Beyaz bir sayfa önünde
Zaman;
Mevla’nın, adına yemin ettiği kutsal şey…
Zaman;
gökleri ve yeri yaratan Rabbin, yarattığı günkü şekliyle anların kesintisiz ve
durdurulamayan akışı…
Zaman; bir
yuvarlak etrafında raks eden mefhum…
Zaman; geri
dönüşü olmayan yol…
Zaman;
insanın hissiyatıyla algılayamadığı bir gerçeklik…
Zaman;
değerinden habersiz olduğumuz iki nimetten biri...
Zaman;
yaşadığımız hayatın ta kendisi…
Zaman; bizi
mezara çeken halat…
“Şüphesiz
Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların
sayısı on ikidir.” (Tevbe/36)
fermanıyla dilimlere böldü onu Rahman. İsimleri yaratılanlar tarafından
verildi. Meydana gelen hadiselere göre Muharrem, Safer, Rebiyülevvel,
Rebiyülahir, Cemaziyülevvel, Cemaziyülahır, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval,
Zilkade, Zilhicce diye adlandırıldı bölümleri. Farklı duraklarına farklı
değerler yükledi zamanın sahibi. Bunun için öncesi, anı ve geleceği ile
muhterem oldu zaman.
Bu değerler
manzumesinin başlangıcıdır 1 Muharrem. Dinde kardeş olanların birlikte
sevindiği an. Duaların bir olduğu an. Geleceğe ait isteklerin duaya dönüşüp
Mevla’ya sunulduğu an... Yeni hayallerin kurulup yeni umutların yeşerdiği an...
Hicrî tarih,
iki cihan serveri Hz. Muhammed’in (s.a.s.) Mekke'den Medine'ye göç edişi ile
başlar. Hicret bu âlemde bir milattır. Veda Tepeleri’nde Hz. Muhammed ve yol
arkadaşının görünüşü, yeni bir tarihin başlangıcı olmuştur. Hürmetin zamana
kazındığı an oldu bu an. Tüm Yesripliler muhacirlere ensar oluyor, dostluğun ve
kardeşliğin en güzel timsalini oluşturuyordu. Yesrip “Medine” oluyor, tüm
kıtalara medeniyet taşıyan bir kevser gibi akıyordu. Allah’a ve O’nun
peygamberine candan bağlılığın simgesi örülüyor, kardeşlik yolculuğunun öyküsü
yazılıyordu. Çölleşmiş yürekler iman suyu ile sulanıyor, gönüllerde başlayıp
gönüllerde biten bir duygu iklimi yaşanıyordu. Gönüller sevinçle dolu,
yüreklerdeki pusula barışı gösteriyordu.
Böyle
öğretmişti Yaradan Resul’üne ve böyle anlatmıştı Resul’ü ümmetine. Değişmeliydi
cehalet bataklığında kıvranan nesillerin geleceği. Barış olmalıydı dünyada.
Kardeşlik ilan edilmeliydi aynı inancı paylaşanlar arasında. Kardeşten öte
olmalıydı inanç birlikteliği. Savaşa son verilmeliydi kardeşler arasında. Kan
dökülmemeliydi bu fani âlemde. Kabil’in değil, Habil’in anlayışı devam
etmeliydi. İnsanlar kucaklaşmalıydı ve her halükarda kardeş olduklarını
bilmeliydiler. O şanlı rehber Resulüllah’ın (sav) Medine’ye gelişi ile barış
genel bir prensip, savaş ise zorunlu hallerde olabilecek bir durum haline gelmişti.
Bu kutlu
yolculuk, hicretten 17 yıl sonra Hz. Ömer'in halifeliği döneminde Hz. Ali'nin
teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul edilecek, hürmet ifade eden
ay olan Muharrem ayı da bu takvimin ilk ayı olacaktı.
Muharrem
ayı, Sevgili Peygamberimizin “Şehrullah": Yani “Allah'ın
Ayı” diye nitelendirdiği kutlu ay… Mekkeli müşriklerin bile kin ve
nefretlerine ara verdiği bir ay… Muharrem ayı, haram kılınmış, hürmete layık,
hürmetle başlayan bir ay... Muharrem ayı Müslümanların takvim başlangıç ayı...
Muharrem Hz. Nuh peygamberle başlayıp Hz. İbrahim ve Hz. İsmail ile devam etmiş
tüm inanan toplumların mukaddes kabul ettiği ay... Muharrem mutluluk, muharrem
hüzün ayı…
Hicri
yıldönümü, tevhit inancının kalplerde kökleştiği bir dönemdir.
Hicri
yıldönümü, İslam sevdasının kalplerden, bir toplumun bütün hayatına nüfuz
etmeye adım attığı bir zaman dilimidir.
Hicri
yıldönümü cehaletin ilme, savaşın barışa, kin ve nefretin sevgiye mağlup olduğu
andır.
Hicri
yıldönümü çoraklaşmış vicdanlarda iman tohumlarının filiz verdiği vakittir.
Hicret
medeniyetin dünyaya yayılışının adıdır.
Hicret;
Müslümanlar için bir milat, Allah’a ve O’nun Kutlu Elçisi Rahmet Peygamberine
gönülden bağlılığın bir ifadesi, hakka, hakikate, ilme, irfana ve medeniyete
yapılan bir yolculuktur.
Hicret,
Allah rızası için; anadan, babadan, evlattan, yardan, diyardan, maldan, mülkten
hatta candan vazgeçmenin ibretli ve meşakkatli öyküsüdür.
Hicret; Yüce
dinimizin rahmet yüklü mesajlarını bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan
kutlu yolculuğun adıdır.
Hicret,
Allah yolunda fedakârlığın, yardımlaşmanın kardeşliğin zirvesidir.
Kötülüklerden
ve fenalıklardan uzaklaşıp Rabbimize hicret etmeyi başardığımızda, hicret
takvimimiz işlemeye başlayacaktır.
Zamanın
sahibine hicret etmek ümidiyle…