Özgürlüksüz demokrasi olur mu?
Yaşama
kültürü, demokrasiye, barışa ve özgürlüğe dayanır. Hayat, doğa ve insan yerine
ölümü, talanı ve yanılsamaları yücelten ölüm kültürü, demokrasiden, özgürlükten
ve barıştan nefret etmektedir. Despotizme, köleciliğe, dilenciliğe,
eşitsizliğe, çatışmaya, ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe dayanan ölüm kültüründe
demokrasinin ve özgürlüğün yeşermesi, dirilmesi ve gelişmesi mümkün değildir.
Demokrasi
ve özgürlüğün merkezinde ve temelinde insan vardır. İnsanları ırk, din, cinsiyet,
dil ve milliyet temelinde ötekileştiren ve kategorize eden bütün yaklaşımların
ve uygulamaların sonu, yıkım, çatışma, yolsuzluk, yoksulluk ve despotizmdir.
Nasyonalizm, demokrasinin, özgürlüğün ve insanlığın en büyük düşmanıdır. Nasyonalizm, demokrasiyi, hukuku ve barışı
yıktığı gibi, kriz ve çöküş içinde bulunan hiçbir toplum için de çıkış yolu
değildir. Nasyonalizm, çöküştür, çıkış ve çözüm yolu değildir. Nasyonalizm,
tünelin sonunda ışığın görünmesi değil, dünyanın tam bir karanlığa, kirliliğe
ve kanlılığa mahkum olması anlamına gelmektedir. Demokrasi ve özgürlüğün hakim
olması için, hiçbir şekilde nasyonalizme geçit verilmemesi lazımdır.
Demokraside
çoğunluğun tercihi önemlidir, ama yeterli değildir. Yönetimin asli görevi,
insanların hayat, özgürlük ve mülkiyet
haklarının güvenliğini korumaktır. İnsan
onurunu ve özgürlüğünü koruduğu sürece demokrasi, gerçek anlamda demokrasidir.
İnsan onurunu ve özgürlüklerini güvence altına almayan ve ihlal eden bütün
yönetimler, demokratik değil, despotik, otoriter ve totaliterdirler. Demokrasi
ve özgürlük birbirinden ayrılamaz. Çoğunluğun iradesi adına çoğunluk adına bir tiranlık
her an kurulabilir. Demokrasi,
çoğunluğun tercihinin değerli olduğu, hukuk çerçevesinde insan hak ve
özgürlüklerinin korunduğu sistemdir. Özgürlük olmadan demokrasi olmaz.
Özgürlüğün olmadığı yerde demokrasi yerine despotizm hakim olur. Demokrasinin
standardı özgürlüktür. Demokrasinin amacı, çoğunluk hakimiyetini sağlamak
değil, insan haklarını ve özgürlüklerini korumaktır.
Özgürlüğün
merkezi bireydir. Demokrasinin varlık nedeni, bireysel hak ve özgürlüklerin
korunmasıdır. Bireysel hakların, mülkiyet haklarının, din ve vicdan
özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün, kadın-erkek eşitliğinin, din ve devlet
işlerinin birbirinden ayrılmasının, denge ve denetleme mekanizmalarının
korunması, hukukun üstünlüğünü kabul eden ve insan haklarını koruyan demokratik
bir yönetimle mümkün olur. Özgür ve adil seçimler sonucunda yönetimlerin
barışçıl bir şekilde belirlenmesi, özgürlükçü demokrasinin çok asli bir
niteliğidir. Özgürlükçü değerleri benimsemeyen otoriter, despot ve totaliter
kişilerin, kurumların ve yapıların demokratik ve özgürlükçü olmaları mümkün
değildir.
İnsan
toplumları ekonomik, sosyal ve siyasal açılardan çoğulcu niteliktedirler.
Nasyonalizm, din, birlik ve beraberlik adına tekçileştiren politikalarla ve
kurumlarla ekonomik, sosyal ve siyasal çoğulculuğun ortadan kaldırılması,
demokrasi yerine totaliteryanizmin ve otoriteryanizmin varlığını ortaya
koymaktadır. Sistemin misyonunun teptipleştirme olarak belirlenmesi,
demokrasinin ve özgürlüğün ortadan kalkması anlamına gerlmektedir. Çoğulculuk
yerine tektipleştirmenin egemen kılınarak sınırlı ve kontrollü bir muhalefete
izin verilmesi, demokrasi ve özgürlüğün varlığını göstermemektedir.
Tektipleştirme yoluyla çoğulculuğun ortadan kaldırıldığı yerlerde seçimler
dahil bütün siyasal faaliyetler, otoriter ve totaliter gücün popülerliğini
arttırmakta ve derinleştirmektedir. Otoriteryanizmin popülerliliğini,
demokrasiden ve özgürlükten arınmış popülizm beslemektedir. Özgürlük
yerine despotizmi ve popülizmi esas alan
illiberal demokrasiler, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve çoğulculuk lehine
olacak şekilde liberal demokrasiye geçişi sağlayabilecek bir değişimi hiçbir
şekilde istemezler. Despotizm ve popülizm, değişimden nefret eder.
Özgürlükçü
demokrasinin olmadığı yerlerde bireysel özgürlük kavramı tam olarak
anlaşılmamaktadır. İlliberal yönetimler, toplumlarına sadece istikrar vaadinde
bulunurlar ve onları hayali tehlikelerle korkuturlar. Özgürlüğe ve demokrasiye
dayanan bir yaşam kültüründen mahrum olduklarından dolayı illiberal toplumlar,
istikrar ve güvenlik uğruna kolaylıkla demokrasiden, hukuktan ve özgürlükten
vazgeçerler. İlliberal toplumlar, demokrasi ve özgürlük yerine kolaylıkla
nasyonalizm rüzgarına kapılabilmektedirler. İlliberalizmin ve nasyonalizmin
birleşmesi sonucunda ortaya despotizm, şiddet, tekçilik, nefret, yokluk,
keyfilik ve yozlaşma çıkmaktadır. Liberal demokrasi, özgürlüğün birincil
temel ve değer olarak alınmasını gerekli
kılmaktadır. Özgürlük yerine nasyonalizmi esas alan politikaların meyvesi,
demokrasi değil despotizmdir.