrenin iş
yerlerine dönüşmesi üzerine bu kütüphane 1980’de kapatılmıştır. Kütüphane
oluştuktan sonra meslek içi eğitim kurslarının ilki 15 Eylül 1341 (15 Eylül
1925) tarihinde açılmış, kursta İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi müdürü Ethem
Fehmi (Karatay) ve müfettiş Ahmed Tevfik Bey ders vermiştir.
Zamanımızda Süleymaniye Kütüphanesi, Türk-İslâm kültürünün ana kaynaklarından
olan yazma ve Arap harfli eski basma eserleri bünyesinde barındıran, yerli ve
yabancı araştırmacılara uluslararası düzeyde hizmet veren bir kuruluş
durumundadır. İçerisinde hayır sever kişilerin ve Fâtih, Hamidiye, Sultan
Ahmed, I. Mahmud tarafından kurulan Ayasofya ve Lâleli gibi padişah
kütüphanelerinin de bulunduğu 152 koleksiyon mevcuttur. Kütüphanede cilt,
tezhip, minyatür, hat ve ebru gibi geleneksel sanatların en güzel örneklerini
görmek mümkündür. Bu eserler içerisinde tarihi çok eski, müellif hattı, dünyada
tek nüsha veya sultanlara ithaf edilmiş çok değerli yazmalar bulunmaktadır.
Kütüphaneye satın alma veya bağış yoluyla gelen kitapların
işlemleri tamamlandıktan sonra bunların “yazma bağışlar”, “basma bağışlar”,
“yabancı diller” bölümlerine kayıtları yapılmaktadır. Bağış olarak gelen
kitaplar belirli bir sayının üzerinde olursa bağış yapanın adına bölüm açılır.