Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Haziran 2024

Özgürlüksüz demokrasi olur mu?

Yaşama kültürü, demokrasiye, barışa ve özgürlüğe dayanır. Hayat, doğa ve insan yerine ölümü, talanı ve yanılsamaları yücelten ölüm kültürü, demokrasiden, özgürlükten ve barıştan nefret etmektedir. Despotizme, köleciliğe, dilenciliğe, eşitsizliğe, çatışmaya, ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe dayanan ölüm kültüründe demokrasinin ve özgürlüğün yeşermesi, dirilmesi ve gelişmesi mümkün değildir.

Demokrasi ve özgürlüğün merkezinde ve temelinde insan vardır. İnsanları ırk, din, cinsiyet, dil ve milliyet temelinde ötekileştiren ve kategorize eden bütün yaklaşımların ve uygulamaların sonu, yıkım, çatışma, yolsuzluk, yoksulluk ve despotizmdir. Nasyonalizm, demokrasinin, özgürlüğün ve insanlığın en büyük düşmanıdır. Nasyonalizm, demokrasiyi, hukuku ve barışı yıktığı gibi, kriz ve çöküş içinde bulunan hiçbir toplum için de çıkış yolu değildir. Nasyonalizm, çöküştür, çıkış ve çözüm yolu değildir. Nasyonalizm, tünelin sonunda ışığın görünmesi değil, dünyanın tam bir karanlığa, kirliliğe ve kanlılığa mahkum olması anlamına gelmektedir. Demokrasi ve özgürlüğün hakim olması için, hiçbir şekilde nasyonalizme geçit verilmemesi lazımdır.

Demokraside çoğunluğun tercihi önemlidir, ama yeterli değildir. Yönetimin asli görevi, insanların hayat, özgürlük ve mülkiyet haklarının güvenliğini korumaktır. İnsan onurunu ve özgürlüğünü koruduğu sürece demokrasi, gerçek anlamda demokrasidir. İnsan onurunu ve özgürlüklerini güvence altına almayan ve ihlal eden bütün yönetimler, demokratik değil, despotik, otoriter ve totaliterdirler. Demokrasi ve özgürlük birbirinden ayrılamaz. Çoğunluğun iradesi adına çoğunluk adına bir tiranlık her an kurulabilir. Demokrasi, çoğunluğun tercihinin değerli olduğu, hukuk çerçevesinde insan hak ve özgürlüklerinin korunduğu sistemdir. Özgürlük olmadan demokrasi olmaz. Özgürlüğün olmadığı yerde demokrasi yerine despotizm hakim olur. Demokrasinin standardı özgürlüktür. Demokrasinin amacı, çoğunluk hakimiyetini sağlamak değil, insan haklarını ve özgürlüklerini korumaktır.

Özgürlüğün merkezi bireydir. Demokrasinin varlık nedeni, bireysel hak ve özgürlüklerin korunmasıdır. Bireysel hakların, mülkiyet haklarının, din ve vicdan özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün, kadın-erkek eşitliğinin, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının, denge ve denetleme mekanizmalarının korunması, hukukun üstünlüğünü kabul eden ve insan haklarını koruyan demokratik bir yönetimle mümkün olur. Özgür ve adil seçimler sonucunda yönetimlerin barışçıl bir şekilde belirlenmesi, özgürlükçü demokrasinin çok asli bir niteliğidir. Özgürlükçü değerleri benimsemeyen otoriter, despot ve totaliter kişilerin, kurumların ve yapıların demokratik ve özgürlükçü olmaları mümkün değildir.

İnsan toplumları ekonomik, sosyal ve siyasal açılardan çoğulcu niteliktedirler. Nasyonalizm, din, birlik ve beraberlik adına tekçileştiren politikalarla ve kurumlarla ekonomik, sosyal ve siyasal çoğulculuğun ortadan kaldırılması, demokrasi yerine totaliteryanizmin ve otoriteryanizmin varlığını ortaya koymaktadır. Sistemin misyonunun teptipleştirme olarak belirlenmesi, demokrasinin ve özgürlüğün ortadan kalkması anlamına gerlmektedir. Çoğulculuk yerine tektipleştirmenin egemen kılınarak sınırlı ve kontrollü bir muhalefete izin verilmesi, demokrasi ve özgürlüğün varlığını göstermemektedir. Tektipleştirme yoluyla çoğulculuğun ortadan kaldırıldığı yerlerde seçimler dahil bütün siyasal faaliyetler, otoriter ve totaliter gücün popülerliğini arttırmakta ve derinleştirmektedir. Otoriteryanizmin popülerliliğini, demokrasiden ve özgürlükten arınmış popülizm beslemektedir. Özgürlük yerine despotizmi ve popülizmi esas alan illiberal demokrasiler, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve çoğulculuk lehine olacak şekilde liberal demokrasiye geçişi sağlayabilecek bir değişimi hiçbir şekilde istemezler. Despotizm ve popülizm, değişimden nefret eder.

Özgürlükçü demokrasinin olmadığı yerlerde bireysel özgürlük kavramı tam olarak anlaşılmamaktadır. İlliberal yönetimler, toplumlarına sadece istikrar vaadinde bulunurlar ve onları hayali tehlikelerle korkuturlar. Özgürlüğe ve demokrasiye dayanan bir yaşam kültüründen mahrum olduklarından dolayı illiberal toplumlar, istikrar ve güvenlik uğruna kolaylıkla demokrasiden, hukuktan ve özgürlükten vazgeçerler. İlliberal toplumlar, demokrasi ve özgürlük yerine kolaylıkla nasyonalizm rüzgarına kapılabilmektedirler. İlliberalizmin ve nasyonalizmin birleşmesi sonucunda ortaya despotizm, şiddet, tekçilik, nefret, yokluk, keyfilik ve yozlaşma çıkmaktadır. Liberal demokrasi, özgürlüğün birincil temel ve değer olarak alınmasını gerekli kılmaktadır. Özgürlük yerine nasyonalizmi esas alan politikaların meyvesi, demokrasi değil despotizmdir.