Özgüvenlerin Başarısı\u2026
"u2026u2026 Yeni Başbakanımız da şuana kadar "icracı" kişiliği ile öne çıktı.
Büyükşehir belediye başkanlığından bu yana Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber olan Sayın Başbakanımız arasında güçlü ve koordineli bir çalışmanın olacağını düşünüyorum.
"İcracılık", "rasyonel düşünme" veu2026 ve "sonuç" (yani ille de sonuç; mutlaka sonuç) en önemli özellikleri.
Yani uyum ve koordinasyon için ortak özellikler varu2026 ve aynıu2026
Dolayısıyla sonuçların ve başarıların olduğu bir süreç yakalanacaktır."
Yukarıdaki alıntı, 26.05.2016 tarihli köşemde yaptığım değerlendirmeden bir pasaj.
Aynı yazıda; Sayın Cumhurbaşkanımızla uyumlu çalışılmadığı sürece yeni sinerjilerin ve yeni başarı hikayelerinin yakalanamayacağını "mefhum-u muhalifle" dile getirmiştim.
Akıl ve yürek birlikteliğinin ardından gelen uyumla yeni sinerjinin meyvelerini "dış politikada" görmeye başladık.
Ocak 2009'daki "one minute" olayı her yönüyle "ezber bozan bir hadiseydi."
Sayın Cumhurbaşkanımız, insanlığın dili olmuş, milyarların ve vicdanların söylemek istediklerini söylemişti. Hem de tabuları yıkarak.
Olayın akabinde TV kanallarında kısa bir sörf yapmış ve birçok kanalın, politikacının ve yorumcunun karşı tarafın İsrail olması kaygısıyla paniğine şahit olmuştum.
Aynı zamanda uluslararası ilişkiler mezunu olmam sebebiyle bazı arkadaşlarım beni aramış ve yaşanan olaya nasıl baktığımı sormuşlardı.
Hepsine aynı cümleyi tekrarlamıştım: "Yaklaşık 200 yıldır kaybettiğimiz milletimizin özgüveni yerine geldi, herkese hayırlı olsun."
Daha sonra İsrail, "one minute" olayının intikamını almak istercesine tamamıyla uluslararası sularda ve tamamıyla milletlerarası hukuka aykırı olarak Mavi Marmara saldırısını gerçekleştirmişti.
Bu vakıadan sonra Türkiye resmi ilişkilerini asgari düzeye indirmiş ve normalleşmenin olabilmesi için üç şartının kayıtsız ve şartsız yerine getirilmesinin zorunluluk olduğunu deklare etmişti.
Sonrasıu2026 Sonrasında ilişkiler bozuldu. Monşerler, panikleri ve kıyametleri oynadı.
Ama onların dediği, daha doğrusu istediği gibi olmadı. Çünkü Türkiye istek ve taleplerinde hem hukuki hem insani anlamda yerden göğe kadar haklıydı.
Haklılığını her fırsatta her ortamda gür sesle dile getirdiu2026 Anlattıu2026
Dile getirirken de deyim yerindeyse pervasızca yaptı. Zira haklıydı.
Evet!..
Bu milletin özü, hiçbir zaman zulmedenlerden olmamıştır ki, bir yarası olsun.
Bu sebeple; bu haksızlığı gocunmadan cesurca her platformda anlattık.
Yazımı hazırladığım esnada İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi için mutabakat sağlanmış ve karşılıklı olarak dünya kamuoyuna deklare edilmişti.
Sayın Erdoğan'ın öncülüğünde gerçekleştirdiğimiz birinci milli özgüven olayı başarıyla neticelendirilmiştir.
Milletimize tekrar hayırlı olsun. Bunun olumlu neticelerini özellikle çocuklarımız çok daha iyi görecek ve yaşayacaktıru2026
Yeni Başbakanımızla gelen yeni sinerji neticesinde ikinci milli özgüven olarak gördüğüm Rusya uçak krizini çözmek için de Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında Türkiye girişimde bulunmuş ve pozitif karşılık görmüştür.
Bu sorunu da başarıyla sonuçlandıracağımızı düşünüyorum.
Çünkü Türkiye olarak bu hususta da her anlamda yine haklıyız.
Zira Türkiye'nin Suriye sınırına ilişkin değişen "angajman kuralları" tüm dünyaya ilan edildiği gibi olaydan önce Rusya'ya da uluslararası hukuka uygun olarak bildirilmiş ve hava sahası ihlallerinin son operasyonlarda defalarca yapılması üzerine Rusya birçok kez uyarılmıştı.
G20 zirvesinde de bizzat en yetkili ağızdan Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yine Rusya'nın en yetkilisine Sayın Putin'e iletilmişti. Ve hava sahası ihlallerine dikkatleri çekilmişti.
Olay esnasında 5 dakika içinde Rusya uçağı tam 10 kez uyarılmıştı. Ancak ikazlara rağmen Suriye sınırına geri dönmemesi sebebiyle düşürülmüştü.
Olayın seyri, aşamaları ve vukuu "Devletler Umumi Hukukuna" uygun.
Yani Devletler Genel Hukukuna göre Türkiye tamamıyla haklı.
Türkiye egemen olduğu hava sahasını hakimiyet ve koruma ilkelerine göre muhafaza etmiştir.
İki ülke arasındaki dış ticaret hacmi yaklaşık 30 milyar dolar seviyesindeyken bu sorunun olağan seyrine bırakılması düşünülemez ve öylede olduu2026
Yazımı hazırladığım esnada Sayın Binali Yıldırım'ın ağzından Mısır ile olan sorunların çözümü için de girişimde bulunulacağı sinyali verildi.
Hayatta hiçbir şey çözümsüz değil.
Her ne kadar iktidar olarak hak etmeseler de Mısır halkının ve özellikle ihracatçılarımızın zarar görmemesi açısından bu sorun da rahatlıkla çözülebiliru2026
Tabi, tüm bu sorunlar aşılırken; ekonomik sıkıntıların ortadan kalkacağı ve kazanımların kaçınılmaz olacağı da şüphesizu2026