Özümüze dönelim
Minare, ezan ve namazı ruhuna derç ederek bir medeniyet oluşturan İslam coğrafyasında, bugün kan, gözyaşı ve zulüm eksik olmuyor.
Bu coğrafyada zulmün miladı şüphesiz ki Osmanlı’nın yıkılışıdır. Osmanlı deyince hemen aklınıza bir ailenin saltanatı gelmesin. Türk’ün ruhuna işleyen İslam anlayışıyla insanlığa hizmet ideali olan İlay-i Kelimetullah ülküsü Osmanlı medeniyetinin özüydü. Bu anlayış hayatlarımızdan kaldırıldığı için Müslümanların acıları bitmiyor. Osmanlının temsil ettiği bu ülkü yok edildiği için Müslümanlar bölük pörçük ve birçokları birbirlerini düşman olarak görüyor.
Güzel nara, güzel ses ile ezanın insanlığı Allah’ın yüceliğine ve Kelime-i Tevhid’e çağrıldığı minareden kulaklarımıza gelen namaz davetine Müslümanlar dün ve bugün hakkıyla icabet etselerdi belki de bu medeniyet yıkılmayacak ve bu musibetler başımıza gelmeyecekti.
Allah en büyüktür, Allah’tan başka ibadet edilecek kimse yoktur çağrısı, ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz niyazını günlük hayatlarımızdan uzak tuttuğumuz kadar belalara, musibetlere duçar oluyor, yardımı ise BM’den, uluslararası toplumdan, ABD’den, Rusya’dan, dolardan, McKinsey’den, CİA’dan, Mossad’dan, ABD’nin desteği olmasa iki hafta tahtında duramayacak Suud Kralından, Darbeci Sisi’den, Merkel’den, AB’den bekliyoruz.
Ezan’ın okunduğu, namazın kılındığı her yerin İslam olacağı, emin yer olacağı gerçeğini inkâr edercesine, topraklarımızda zulümler ve cinayetler birbirini kovalıyor. İslam âleminin başsızlığı yüzünden bugün 30 milyon Müslüman Türk’ün yaşadığı Doğu Türkistan’ın Sincan bölgesinde zulümlere dikkat çekmek için ABD’de imza kampanyası yapılıyor. Arakan’da ki soykırımın cezalandırılması için İngilizlerden onay bekleniyor. Suriye ve Irak’ta PKK/PYD hainleri eliyle camilerimizin yıkılarak yerine kiliselerin yapılmasını seyrediyoruz. Filistin’de yapılan zulümlere karşı yaptığımız ise birkaç demeçten öteye geçmiyor. Oysa tek millet olan küfrün amacı, Kudüs’te ezanı yasaklamak, Sincan ve Arakan’da Müslümanların ve İslam’ın izini silmek. Haçlı güruhunun içimizdeki taşeronu PKK’lı hainlerin hendek olaylarında 120 camiyi tahrip etmeleri, Suriye’de törenle kiliseler açmaları, domuz eti yemeleri, Almanya’da Kuran eğitimi veren ve namaz kılınan camilere saldırmalarını tesadüf mü sanıyorsunuz?
ABD, Brunson krizinden sonra Kaşıkçı muammasını bir fitne gibi içimize soktu. Suudi Arabistan ile Türkiye, Suud kökenli Amerika pasaportlu Kaşıkçı’nın akıbeti için karşı karşıya. Oyunu kuran şeytan Müslümanların vahdet, tek millet olmasını engellemek için kah insan hakları söylemiyle sözde, Müslümanların yanında görünüyor, kah taşeronlarına saldırtıp “Biz sizin yanınızdayız” diyor, kah pervasızca kendi saldırıyor. Kah ırkçılığı, kah etnisiteyi, kah cemaatleri, kah mezhepleri, kah ırkçılığı kullanıyor. Uşaklarını ise para, makam ve gelecek vaadiyle aleyhimize çalıştırıyor. Ve bir Osmanlı olmadığı için habire patinaj yapıp duruyoruz. Birbirimizi yiyoruz. Osmanlı’nın en kötü zamanında 1 Osmanlı Lirası 3.7 dolar, 18.45 mark idi. Orta Asya’dan Avrupa’nın içlerine, Afrika’nın ortasına kadar, canlarını ve mallarını İlay-i Kelimetullah yolunda feda etmek için halifenin ağzından çıkacak söze bakan milyonlar vardı. Biz ise, ekonomimize yabancı kaynağın gelmesi için McKisney’in vereceği olumlu rapora bakacak kadar zaman zaman gaflete düşüyoruz.
Sular hep aktı geçti
Kurudu vakti geçti
Nice han, nice sultan
Tahtı bıraktı geçti
Dünya bir penceredir
Her gelen baktı geçti.
Allahın selamı ve bereketi üzerinize olsun.