Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2440.40
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Temmuz 2020

Özgürlükler çağı ve acınası halimiz!

Kimliği belli olmayan bir telefon numarası wattsapp üzerinden ısrarla arama yaptı. Üç defa arka arkaya arayınca müsait olmama rağmen telefonu açmak zorunda kaldım. Nereden bilecektim ki derdime bin dert daha ekleyeceğini?

Katıla katıla ağlayan anne evde esen fırtınayı bir çırpıda anlatıvermişti. Babası kızını bir kız arkadaşı ile müstehcen bir şekilde konuşurken yakalamış. Ne olduysa işte o andan itibaren olmuş. Telefona el konulmuş. Konuşmalar, yazışmalar ve resimler bir bir bakılmış.

Yaşanmışlıklar sadece cinsel kayma ile kalmamış, küçük kızları içki alemlerinde bulunmuş, okumak için gittiği üniversiteye pek de uğramamış.

Bir yıl önce evden küçük şehrinden kazandığı üniversite ile İstanbul’a giden kızımız ilk defa babasından parçalanırcasına dayak yemiş. Acılı annenin elinden alamadığı kızını komşular gelip almışlar. Ve işin daha da acısı son zamanlardaki hızla kilo kaybının sebebi anlaşılmış: Kızımız madde kullanmaya başlamış...

Kilometrelerce uzakta olmama rağmen beni arayan acılı anneye ne söylesem acısını dindirebilirdim ki?

Ramazan boyunca korona hediyesi olan Zoom programlarımızı takip eden ailenin dünyalarına girmem zor olmadı. Akşama randevu vererek biraz eşinin sakinleşmesini istedim. Akşam buluşmamızda gözlerden akan yaşların devamını canlı olarak görecektim.

Bu devirde evlat sahibi olmak gerçekten bu kadar zor mu olmalıydı?

Herkes yaşadığı devrin, içinde bulunduğu toplumun, arkadaşlarının, karşılaştığı insanların yaşadığı sorunların sebebi olduğunu düşünür. Her derdi olan geçmişin acısını büyüterek geleceğin kaygısına bürünür. Hep eskilere hasret ile şimdi-burada olanlara odaklanamaz. Anının ne kıymetini anlar ne de anda aktif olan hareketlerin etkisini kavrar.

Batıyı kasıp kavuran ‘lı yılların çıplaklık söylemleri ve eylemleri dünyanın global bir köy haline gelmemesinden dolayı belki bizden önceki nesilde çok etkin yaşanmadı. Lakin benim neslim kendini ispatlama derdine odaklıydı. Annelerimizin “Kolunda bileziğin olsun” tabiri kocasının eline bakma demekti. Ama yine de kafalarda bir koca fikri vardı.

Bizim nesil evlilikten bizden öncekiler gibi aradığını bulamadı. Ve çocuklarını sadece güç endeksli yetiştirdi. Öylelikle BEN NESLİ oluştu. Bu oluşumda elbette sadece bizim rolümüz yoktu. Bir neslin ahlakını yerle bir edecek bir çok yayınlar, diziler, programlar vardı. Aslında bizi yetiştiren Yeşil çam filmleri de pek masum değildi.

Yolunda gidilmeyen evlilikler boşanma ile sonuçlanınca çocuklar da evliliği artık tercih edemez oldu. Lakin bu bedenin evlilik akabinde meşrulaşan ve insan fıtratında yemek içmek kadar doğal olan cinsellik isteğini nasıl tatmin edecekti?

Artık dünya bir köydü. Batı ile doğu arasındaki engeller kalktı. Ve şu anki Z NESLİ toplumsal cinsiyet eşitliğinin, LGBT söylemlerinin, cinsiyetsizlik propagandalarının kurbanı oldu. Aslında bu Rahman olan Allah’a açılan bir savaştı. Yanlış anlaşılan her ne kadar dini söylem ve eylem varsa kullanılarak yüreklerdeki Allah inancı da sarsılmış oldu.

Sözlerime Prof. Dr. Nevzat Tarhan beyin anlayamadığımız Z NESLİ üzerindeki acı tespitleri ile sonlandırmak isterim. Takdir sizin!

“Z kuşağının ihtiyaçlarına göre hareket etmemiz gerekiyor. Boğaziçi Üniversitesi'nde 10 bin öğrencinin 5 bini LGBT birey olmamalarına rağmen LGBT kulübene üyeymiş. Özgürlük istiyorlar. Yasaklara karşı sistemi protesto ediyorlar. İnsanlara kendilerini açıkça ifade etme özgürlüğü vermezseniz pasif agresif direniş yaparlar.

Cinsel kimlik bozukluğu olan insanların kendilerini ifade etme özgürlüğünü yasaklarsanız alenen insanlar onlara çok yönelir. Onlara özgürlük alanı vereceğiz ama bizim de onlara hayır deme özgürlük alanımız hakkımızı koruyacağız. Yasaklayarak cinsel kimlik bozukluğunu ortadan kaldıramayız.

Bu çağ yasaklar çağı değil özgürlükler çağı. Özgürlüklere karşı özgürlüklerle mücadele edilmeli. Bu mücadelede gerçekler anlatılmalı. Neden yanlış olduğuyla alakalı bilimsel veriler var. Hakikatin ortaya çıkması çabası gösterilerek bunların yayılmasını önleyebiliriz. Devlet bir bilim kurulu oluşturmalı ve bu bilim kurulunda çatır çatır yanlışlığını anlatmalıyız.”

www.ailedanismani.de

[email protected]