Oyun ve Eğitim…
Gerek çevremde gözlemlediğim, gerek ise sosyal medyadan gördüğüm, haber sitelerinden okuduğum haberlere bakınca birçok veli için oyun öğretme, eğitme, yetiştirme amacı taşımıyor. Daha doğrusu bu parametreler birinci derecede öneme sahip değil. Farkındalığı olmayan, bilinçsiz, eğitim düzeyi ve kültürel seviyesi düşük anne babalar için oyun bir öğrenme alanı olmaktan öte çocuğun vakit geçirmesi, sorun çıkarmaması, sessiz kalması gibi nihai amaçlar taşıyor. Oyun bir veli için çocuğunu dizginleme, sessizliğini sağlama, kendi işlerini rahatlıkla yapması için çocuğuna uğraşı alanı oluşturma, çocuğun yemek yemesi, bir şeyleri kabule geçip uygulaması, söz dinlemesi gibi nedenler daha çok ön planda. Veli oyunların bir eğitim ve öğretim aracı olduğunun ya farkında değil ya bilinçlendirilmemiş ya da bunun farkında ama uygulama aşamalarında yol yöntem bilmiyor.
Çocuğu tamamen oyunların içine gömüp vaktinin
büyük bölümünü orada harcamasını sağlamak kadar çocuğunu oyunlardan tamamen
mahrum bırakmak da yanlış ve çocuğun kişisel gelişimi üzerinde olumsuz etki
oluşturuyor. En doğru olanı çocuğun kontrollü bir şekilde oyun oynamasını ama
bu oyunların eğitici ve öğretici yönlerini ön plana çıkararak, çocuğun fiziksel
ve sosyal gelişimine uygunluğunu da göz ardı etmeden oynamasına olanak tanımak.
Oyunlar öğrenme araçlarıdır. Öğrenme
olumlu davranışlara yönelik olabileceği gibi olumsuz davranışlara yönelik de
olabilir. Yani çocuğunuz bir oyun anında veya bir oyunun parçası/oyuncusu
olduğu vakit olumlu davranışlar kazanabileceği, iyi şeyler öğrenebileceği gibi
olumsuz davranışlar da kazanabilir, kötü şeyler de öğrenebilir. Öğrenme sadece
iyi, olumlu ve pozitif olgulardan ibaret değildir. Söz gelimi küçük bir çocuk
dürüst olmayı, ahlaklı davranışları, güzel konuşmayı, temizliği, çalışkanlığı
oynayacağı sosyal ortamlardaki oyunlar ile öğrenebileceği gibi yalan konuşmayı,
argo sözcükler kullanmayı, kırıp dökmeyi, zarar vermeyi de oyunlar aracılığı
ile öğrenebilir. Çocuğun olumlu ve güzel şeyleri öğrenmesi için ebeveynlerin
iyi birer gözlemci olması, çocuğun gelişimine uygun doğru tercihlerde
bulunması, sosyal çevresini iyi şekillendirmesi ve gerekirse çocuğuna oyunlarda
eşlik etmesi gerekiyor. Çocukların anne ve babalarından öğrenecekleri o kadar
çok şey var ki… İlk öğretmenler anne babalardır.
Yaptığı çalışmalarla adını tüm dünyaya
duyuran Albert Einstein’ın araştırmacı, keşfedici ruhunun henüz kendisi küçük
iken anne babasına ait evdeki radyoyu(teybi) alıp parçalayarak içindekileri
öğrenmeye çalışması sayesinde olduğunu biliyor muydunuz? Yani henüz kendisi küçük
iken anne babasının kendisine kızıp bağırmak yerine, cihazı parçalamasına,
içinde merak ettiklerini incelemesine, merakını gidermesine ve bu sayede öğrenme
duygusunun hem beslenmesine hem de gelişmesine katkı sunmuş olmaları Einstein
için bir oyundu ve yetişkinlik döneminde ortaya çıkan araştırmacı, keşfedici
duyguları çocukluk döneminde kazandı.
Oyun dediğimiz şey, günümüz
ebeveynleri için çok daha farklı anlamlar taşıyor. Oysaki oyun, çocuğun
öğrenmesi, yetiştirilmesi, eğitilmesi için eğlenceli ve keyifli hale
dönüştürülebilecek olan her şeydir. Her yemeyi herkes sevmeyebilir ya da her
yemek bünyemize uygun olmayabilir. Bazen yediğimiz yemekler midemize zarar
verebilir ve istifra etmemize neden olabilir. Benzer şekilde her oyun da her
çocuğun gelişimine uygun düşmeyebilir ya da o oyun o çocuğun ilgi ve merak
duygularının ihtiyacını karşılamayabilir. Belki de çocuğa uygun düşmeyen bu
oyunlarda ısrarcı olmak, o çocukların agresifleşmesine, sinirlenmesine,
gerginleşmesine ve olumsuz kişilik özelliklerine sahip olmasına neden olabilir.
Bu nedenle anne babalar iyi birer gözlemci olmalı, çocuğunu iyi tanımalı, onun
seviyesine, ilgisine, merakına uygun düşen oyunlar oynatmalı.
Çocuğun istediği her oyunu oynama veya
istemediği hiçbir oyunu oynamama özgürlüğü vardır. Bu özgürlük alanını
daraltmak yerine çocuğa farklı oyunlar ile yeni özgürlük alanları oluşturmak
gerekiyor. Ya da istediğimiz oyunu oynamayan çocuğa o oyunu sevdirmek için
farklı ve yeni açılardan bakmasını sağlamak gerekiyor.
Oyun anında çocuğun birçok duygusu
işin içine girdiğinden öğrenme süreci hem daha hızlı hem daha kalıcı oluyor.
Oyunların inanılmaz derece öğretici ve eğitici yönü olduğunu unutmamamız
gerekiyor.
“Sen çok oynadın, bırak şu oyunu” gibi
cümleler ile çocuğa yasak koymak, mahrum bırakmak yerine “Biraz da şu oyunu
oynayalım mı? Bak şu oyunda yeni şeyler öğrenecek ve eğleneceksin. Şu oyun çok
keyifli, biraz oynayalım mı?” gibi cümleler ile çocuğun algısını değiştirmek
daha doğru olur.