Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.59
Gram Altın
2522.95
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Temmuz 2017

Oyun İçinde Bölgesel Oyunlar

Yaklaşık bir ayı aşkın süredir Suriye konusu geçmiş döneme nazaran çok daha az konuşulmaya başlandı. Ya da başka bir açıdan bakarsak daha az konuşulması sağlandı. Uzun süredir devam eden Musul operasyonunun sonuna gelinmiş, ABD; YPG ile birlikte Rakka operasyonu yaparken, Afrin'in sınırımızda ki güvenlik tehlikesi en yüksek düzeye çıkmışken Suriye'nin sadece Türkiye değil dünya gündeminde bir-iki basamak gerilemesi planlı bir gündem çalışması diyebiliriz.

Körfez ülkeleri eliyle oluşturulan Katar krizi, İran ve Suud arasında Yemen üzerinden devam eden bölgesel rekabet, İsrail'e kritik avantajlar sağlayan Mısır-Suud arasında yaşanan adaların devri, körüklenen mezhep ayrılıkları, doğu Avrupa'da yapılan askeri yığınak... Bunların hepsi birbiri ile aslında temelde ilintili ve ayrı ayrı çok önemli gelişmeler. Bu başlıklar, Amerika'dan Asya'ya kadar dolaylı ya da en direk olarak tüm dünyayı etkilemektedir.

ABD, bir anlamda PKK'nın Suriye kolu olan YPG'yi temizlemek için kurduğu sözde çatı örgüt; ancak toplamının yüzde 70'ini yine PKK/YPG'nin oluşturduğu örgüt SDG ve kuruluşundan bu yana bölgesel anlamda kullandığı diğer 'gayri meşru' çocuğu DAEŞ eliyle hedeflerine adım adım ilerliyor. ABD'nin sınırsız desteği ile SDG, Suriye üzerindeki nüfuz alanını her geçen gün arttırıyor. Bu ilerleyiş ve genişleyen nüfuz alanı orta vadede Arap bölgelerinin tamamen SDG eline geçmesi sonucunu getirecek gibi gözüküyor ki, bu olası sonuç özellikle Türkiye için çok önemli bir tehlike arzediyor. Cenevre görüşmelerinde "Suriye Muhalefeti"nin aldığı tavır ve kullandığı söylem tehlikenin boyutunu daha net ortaya koyuyor. "Suriye bütünlüğü içerisinde kurulacak bir özerk kürt bölgesi tüm taraflar için uygun olacaktır" açıklaması yapan Cenevre görüşmelerinde ki Suriye muhalefeti, bölgede ABD eliyle yapılan planlamanın onayı anlamına gelmektedir. "Kuzey Koridoru" şimdilik bağımsız bir ülke olarak kurulmasa da özerk bir bölge olarak inşa edilecek gibi duruyor. Hemde sözde bir konsensüs ile...

Türkiye'nin tam bu noktada Afrin başta olmak üzere sınır hattında ki PYD/PKK bölgelerine sınır ötesi harekat yapması hayati önem arz etmektedir. Zira diğer ülkeler için dinsel gayeler ve enerji menfaatleri gibi farklı amaçlar muhteva eden bölge, bizim için ise bir beka meselesidir. Ülkemizin güvenliğini doğrudan ilgilendirmektedir.

Diğer taraftan bölgede ki krizlere de kısaca değinmek gerekiyor; Katar ile başlayan Körfez krizi birden fazla hedef-sonuç amaçlamaktadır. Öncelikle bölgede ki 'siyasal İslam hareketlerini' hedef alan süreç aynı zamanda Türkiye'yi ve Çin'i de hedef almaktadır. Daha önceki yazılarımda detaylı olarak incelediğim Çin'in "Yeni İpek Yolu" projesinin hayata geçirilmesi için bölgenin istikrarı azami önem taşımaktadır. Halbuki Katar krizi yine önceki yazılarımızda incelediğimiz gibi İran ve Suudi Arabistan üzerinden bölgesel bir çatışmayı körükleme gizli amacı taşımaktadır. Yani bölgede ki istikrarsızlık amacını... ABD yönetimi Hindistan ile de sıkı ilişkiler kurma gayretindedir. Temel olarak ABD, bu hamleler ile İran, Katar, Suudi Arabistan 'krizi/olası çatışması' ile bölgesel karışıklıkları körükleyerek ve Türkiye, Rusya spesifik ortaklıklarını da hedef alarak, Çin'i bölgesine hapsetmek istemektedir.

ABD süre-giden planlamada, Türkiye, Rusya ve Çin'in dikkatini dağıtmak ve planlamalarını bozmak adına yeni hamleler de yapacaktır. Bu noktada; Rusya için Avrupa ülkeleri ile Kırım üzerinden; Çin için, Hindistan'da Tibet sınırı üzerinden, Türkiye için ise Ege'de Yunanistan üzerinden bazı krizler oluşturabilir.


Dünyada yaşanan tüm gelişmeler her geçen gün daha karışık bir hal alır gibi görünse de geniş bir pencereden baktığımızda aslında net olarak anlaşılmaktadır. Gelişmeler bölge içerisinde yaşanan vekalet odaklı noktadan daha fazlası haline gelecek ve bir çok ülkenin iç ve dış politikasına doğrudan etki edecektir. Hatta çoğu ülke için yakın çevreli güvenlik tehlikelerini de beraber getirecektir.