Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.70
Gram Altın
2970.43
BIST 100
9946.66
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Mart 2021

Özgür birey güçlü toplum

Ülkemizde fikir ve düşünce anlamında daralma yaşandığı bir gerçek. Uzun zamandır medya ve siyaset dünyası bireysel özgürlükler ve temel insan hakları konularında sessizliğe gömülmüş vaziyette.

Mücadele etmeyi kaba sözlerle, ağır hakaretlerle ve ırkçı reflekslerle vurdulu kırdılı bir şey zanneden troll zihniyetinin varlığı bu fikri daralmayı körüklüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar kültür ve eğitim konularında özeleştiri yapsa da bunun medyada ve sivil toplum alanında bir karşılığı olmuyor. Çünkü tüm gündemlerini İBB Başkanı ve CHP meşgul ediyor.

Sosyal medya ortamlarında ülkede yaşayan farklılıkları da dikkate alarak özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi konularda fikrini belirtenler ise; “tatlı su liberalleri, omurgasız, gevşek, her yere oynayan tipler” olarak susturuluyor ve ötekileştiriliyor.

Oysa özgürlükçü fikrin ülke huzuru ve refahı için ne denli tesirli olduğu ortadadır. Bunu en iyi bilen parti kuşkusuz AK Parti’dir.

Özgürlükler alanında devrim niteliğinde gelişmelere imza atan bir partinin ve onu destekleyenlerin epey zamandır sessizliğe gömülmesi açıkçası beni endişelendirmekteydi.

***

Bilhassa muhafazakâr dindarların huyundan, suyundan, duruşlarından ve görüşlerinden pek hoşlanmadıkları z kuşağı, yaklaşık 13 milyon gençten oluşuyor ve bunların 7 milyonu ilk kez oy kullanacak.

Bu genç kitlenin temel karakteristik özelliği ise bireysel özgürlüklerine düşkün olmasıdır. Z kuşağına hakaretler edilirken, bir yazımda “gençlerin dünyasına inebilenlerin kazanacağı bir dönemdeyiz” demiştim.

Tam da böyle bir ortamda açıklanan insan hakları eylem planı beni ümitlendirdi. İşte bu gençleri ancak özgürlük vaadiyle kazanabiliriz.

İnsanın nasıl inanacağı, nasıl düşüneceği, nasıl giyineceği, nasıl görüneceği, kısaca nasıl yaşayacağı şüphesiz insana ait bir tercihtir. Totaliter rejimler işte bu tercihi, kanunlar marifetiyle rehin alır.

Ve insanın ne giyeceğinden, neye inanacağına, nasıl davranacağına tek merkezden kumanda etmek suretiyle zapturapt altına alır.

İnsan hakları eylem planındaki yaklaşım ise bu katı, faşist anlayışa karşı bireyin doğuştan getirdiği temel haklara vurgu yaparak özgürlükçü bir bakış açısı sunuyor.

11 temel ilke etrafında; 9 amaç, 50 hedef ve 393 faaliyetin belirlendiği bu metni zevkle okudum. Umarım hayat bulur.

Kişinin onur ve haysiyetine, özel hayatının gizliliğine karşı işlenen fiiller ile iftira ve suç uydurma suçlarının daha etkin bir şekilde soruşturulmasından tutun çocuk mahkemelerindeki duruşma salonlarının çocuk dostu olacak şekilde tasarlanması ve duruşmalara hâkim, savcı ve avukatların cübbe giymeksizin katılımına kadar çok önemli maddelerin yer aldığı titiz bir çalışma olmuş.

Engelliler, yaşlılar ve yatağa bağımlı hastalara ilişkin adli süreçlerin adliyelere gelmelerine gerek duyulmaksızın bulundukları yerlerden doğrudan ya da görüntülü iletişim teknolojileri kullanılarak yürütülmesi de insana verilen kıymetin bir göstergesidir.

Hangi dine mensup olursa olsun kamu ve özel sektör çalışanları ile öğrencilere, kendi dini bayramlarında izinli sayılma imkânının getirilecek olması ayrıca gayrimüslim cemaat temsilcileriyle sorunların tespiti ve çözüm önerileri geliştirilebilmesi amacıyla düzenli toplantıların yapılacak olması da çok önemli.

Yazımın başında da ifade ettiğim gibi bu kesimler epeydir ihmal edilmekteydi.

Kendi adıma çok önemli bulduğum bir diğer önemli madde ise; insan hakları bilincinin küçük yaşlardan itibaren yerleşmesi amacıyla ilk ve ortaöğretimde insan hakları konulu ders programlarının geliştirilecek olmasıdır.

Mevcut eğitim sistemi tekçi yapısıyla ülkede yaşayan farklılıklara karşı mesafelidir. Eleştirel düşünceye kapalı olduğu gibi bireysel tercihlere de kapalıdır. Bu sebeple okullardan insan hakları konusunda bilgisiz, özgürlük değerinden yoksun önyargılı bireyler yetişir.

Artık bunu tersyüz etmenin vakti gelmiştir.

Ayrıca dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, mezhep ve benzeri nedenlerle yapılan nefret söylemi ve ayrımcılıkla etkili bir şekilde mücadele etmek için de işe önce eğitimden başlanması gerekmektedir.

Bu ülkenin onurlu, şerefli, özgür vatandaşları olarak bir arada yaşama iradesi göstermek için mücadele ediyoruz. Devlet ise bu ortamı oluşturarak her kesimden insanın temel hak ve hürriyetlerini korumakla mükelleftir.