Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Kasım 2022

Otomobilimiz

Çocukken yaşadığım küçük şehrimizde otomobiller çok azdı. 60’lı yıllardı. Çarşıya indiğimizde dört tekerlekli arabalara tek tük rastlardık. En çok gördüğümüz ise, atlı arabalar ve faytonlardı. Şimdi oturduğum Fatih’te ara sokaklar araba dolu. Otomobilinizi park edecek yer bulamıyorsunuz. Şüphesiz bu durum, ilerlemenin bir işaretidir. Peşin hükümlüler hariç herkes bu gerçeği herkes kabul eder.

“Devrim Otomobili”nin başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Bunun dramatik hikâyesini kitaplarda okuduk, filmlerde hüzünle seyrettik, tekrara hacet yok. Gayretli işadamlarımızın ve mühendislerimizin ülkemizde büyük heyecanla ürettiği o bahtsız otomobili kimler, niçin istemedi? Cevabı basit: Bugün ilk yerli otomobilimizin millî heyecanını hissetmeyen aynı güruhtur, yani her zaman rastladığımız “İstemezükçüler Korosu”, gayr-ı millî unsurlar!

Son bir haftada üç güzelliği bir arada yaşadık: “Türkiye Yüzyılı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve ilk otomobilimiz Togg.” Şükürler olsun. Eskiler, bu tarz hayırlı rastlaşmalara “tevafuk” derlerdi. Evet, aziz milletimizi çok sevindiren, gönlüne heyecan katan bir tevafuk’tur bu! İnanan inanır, inkâr edenler ise gaflet çukuruna kafalarını gömmeye ve ışıksız dar dünyalarında kalmaya mahkûm olurlar.

Togg, dizaynıyla olağanüstü, görünüşüyle canlı, renkleriyle sempatiktir. Bu otomobil, bir zamanlar bir toplu iğnenin yapılamadığı/yaptırılmadığı ülkemizde, alnımızın akıyla ortaya koyduğumuz millî değerdir. Muhalif olabilirsiniz. Ama iyiliğe, ışığa, aydınlığa, birlik ve beraberliğe karşı duramazsınız. Durursanız yalnızlaşır, uzaklaşır ve insanlarınızdan kopar gidersiniz. “Her şey zıddıyla bilinir.” Amenna, tabii ki Türkiye düşmanları bu ilerlemeye sevinmeyecektir. Ancak yüreğinde zerre kadar millî ve manevi değer taşıyanlar, bu olumlu gelişmelere gözlerini kapatamaz, kulaklarını tıkayamaz. Nankörlük ederlerse, bu hizmetleri görmezden gelirlerse gelecek nesiller onları asla affetmeyecektir. Hatta karşılarına geçip şu hesabı soracaktır: “Niçin toplumun neşesine, saadetine katılmadınız? Kirli politikanız uğruna, o muhteşem bayrama neden gitmediniz?”

Tecrübeli gazeteci dostum, birkaç gün önce beni aradı, telefonda biraz sohbet ettik. “Seni çok heyecanlı görüyorum. Sosyal medya hesaplarında ‘Anadolu kırmızısı’ otomobili paylaştın. Sence bu üretime herkes sevindi mi?” Bu, anlamlı bir soruydu; ben de manidar cevap verdim: “İstersen önce sevinenleri sıralayayım: Türkiye’de yaşayan 85 milyon insanımız pek sevindi. İslam âlemi bahtiyar oldu. Türk dünyası bayram ediyor. Yeryüzündeki mazlum milletler ve kavimler, müjde olarak gördü. Kısacası Türkiye’ye dost olan herkes mesut oldu ve beklenen otomobili üretenlere, yürekten dua etti.”

Yazar dostum yakamı bırakır mı? Söz heybesi açılmıştı bir kere. Cümleler artarda geliyordu. İlk sualin ardından ikinci soruyu yöneltti: “Peki, ya sevinmeyeler kimler?” Gel de anlatma: “Başta emperyalist ülkeler, PKK, FETÖ ve DEAŞ gibi terör örgütleri, bu ülkenin ezelî ve ebedî düşmanları, vatansızlar, ruhsuzlar, bayraksızlar ve kıskançlar!”

Dedim ya, arkadaşım laf cambazı. Kelimelerimin peşini bırakmıyor: “Tamam, dediğin anlaşılıyor ama şu ‘kıskançları’ inan ki kavrayamadım. Onlar kim?” Aklınca benden kişi veya parti adları alacak. O tuzağa düşer miyim? Basiret, feraset sahiplerinin hemen tanıyacağı kişi ve kurumları şöyle tarif ettim: “Onları da söyleyeyim. Bunlar özünde sağcı, ulusalcı hatta dindar… Otomobilin nasıl millî sevince vesile olduğunu görüyorlar, çamur atamıyorlar. Ama açıktan da destekleyemiyorlar. Hasetleri yüzünden takdir edemiyor, alkışlayamıyorlar. Velhâsıl acınası bir hâl içindeler. Tenakuzun dibinde, çelişkinin kuyusunda debelenip duruyorlar. İşleri çok zor.”

Farkındaydım, meslektaşım çaktırmadan benimle röportaj yapıyordu aslında: “Onları biz de, milletimiz de tanıyor. O kifâyetsiz muhterisleri boş ver de, asıl bu tarihî hizmeti kimler istemedi? Sen onu söyle.” Arkadaşım ağzımdan laf almayı biliyor. Eh ben de onu kıramıyorum. Zira mevzu derin. Özetle dedim ki: “Türkiye’de kendi imalatımız olarak fabrikaların yapılmasını, yolların genişlemesini, barajların kurulmasını, İHA/SİHA’ların üretilmesini, uçak ve helikopterlerin uçmasını, tankların yürümesini, gemilerin yüzmesini, dünyanın en büyük köprü ve havaalanlarının açılmasını istemeyenler var ya!.. İşte bu mahutlar, bir asırdır beklenen bu gelişmeden hoşlanmadı. Ne gam! Gözümüzü ve gönlümüzü okşayan otomobilimiz Togg’un yapılmasına vesile olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, bütün baskılara rest çeken “babayiğit iş adamları”mıza, değerli mühendislerimiz ile işçilerimize binlerce teşekkür, dua... Allah kendilerinden razı olsun. Sağ olsunlar, var olsunlar. Bu çok kıymetli hizmet, vefalı milletimiz tarafından elbette hiç unutulmayacaktır.