Oy kullanmamak zalime destek olmaktır
Seçimlere iştirak ederek ol kullanmanın cevazını, ehli olan nice ulema ve bendeniz tarafından da mükerreren dile getirilmiştir. Ancak şu an İslam âlemi ve Türkiye üzerinde oynanan yerel ve küresel boyuttaki oyunlara baktığımız zaman, bu işin cevazın ötesine geçtiğini, zaruret halini aldığını söyleyebiliriz. Basiretli, ferasetli her Müslüman bilir ki tek millet olan küfür, İslam âlemine topyekûn savaş açmıştır. Ya da iki üç asır önceden İslam âlemine karşı başlatılan savaş hiç durmadı ki… Ancak zaman ve zemine göre şekil değiştirdi. Bazı zaman ve zeminlerde sıcak savaş halinde devam ederken, kimi zaman ve yerlerdeyse; sinsice, kalleşçe, kahpece soğuk savaş olarak süregeldi.
Son yıllarda daha çok ümmeti
birbirine kırdırma kalleşliğini yapıyorlar. Bunu da hem sıcak savaşta, hem
soğuk savaşta başarıyorlar. Ümmet içinde bin bir tür grup ve fırka ürettiler.
Ama özellikle zıt kutup gibi görünen; Şii ve tekfirci Harici fırkalar, en çok
kullandıkları fırkalardır. Bunlar vasıtasıyla mezhep savaşlarını körüklüyorlar…
Tekfirciliği en derinlemesine kullanarak, hem öldürenin, hem de ölenin tekbir
getirdiği kardeş kavgalarını çok rahat bir şekilde kurguluyorlar. Kendileri
geriye çekilip iştahla ve şehevi bir zevkle seyrediyorlar. Yıllarca arenalarda
bir bini kırıp geçiren gladyatörleri seyretme zevklerini şimdi arenalara
çevirdikleri İslam diyarında yaşıyorlar. Ya da mazlum insanları aç aslanlara parçalatma
zevklerini yaşıyorlar.
Şu an İslam âleminin birçok
yerinde sıcak olarak devam eden savaş, Türkiye’de de soğuk yüzüyle sürgit devam
etmektedir. Ne ki, ellerine fırsat geçtiği an, bize de sıcak savaş başlatırlar.
Dolaysıyla, seçim diyerek geçemeyiz. Bu seçimde nasıl da birbirleriyle kanlı
bıçaklı olan siyasi tarafların birleştiklerini görmüyor muyuz? Küresel güçler
tamamen zıt bildiğimiz nice partileri birleştirdiler. Bugün seçimlere katılıp
oy kullanmak her zamankinden daha fazla zaruret halini almıştır.
Türkiye bir dolmuş, yönetici de şoför. Yolcusu olduğunuz dolmuşun
şoförü sarhoş biri olsun ister miyiz? Ülkemizi bir dolmuşa benzetirsek, hepimiz
Türkiye dolmuşunda zorunlu yolcuyuz ve bu dolmuşu terk edip başka bir dolmuşa
binme şansımız da yok... Seçime katılmasak direksiyona SARHOŞ şoför geçecek.
Biz AYIK şoför seçmeyelim mi? Sarhoş ne ki, din, iman, ahlak ve erdem
düşmanı LGBT sapkınlığı ve her türlü din düşmanlığını görev bilen biri şoför
yapılmak isteniyor. Seyirci mi kalalım?
İstesek de istemesek de biz bu
dolmuşta yolcuyuz ve bir şoför direksiyona geçecek. Ya biz şoför seçimine
müdahil olacağız, ayık bir şoförle; gereken hedefe doğru yol alamasak da en
azında dolmuşun uçuruma doğu yuvarlanmasını engelleyeceğiz. Ya da biz “ben tağutu reddettim” tesellisiyle
avunurken, sarhoştan da öte zaten dolmuşu uçurumlara yuvarlanmaya karst
ettiğini bildiğimiz bir şoförün direksiyona geçmesini sağlamış olacağız.
Şunu unutmayalım ki, tekfirci
akımlar vekil ordularıdır. Küresel localar ve karanlık odaklar tarafından
yönlendirilirler. Onların iş birlikçisi olan laikçi seçkinler; Müslümanların
hep ırgat, amele, maraba kalıp, idari mevkilere gelmemesi için "oy kullanmak, parlamentoya girmek,
resmi görev vs. şirktir" yaygarası çıkarırlar. Tabi bunu samimi ama
saf Müslümanlara söyletirler. Sadece parlamentoya girmemek değil, mümkünse
hiçbir idari kadroda Müslümanlar olmasın ki, onlar Müslümanları istedikleri
gibi evirip çevirsin. Hizmetçi yapsın, işçi yapsın… İtiraz eden olursa
hapsetsin, işkence yapsın, gereğinde hatta zevk için bazılarını öldürsün.
İstiklal mahkemelerini ne çabuk unuttuk. Aha yanı başımızdaki Suriye, Mısır,
Libya’daki baasçılar; bizim Türk ve Kürt baasçılarımızdan farklı mı?
Biz ne filimler gördük ve hala
görmeye devam ediyoruz. Hâlbuki Resulullah (sav) şöyle buyurur: “mümin bir
delikten iki defa ısırılmaz.” Biz ümmet olarak, delik deşik edilen ümmet
diyarında ısırılmadığımız, ay, gün, hatta saat yok… Ama ısrarla İslam ümmetini
sömürüp semiren barılıların ve onların işbirlikçilerinin oyunlarına gelmeye
devam ediyoruz.
Başka bir deyimle; oy
kullanmamak, zalimlerin efendiliğine, mazlumların köleliğine dolaylı destek
olmaktır. Onlar saltanatlarını sürsün, biz de onların hizmetlerini yapalım.
Müslüman oy kullanırsa, İslam'ın
önünü açan bir parti yönetecek. Kullanmasa, tıkayan bir parti yönetecek.
1930’lara 40’lara değil, sadece yirmi yıl öncesine gidelim. Binlerce Kur'an
kursunu şu an bol keseden atan partiler kapatmadı mı? Medreseler, vakıflar,
dernekler, imam hatipler kısaca İslam kokusu gelen ne varsa hallaç pamuğu gibi
atmadılar mı? Camilerde çocuklarımızın Kur'an öğrenmesi yasaklanmadı mı?
Oy kullanmayınca tağutu
reddettiğini zannedenler! Bu tağuti sistemi kabul veya reddetme kabullenip
özümseme veya reddetmek değildir. Başka bir deyimle; oy kullanan tağutu
onaylamış, kullanmayan da reddetmiş olmuyor. Her aklıselim Müslüman, sistem
içinde zoraki yaşamaktan dolayı tağuta rıza değil, bilakis tağutun zulmünü
kısıtlamak kastıyla, daha zalim olanı engellemek için oy kullanmaktadır. Oy
kullanmayan ise sistemi reddetmiş falan olmuyor. Aksine daha zalim olana
dolaylı olarak destek vermiş oluyor. Hepimiz kimlikle, evlilik cüzdanıyla,
vergiyle, okulla, askerlikle, kısaca hayatın her aşamasıyla, istesek de
istemesek de tağuta bağlı değil miyiz? Nefes alacak yer olarak bir oy kullanmak
kalmış, onu da biz kendi kendimize tıkayalım diyoruz. Allah (cc) şuur ve
basiret versin.