Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.70
Gram Altın
2960.99
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 May 2020

Özel eğitim ve rehabilitasyon öğretmenlerinin talepleri 

Engelli bireylere sunulan eğitim ve bu bireyleri hayata hazırlama sürecinde yaşanılan bugünlerdeki sıkıntıları görünce yazmak istedim. Ayrıca engelli yakını olduğumdan da konunun önemli olduğuna inanıyorum. Baştan belirteyim ki bu kurumların varlığı engelli ailelerine büyük bir destek ve moral kaynağıdır.

Uzaktan eğitim sürecindeyiz. Bu süreçte devlet okullarında veya kurumlarında çalışanların herhangi bir ekonomik sıkıntısı, kesintisi olmadı. Tüm bunlara rağmen gözden kaçan, unutulan veya sorumluluk alanı dışında tutulan “özel sektör” çalışanları var. Türkiye’de bilhassa ekonomik alanda açıklanan destek paketleri her nedense zenginlerin, patronların işine daha çok yarıyor. Pay, büyük balıktan başlıyor dağıtılmaya. Küçük balığın payını da büyük balık dağıtıyor.

Öncelikle özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerini tanıyalım. Bu konuya eğilmeden önce engelli bireylerle ilgili yönetmelikleri, dünyadaki uygulamaları, uluslararası hakları, Avrupa ve BM’deki alınan kararları inceledim, bu alanda çalışanları, işverenleri, devlet nezdindeki görevlileri de dinledim. Bu konudaki işler “Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği”ne göre yürümektedir. Rehabilitasyon merkezlerinde çalışan özel eğitim öğretmenleri, resmiyette işçi statüsündedir, salgın sürecinde endişeye kapıldılar, çok sıkıntılar çektiler. Bu süreçte ilk ay maaşlarını çalıştıkları rehabilitasyon merkezlerinden alanlar oldu, alamayanlar oldu. Sonrasında ise devletin kısa çalışma ödeneği kapsamında verdiği ücreti almaya başladılar ki bu da oldukça düşük bir rakamdır. Salgın sürecinde izinli sayıldılar.

Rehabilitasyon merkezlerinin devletten engelli birey bazında aldıkları ekonomik desteği biliyoruz. Bu merkezlerde çalışan öğretmenlerin aşırı mesai sıkıntıları, izin durumları, maaşlarının yetersizlikleri, devletten kadro talepleri, sendikalı olma istekleri, işverenlerin keyfi tutumları gibi bir dizi sorunu olduğunu görüyoruz. Aslında işveren olarak rehabilitasyon merkezi sahipleri, kayıtlı engelli öğrencilerinin aylık bazda aldıkları bireysel ve grup eğitimlerine mukabil hizmetin bedelini devlete fatura ediyor. Haftalık 40 saat çalışmak gerekiyor. Kurumların devletten destek alabilmeleri için “Engelli bireye kurumca, aylık olarak belirlenen tutar karşılığında bir ayda en az sekiz ders saati bireysel ve/veya dört ders saati grup eğitiminin verilmiş olması” şartı vardır. Özel eğitim öğretmenleri bu durumda aşırı bir mesai yapmak zorunda.

Kurumun devletten aldığı destek ile kurumda çalışanın aldığı maaş arasında ciddi bir fark olduğunu da görüyoruz. Rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenlerin çoğunun asgari ücret karşılığında çalıştığını biliyoruz. Bir kısmı da bu ücretin bir miktar üzerinde maaş alıyor. Buradaki başka bir sıkıntı da sigorta primlerinin asgari ücret üzerinden ödeniyor olması. Bu problem, diğer özel öğretim kurumlarında da var. Rehabilitasyon merkezlerinde bir de özel öğretim öğretmeni olmayan öğretmenlerin de çalıştırılıyor olmasının getirdiği sıkıntılar var. Maalesef çeşitli kurslar alarak bazı öğretmenlerin buralarda çalıştığını, hatta devlet okullarında da özel öğretim öğretmeni alanına geçtiğini biliyoruz. Norm kadro fazlası sınıf öğretmenlerinin yan alanlarına göre branş öğretmenliğine geçişleri de sağlanmıştı. Bu türden haksızlıkları da burada tekrar etmiş olalım. Rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenlerin devlete geçiş talepleri de var. Aslında devlet dolaylı olarak muhatap durumundadır. Çünkü rehabilitasyon merkezlerinde kayıtlı öğrencilerin aldıkları eğitimin karşılığını devlet ödüyor. Devlet hizmet satın almış oluyor. Bu işin bir tarafında devlet de var. Madem bu kadar iş yükü var, devlet neden resmi rehabilitasyon merkezleri açıp da bu öğretmenleri kadroya almaz? Öğretmenler ihtiyaç hâlinde izin kullanamıyor, kullanan da zorluklarla karşılaşıyor. Yıllık izinleri ise patron istediği zamanda toplu kullandırtabiliyor. Günlük, haftalık çalışma saatleri azaltılmalı, 40 saat gerçekten yorucu. Bu çocukların engelli olduğunu da düşündüğümüzde öğretmenin performansının düşmemesi imkânsızdır.

Hâsılı rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenlerimiz dertli, bize de bu derdi aktarmak düşüyordu. Salgın sürecinde öğrenci desteğinin kesilmesi de işverenleri zora sokmuştur. Doğrusu devlet, işçiler ve işveren arasında her zaman sorun oluyor. Bu sorunları hakkaniyetli bir şekilde çözüme kavuşturacak mekanizmaları oluşturmamız gerekir. Güçlü sistemlere ihtiyaç var. Maalesef kervan yolda dizilmiyor. Bayrama eriştiğimiz şu günde sözleşmeli ve Piktesli öğretmenlere kadro ve 18 Mart’ta atananların da göreve başladığı müjdesini duymak isteriz. Bayramlık talebimiz budur. Sağlık, huzur, esenlik ve mutluluk içinde nice bayramlar diliyor, tüm İslam âleminin bayramını tebrik ediyorum.