Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Ekim 2022

Özgüvenle Türkiye yüzyılları

29 Ekim 1923…

99 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran irade, bugün yüzyıllık projelere imza atıyor.

30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi ile ordusu dağıtılmış millet, tam beş yıl sonra devletini kurmuştur.

Cumhuriyetin 29 Ekim’de ilanı, işgalcilere indirilmiş tokattır.

Mondros da emperyalistlerin “Türk Demokrasi Projesi” idi.

Türkiye’ye demokrasi getirmesini bekledikleri emperyalistlerin kapılarında bekleşenlerin iflah olmaz vesayet hastalığı renk ve şekil değiştirerek devam ediyor.

“Biz adam olmayız.”a inandırılmışlar,“eksen kayması” en büyük korkuları.

Tanzimat aydınlarının alametifarikası olan bu mankurtizm Osmanlı’yı çökerttiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesine de engel oldu.

İstiklâl Harbi’nin en büyük düşmanı işte bu Mandacı zihniyetti.

Milletin istiklâli, 30 Ekim 1918’de peşkeş çekildi. Yüz binlerce şehidin, gazinin canı ve kanının boşa gittiği” duygusuna itilen halk orta yerde kalakaldı.

Devleti teslim edenler, üç gün sonra (2 Kasım 1918) yurt dışına kaçtılar.

Fakat ne gariptir ki “adalet, eşitlik, kardeşlik, özgürlük sloganlarıyla iş birliği yaptıkları terör örgütlerinin kurşunlarıyla da can verdiler.

Halbuki meşrutiyeti birlikte ilan etmişler, Hürriyet Bayramı kutlamalarında birlikte nutuklar atmışlardı.

Uzun sürmedi. On yıl içinde Balkanlar’dan Yemen’e Kafkaslardan, Afrika’ya hükmeden devletin başkenti de işgal edildi.

Ordusuz ve başsız bir millet…

İstiklâl ve Manda…

İki cepheye ayrılmış bir toplum oluşturdular. Düşmandan daha tehlikeli bir durumdu.

İşte bundan dolayı İstiklâl Marşı “ Korkma”diye başlıyor.

Millete özgüven vermek için tarihinden, inancından örnekler veriliyor.

Millet, liderine güvenirse, hiçbir fedakârlıktan çekinmez, hiçbir şeyden de korkmaz.

İstiklâlini kazanmadan İstiklâl Marşını yazmış tek milletiz.

Ya istiklâl ya ölüm, diyerek yapılan mücadelenin sonucunda Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi.

99’uncu yılındayız.

Millet olarak yaşadıklarımızdan ibret almalıyız.

Bugünün meseleleri o günlerden kalma…

Mondros’la emellerine ulaşamayanlar, anarşiyle, terörle, ekonomik yaptırımlarla, siyasi baskılarla, darbelerle bizi oyaladılar, gerilettiler, değerleri aşındırdılar.

Medeniyet mirasımızı “çağdışı” yaftasıyla yozlaştırma girişimlerinden vazgeçmediler.

Mehmet Akif’in: “Kızımın iffeti batmakta rezilin gözüne / Acırım, tükürüğe billahi tükürsem yüzüne” ifadesi, bugün de güncel değil mi?

1918’de bitmedi, ihanet…

Cepheler açık: Çanakkale, Suriye, Irak, Yemen, Libya, Kafkas, Balkanlar…

Türkiye’nin terörle mücadelesi,işgalcilerle mücadelesidir.

Terör örgütlerini kara gücü olarak kullanıyorlar.

Daha üç yıl önce bugünlerde Barış Pınarı Harekâtı’nı durdurabilmek için ABD ve yandaşları mektupla ve sözde barış bildirileriyle Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit ediyorlardı.

9 Ekim 2019’da ABD Başkanı Donald Trump’ın mektubundan iki ay sonra Joe Biden da birilerine Türkiye’yi yönetme vaadinde bulunuyordu.

Türkiye bu tehditlere boyun eğmedi; operasyonunu başlattı.

27 Kasım 2019’da da Mavi Vatan’daki haklarını korumak için Libya ile Deniz Yetki Anlaşması’nı imzaladı.

Türkiye, bugün alt yapısını büyük ölçüde tamamlamış, kendi savunma sanayini kurma yolunda çok büyük mesafe kat etmiş, kendi otomobilini üretecek duruma gelmiştir.

Bu kolay olmadı; maddi, manevi bedeller ödedi.

Özgüvenini kaybetmedi, basiretiyle en doğru kararlarını verdi.

“Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini.../ 
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini? / Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini / Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; / Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!”

Türkiye’nin yüzyılları…

Özgüvenle…