Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2491.36
BIST 100
9644.3
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 May 2021

Oy moy yok…

Bu cümlenin daha çok hangi partiye oy vermişler tarafından söylendiğini özellikle belirtmeme gerek yok herhalde. Etrafınıza baktığınızda ne dediğimi çok iyi anlayacaksınız.

İktidarı desteklemek zordur. Bu kabul ile başlayalım öncelikle.

Kimse iktidarın yaptığı iyi bir hasletten ötürü destekçilerine/oy verenlerine pek teşekkür etmez. İstenmeyen bir icraat veya problem olduğu esnada ise tüm sorumlu oy veren vatandaştır. Eksik ve hatalardan her daim mesuldür.

İktidarda uzun yıllar bulunmak her babayiğidin harcı değildir. Bu nedenle çok basit nedenler ile destekçiler kaybedilebilir.

Ama muhalefet olmak öyle mi? Soru önergeleri ile ekonomiyi düzeltelim, asgari ücreti artıralım, kapanmalarda tüm zararları karşılayalım der geçersin. Biz önerdik ama yapmadı der, yağ gibi üste çıkarsın. Nasıl olsa yumurta küfesi iktidarın sırtında.

Birkaç erkek kardeşi bulunan bir yakınım yıllardır yaşlı annesine bakmakta. Ellerinden geleni yaptığına kendi gözlerimle şahidim ama aynı evde bulunmalarından ötürü arada eksikler, ufak tartışmalar da oluyor elbet. Bazen yaşlı yakınımıza en çok hangi evladından razısın diye sorduğumuzda, yıllardır kendisine emek veren evladını değil de, sorumluluk almayan uzaktaki evladının adını söyler. İcraat/hizmet makamında olmak zordur. 3 yanlış bir doğruyu değil, genelde bir yanlış tüm doğruları götürür.

Son bir yıldır bir salgın süreci içerisindeyiz. Muhtemelen çoğu şey eskisi gibi olmayacak. Alışkanlıklar değişiyor, çalışma koşulları farklılaşıyor, dijitalleşme tercihten ziyade zorunluluk haline geliyor ve uzaktan eğitimler ile internet adeta vazgeçilmez bir ihtiyaç oluyor.

Salgın dolayısı ile getirilen kısıtlamalardan herkes belli bir ölçüde nasibini alıyor. Özellikle Esnaflar, yani rızıklarını ticaret yolu ile kazanmaya çalışanlar sürecin en büyük kaybedeni oluyor.

Salgını doğal bir afet olarak gören her aklıselim, hedefin bu süreci en az hasarla atlatmaya çalışmak olması gerektiğini düşünüyor. Sürecin tek muhatabını, tek çözüm üretmesi gerekeni hükümet olarak görmek, bu süreci oldukça zorlaştırıyor. Oysaki süreci yaşayan herkesin az veya çok bir bedel ödemesi kaçınılmaz.

Bu minvalde hükümetin imkânlar çerçevesinde herkese yetişmeye çalışması gayretine şahidiz ama elinde ki oyu sallayıp ‘’vermem bak ha’’ diye bekleyen kitleyi memnun etmek bir hayli zor.

Son kapanmada halkın temel ihtiyaçlarının giderilmesi için market zincirlerinin açık kalması kararı verildi. Gördüğüm kadarıyla bakkal diye tabir ettiğimiz küçük ölçekli işletmelerde açık. Hatta Pazar günü marketler kapalı bakkallar açıktı.

Kırtasiye, Nalbur, mobilyacı benzeri kapalı olan esnafın satamadığı malzemeleri market zincirlerin satmasına isyan edildi. Hükümet hızlı bir karar ile bu haksızlık önlensin diye marketlerde bu ürünlere kapama sürecince satış yasağı getirdi. Bu sefer de bu ürünlere ulaşamıyoruz isyanı başladı.

Yüzyılda bir yaşanan doğal bir afet ile karşı karşıyayız. Deprem ve sel gibi afetlerde pratik geliştiren ve ‘’nerde bu devlet’’ söylemini uzun süredir duymamamıza vesile olan hükümet, salgın ile mücadelede de bir pratik geliştirmeye çalışıyor.

Bu işin bir doğrusu yok. Kapatmalar uygulanmayınca hastane yoğun bakımları doluyor ve sağlıkçıları düşünmeyen hükümet oluyor.

Hastanelerdeki yoğunluk azalsın, insanlar sağlık hizmetlerine ulaşamıyor hale gelmesin diye kapatmalar uygulanmaya başlanıyor. Haklı olarak esnaf isyan ediyor.

Yasak günlerinde denetimler sıkı tutulup cezalar kesilince, bu yasaklarda bir de ceza keserek halk zor durumda bırakılıyor deniyor. Cezaları ve denetimleri gevşetince, bu ne biçim yasak herkes dışarda yasak garibana deniyor.

Kısacası herkesin memnun olduğu bir ortam mümkün olmuyor ne yazık ki. İşin en trajik kısmı ise, bu belirsizlikte herkesin seçim lafını unutması gerekirken muhalefet seçim de seçim diyor. Halinden memnun olmayan vatandaş ise, belki demokrasinin kendisine verdiği en büyük hak olan oyu, bu zorlu ortamda bir tehdit aracı olarak kullanıp ‘’oy moy yok’’ diyor…

Memleketim küçük bir ilçeydi ve en büyük sorunlardan biri sürülerin sabah- akşam ilçe merkezinden geçmesiydi. Bir toz-toprak sarıyordu ki ortalığı sormayın. Hiçbir belediye başkanı bu sorunu çözememişti oy kaybetme korkusu ile ama ilçeye kayyum atanınca, oy derdi olmadığı için ilk çözdüğü konu bu olmuştu.

Salgın belirsizliğine bir de seçim gibi bir belirsizliği ekleme arzusu, şu anki şartlarda ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biri olacaktır. Seçim zamanı geldiğinde bugünden daha iyi yöneteceğini düşündüğünüz bir alternatif varsa oyunuzu verir geçersiniz.

Mevcut muhalefet partilerinden biri ile bugünkü salgın sürecine girmediğimiz için, Allah’a her gün şükretsek az. Tabi bu benim fikrim…

‘’Oy moy yok’’ diyen kardeşim, oy bir tehdit aracı değil, daha iyi şartlarda yaşamamızı sağlaması için verilmiş bir vatandaşlık hakkı. Anlık yaşanmışlık üzerinden değil, seçimden seçime mevcutlar içerisinden genel bir değerlendirme yapılması belki de en sıhhatlisi olacak.

Şimdi seçimi ve oyu unutalım ve bu salgını en az zayiatla nasıl atlatacağız hep beraber kafa yoralım…