Özgür düşünce
İnsan olmak, özgür olmak demektir. Özgür insanlar, özgürce düşünmeye ve yaşamaya cüret edenlerdir. Özgür düşünme, hiçbir otoriteye, geleneğe, kurguya, doğmaya, saplantıya, yalana, yanılgıya ve yanılsamaya bağımlı olmadan insanı, hayatı, doğayı anlamak, anlamlandırmak ve keşfetmek demektir. Özgür düşünce, akılla, sorgulamayla, eleştiriyle, deneyimle, bilgiyle ve birikimle gerçekleşir. Hurafelerin, geleneklerin, efsanelerin, yalanların tartışılmaz mutlak doğru kabul edilmesi, kişinin insanlığını ve özgürlüğünü birlikte ortadan kaldırmaktadır.
Özgür düşünce, insanın birinci elden yaşamak için gösterdiği derin çabanın verimli adıdır. Özgür düşünceli insanlar, kendi düşüncelerini, kanaatlerini, yorumlarının içeriğini ve biçimini kendileri oluştururlar. Özgür düşünen insanlar, felsefede, sanatta, maneviyatta, bilimde, kültürde, kimlikte, dinde başkalarının görüşlerine ve inançlarına bağımlı değildirler. Başkalarının düşüncelerine, inançlarına ve doğmalarına bağımlı yaşayanların maneviyatları, akılları, adaletleri, bilimleri, felsefeleri ve sanatları olamaz. Düşünce ve yaşama konusunda tek otorite insandır. Başkasının düşüncesini yaşam tarzı olarak takip ve taklit eden kişiler, özgür düşünmekten ve yaşamaktan vazgeçmişlerdir. Kişiyi sahici anlamda özne yapan değer, özgür düşüncedir.
Taklit, itaat, takip, şüphesiz kabul gibi tutumlar özgür düşünce ile bağdaşamaz. Özgür düşünce, bir reddedişi zorunlu kılmaktadır. Geleneksel, toplumsal, kurumsal, tarihsel, düşünsel ve kutsal açılardan mutlak doğru kabul edilen bütün sistemlerin, kurguların, kuramların, inançların ve kalıpların reddedilmesi, özgür düşüncenin bir gereğidir. Özgür düşünce açısından, insan tecrübesi olmuş bitmiş bir şey değildir. Özgür düşünce, insan hayatını ve tecrübesini oluş halinde olmakta olan, tamamlanmamış bir süreç olarak değerlendirmektedir. İnsan, duygu, düşünce ve davranış açısından sürekli bir oluş halindedir ve devamlı olarak yeni düşüncelerle, duygularla ve davranışlarla kendini yenilemektedir. İnsan için asıl olan taklit değil, eser oluşturmaktır. Özgür düşünce, insanın eser oluşturma cesaretine sahip olmasıdır.
Çok erken yaşlardan itibaren içinde yaşadığımız toplum ve kültür, bize kendi yanılgılarını ve yanılsamalarını mutlak, sorgulanmaz ve kutsal doğrular olarak empoze etmektedir. Toplum ve kültürün empoze ettiği birçok şeyin, gerçeklik değil, kurgu olduğunu çoğu zaman fark edecek bir olgunluğa bile ulaşamıyoruz. Barış yerine şiddeti, sevgi yerine nefreti, özgürlük yerine köleliği hep toplum ve kültürden öğreniyoruz. Özgür düşünce, toplumun, tarihin ve kültürün dayattığı bütün yanılsamalara, kurgulamalara, yalanlara meydan okumak ve onlardan özgürleşmek için sürekli kendini yenileme ve gerçekleştirme çabasıdır.
Duygularımız, düşüncelerimiz, davranışlarımız, kişiliğimiz, kimliğimiz ve yaşam tarzlarımız büyük ölçüde şehir efsaneleri, önyargılar, popülizm, ırkçılık, cinsiyetçilik, kesin inançlılık, taklitçilik tarafından oluşturulmaktadır. Düşüncelerimizi, inançlarımızı, duygularımızı, tutumlarımızı mutlak doğru kabul etmekte ve onlardan hiçbir şekilde huzursuzluk duymamaktayız. Özgür düşünce, kabul ettiğimiz şehir efsanelerinden, ataların inançlarından, öncekilerin hikayelerinden, ırkçılıktan, şiddetten, cinsiyetçilikten, kültürcülükten, huzursuz olmak demektir. Özgür düşünce, duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı sınırlayan her türlü yasaktan, sınırdan, dayatmadan ve hapishaneden kurtulma çabasıdır. Özgür düşünce, başkalarının bizim için inşa ettiği karanlık mağaralardan çıkıp kendi güneşimizin sıcaklığında günümüzü yaşamadır.
İnsanı kurtaracak hiçbir Mehdi, Mesih ve Mürşit (3 M) yoktur. İnsanlığı kurtarma iddiasındaki bütün Mesihler, Mehdiler ve Mürşitler, aslında insanlığı sapkınlığa götüren sapkın kişiler, kaynaklar ve kurumlardır. Mutlak doğruyu, güzeli, ve iyiyi bildiğini iddia ederek kendisini insanlığın kurtarıcısı konumunda gören bütün kişiler, kurumlar ve yapılar, insanları kendilerine köle yapmak isteyen yalancılardır. “Tek bildiği şeyin, hiçbir şey bilmemek olduğunu” söylemeyi sahiden insan olmanın yolu olarak ifade eden Socrates’i özgürlüğün, aklın, düşünmenin, adaletin, alçakgönüllülüğün ve sevginin örneği olarak anımsamak lazımdır. Bütün sorulara cevaplar verdiğini ve bütün sorunları çözdüğünü iddia eden kişiler, sahtekar ve şarlatandan başka bir şey değildirler.
Bir şeye şüphe duymadan inanmak, onun doğru, iyi ve güzel olduğu anlamına gelmemektedir. Her şeyin akıl, ahlak ve adalet terazisinde özgürce sorgulanması , konuşulması, tartışılması, değerlendirilmesi ve anlamlandırılması gerekmektedir. Akıl ve adalet düşmanlığı yapmanın kaçınılmaz sonucu, insana, hayata ve doğaya ait her şeyi, hurafelerin, önyargıların ve sapkınlıkların bataklığında kaybetmektir. Hayatı, insanı ve tabiatı kaybetmemenin yolu, aklın aktif olması, bilimsel çalışmanın durmaması ve düşüncenin özgür olmasıdır.
Özgür düşünce, bireyin özgür olmasıyla mümkündür. Başına bir şey gelmesinden endişe eden, sürekli olarak korku içinde yaşayan kişinin, özgür düşünmesi mümkün değildir. Akla, adalete ve ahlaka dayanmayan güçlerin hakim olduğu yerlerde, özgür düşünce ortadan kaldırılmaktadır. Akıl, adalet ve ahlak tanımayan güçlere karşı özgür düşünceyi korumak için eğitimin, ekonominin ve inancın hiçbir otoritenin tekeline girmemesi gerekmektedir. Hiçbir otorite, eğitime, ekonomiye ve inanca müdahale etmemeli ve onları kendi tekeline alma hakkını kendinde görmemelidir.