Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2971.11
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Oy kullanmamak zalime destek olmaktır

Seçimlere iştirak ederek ol kullanmanın cevazını, ehli olan nice ulema ve bendeniz tarafından da mükerreren dile getirilmiştir. Ancak şu an İslam âlemi ve Türkiye üzerinde oynanan yerel ve küresel boyuttaki oyunlara baktığımız zaman, bu işin cevazın ötesine geçtiğini, zaruret halini aldığını söyleyebiliriz. Basiretli, ferasetli her Müslüman bilir ki tek millet olan küfür, İslam âlemine topyekûn savaş açmıştır. Ya da iki üç asır önceden İslam âlemine karşı başlatılan savaş hiç durmadı ki… Ancak zaman ve zemine göre şekil değiştirdi. Bazı zaman ve zeminlerde sıcak savaş halinde devam ederken, kimi zaman ve yerlerdeyse; sinsice, kalleşçe, kahpece soğuk savaş olarak süregeldi.

Son yıllarda daha çok ümmeti birbirine kırdırma kalleşliğini yapıyorlar. Bunu da hem sıcak savaşta, hem soğuk savaşta başarıyorlar. Ümmet içinde bin bir tür grup ve fırka ürettiler. Ama özellikle zıt kutup gibi görünen; Şii ve tekfirci Harici fırkalar, en çok kullandıkları fırkalardır. Bunlar vasıtasıyla mezhep savaşlarını körüklüyorlar… Tekfirciliği en derinlemesine kullanarak, hem öldürenin, hem de ölenin tekbir getirdiği kardeş kavgalarını çok rahat bir şekilde kurguluyorlar. Kendileri geriye çekilip iştahla ve şehevi bir zevkle seyrediyorlar. Yıllarca arenalarda bir bini kırıp geçiren gladyatörleri seyretme zevklerini şimdi arenalara çevirdikleri İslam diyarında yaşıyorlar. Ya da mazlum insanları aç aslanlara parçalatma zevklerini yaşıyorlar.

Şu an İslam âleminin birçok yerinde sıcak olarak devam eden savaş, Türkiye’de de soğuk yüzüyle sürgit devam etmektedir. Ne ki, ellerine fırsat geçtiği an, bize de sıcak savaş başlatırlar. Dolaysıyla, seçim diyerek geçemeyiz. Bu seçimde nasıl da birbirleriyle kanlı bıçaklı olan siyasi tarafların birleştiklerini görmüyor muyuz? Küresel güçler tamamen zıt bildiğimiz nice partileri birleştirdiler. Bugün seçimlere katılıp oy kullanmak her zamankinden daha fazla zaruret halini almıştır.

Türkiye bir dolmuş, yönetici de şoför. Yolcusu olduğunuz dolmuşun şoförü sarhoş biri olsun ister miyiz? Ülkemizi bir dolmuşa benzetirsek, hepimiz Türkiye dolmuşunda zorunlu yolcuyuz ve bu dolmuşu terk edip başka bir dolmuşa binme şansımız da yok... Seçime katılmasak direksiyona SARHOŞ şoför geçecek. Biz AYIK şoför seçmeyelim mi? Sarhoş ne ki, din, iman, ahlak ve erdem düşmanı LGBT sapkınlığı ve her türlü din düşmanlığını görev bilen biri şoför yapılmak isteniyor. Seyirci mi kalalım?

İstesek de istemesek de biz bu dolmuşta yolcuyuz ve bir şoför direksiyona geçecek. Ya biz şoför seçimine müdahil olacağız, ayık bir şoförle; gereken hedefe doğru yol alamasak da en azında dolmuşun uçuruma doğu yuvarlanmasını engelleyeceğiz. Ya da biz “ben tağutu reddettim” tesellisiyle avunurken, sarhoştan da öte zaten dolmuşu uçurumlara yuvarlanmaya karst ettiğini bildiğimiz bir şoförün direksiyona geçmesini sağlamış olacağız.

Şunu unutmayalım ki, tekfirci akımlar vekil ordularıdır. Küresel localar ve karanlık odaklar tarafından yönlendirilirler. Onların iş birlikçisi olan laikçi seçkinler; Müslümanların hep ırgat, amele, maraba kalıp, idari mevkilere gelmemesi için "oy kullanmak, parlamentoya girmek, resmi görev vs. şirktir" yaygarası çıkarırlar. Tabi bunu samimi ama saf Müslümanlara söyletirler. Sadece parlamentoya girmemek değil, mümkünse hiçbir idari kadroda Müslümanlar olmasın ki, onlar Müslümanları istedikleri gibi evirip çevirsin. Hizmetçi yapsın, işçi yapsın… İtiraz eden olursa hapsetsin, işkence yapsın, gereğinde hatta zevk için bazılarını öldürsün. İstiklal mahkemelerini ne çabuk unuttuk. Aha yanı başımızdaki Suriye, Mısır, Libya’daki baasçılar; bizim Türk ve Kürt baasçılarımızdan farklı mı?

Biz ne filimler gördük ve hala görmeye devam ediyoruz. Hâlbuki Resulullah (sav) şöyle buyurur: “mümin bir delikten iki defa ısırılmaz.” Biz ümmet olarak, delik deşik edilen ümmet diyarında ısırılmadığımız, ay, gün, hatta saat yok… Ama ısrarla İslam ümmetini sömürüp semiren barılıların ve onların işbirlikçilerinin oyunlarına gelmeye devam ediyoruz.

Başka bir deyimle; oy kullanmamak, zalimlerin efendiliğine, mazlumların köleliğine dolaylı destek olmaktır. Onlar saltanatlarını sürsün, biz de onların hizmetlerini yapalım.

Müslüman oy kullanırsa, İslam'ın önünü açan bir parti yönetecek. Kullanmasa, tıkayan bir parti yönetecek. 1930’lara 40’lara değil, sadece yirmi yıl öncesine gidelim. Binlerce Kur'an kursunu şu an bol keseden atan partiler kapatmadı mı? Medreseler, vakıflar, dernekler, imam hatipler kısaca İslam kokusu gelen ne varsa hallaç pamuğu gibi atmadılar mı? Camilerde çocuklarımızın Kur'an öğrenmesi yasaklanmadı mı?

Oy kullanmayınca tağutu reddettiğini zannedenler! Bu tağuti sistemi kabul veya reddetme kabullenip özümseme veya reddetmek değildir. Başka bir deyimle; oy kullanan tağutu onaylamış, kullanmayan da reddetmiş olmuyor. Her aklıselim Müslüman, sistem içinde zoraki yaşamaktan dolayı tağuta rıza değil, bilakis tağutun zulmünü kısıtlamak kastıyla, daha zalim olanı engellemek için oy kullanmaktadır. Oy kullanmayan ise sistemi reddetmiş falan olmuyor. Aksine daha zalim olana dolaylı olarak destek vermiş oluyor. Hepimiz kimlikle, evlilik cüzdanıyla, vergiyle, okulla, askerlikle, kısaca hayatın her aşamasıyla, istesek de istemesek de tağuta bağlı değil miyiz? Nefes alacak yer olarak bir oy kullanmak kalmış, onu da biz kendi kendimize tıkayalım diyoruz. Allah (cc) şuur ve basiret versin.